•enO•

4K 254 232
                                    

Gökyüzündeki 'meleklerimize' ithafen

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gökyüzündeki 'meleklerimize' ithafen...

🌘

Soğuk zeminin üzerindeki sert adım sesleri, sessizliğin kapısını tekmelemişti. Ağır ve asil duruşunun bedenine işlediği kadın, umursamaz fakat bir o kadar da ciddi bakan irislerini etrafta hızlıca gezdirdi.

Kendisini almaya gelen ekibi arıyordu gözleri. Dondurucu havaya karşın üzerinde sadece deri ceketi vardı. Sırtında taşıdığı çantasının içerisinde ise sadece birkaç parça kıyafeti. Oysaki kilometrelerce uzaktan geliyordu. Ardında bıraktığı bir hayatı daha gözünü kırparak arkasına almış, sigara dumanı gibi üfleyip geçmişti.

Etrafındaki kalabalığın dikkatini çeken bir yapısı vardı. Gören herkesin aklında en az bir defa 'bu kız da neyin nesi?' dedirten beden, Incheon Havaalanında botlarının zemine uyguladığı darbeyle yoluna devam ediyordu.

Çıkışa ulaştığında önünde beliren iki adama baktı. Ardından ellerinde tuttukları kimliklerine kaydı kadının gözleri.
Derin bir nefes verip, başını salladı. Aradığını bulmuştu. Onu karşılamaya gelen iki adam ellerindeki kartları ceketlerinin iç cebine soktuklarında aralarından biri eliyle ileride duran siyah mat arabayı işaret etti.

"Bu taraftan, Bayan Park."

Cuz' Maria Park, adamın gösterdiği yere doğru hızla ilerlemeye başladı. Arkasından gelen siyah giyimli iki adamı da peşinden sürüklerken yaya geçidinden karşıya geçmiş, arabanın yanına ulaşmıştı.

Arkasındaki adamlardan biri kapıyı açtığında direkt olarak arabanın içerisine geçmiş, sırtındaki çantasını iki bacağının arasına almıştı. Başındaki şapkasını tek eliyle düzenleyip karşısındaki adama baktı.

"Hoşgeldiniz Bayan Park."

Rütbesi kendisiyle aynı düzeyde olan adama sadece başını sallamakla yetindi. Seneler önce gördüğü surat hiç değişmeden karşısında duruyordu. Giydiği takımının içerisinde hala sinsi yüz ifadesiyle ve biraz da kırışan yüz hatlarıyla...

"Yolculuk sizi yormuş olmalı, öyle ki tek bir kelime edecek haliniz yok."

Maria, tek kaşını kaldırarak şapkasının altından en az hava kadar soğuk olan bakışlarını adamın gözlerine dikti. Laubali konuşmasını önceden de sevmiyordu ve hala da sevmiyordu. Çantasını hışımla bacaklarının arasından çekip yanındaki boşluğa bıraktı. Arabanın içinde duyulan bu ses, Maria için sınırın son çizgisi, adam içinse bir uyarıydı.

Uzun yol boyunca bir daha kimse tek kelime etmedi.
Seul Emniyet Müdürlüğü Binası önünde duran arabanın ardından Maria'yı karşılamaya gelen iki adamdan birisi tekrardan kapıyı açarak Maria'nın arabadan inmesini izledi. Arabadan iner inmez çantasını tekrardan sırtına attı. Tek kolunda asılı kalan çantasıyla beraber ardındakileri beklemeden girişe doğru ilerledi.

•𝔜 𝔰𝔦 𝔣𝔲𝔢𝔯𝔞 𝔈𝔩𝔩𝔞•𝔧𝔲𝔫𝔤𝔨𝔬𝔬𝔨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin