thirty fifth

444 58 70
                                    

Başta fark etmesem de Bojogae ile Jungkook yalnız değildi. Jungkook'un arkadaşları buradaydı: Sınıfta hakkında konuşup eleme yaptığımız arkadaşları. Bu yüzden biraz pişman olmuş gibiydim. Bunlar çok fazlalardı çünkü...
Hepsinin üzerinde -ister istemez- göz gezdirdiğimde onlar kendi aralarında konuşuyorlardı. Fark etmemelerine sevinmiştim.

Bojogae'nin kulağına yaklaşarak
"Niye hepsinin burada olacağını söylemedin?" dediğimde Jungkook'la olan konuşmasını kesip bana döndü.

"İyi ya işte. Bir şey öğreniriz belki." diyerek yan yana oturan Seok Jin ve Namjoon'u kafasıyla işaret etti. Onlara baktığımda yarışma için Seok Jin'in sınıfına gittiğim zaman konuştuğum çocukla, üçü arasında hararetli bir konuşma geçtiğini gördüm. Yine ve yeniden Bojogae'den öğrendiğim kadarıyla o çocuğun adı Jimin idi.

"Yine söylüyorum: bence Seok Jin." dedi. Seok Jin derken sesini iyice azaltmıştı.

"Ben de öyle düşünüyorum. Ama ya değilse?"

"Bekleyip göreceğiz."

Bojogae, Jungkook'a geri döndüğünde bakışlarımı Namjoon ve Seok Jin'in üzerinde tutmaya devam ettim. Tüm özelliklerin Namjoon'a da uyuyor olması her şeyi zorlaştırmıştı. Ah... cidden.

Seok Jin'den

"Cidden bunları söylerken aklına hiç Namjoon hyung gelmedi mi?"

"Ucundan bile geçmedi."

Jimin "Rezilsin hyung, rezilsin." diyerek sessiz bir kahkaha attı.

"O değilde." dedi Namjoon. Yüzüme bakıyordu. "Yu Jin'in aklına gelmiş olmalı ki bize bakıp duruyor. Artık kızın kafası nasıl karıştıysa."

Başımı yavaşça ona çevirdiğimde Namjoon'a bakıyor olduğunu gördüm. Ama sonra bakışları benim üzerime kaydı ve ona baktığımı gördüğünde hızla kafasını çevirdi. Bu haline gülsem bile yaptığım hata yüzünden hedefi şaşırır diye korkuyordum.

Gidip, adımın içinde i harfi de var demek geliyordu içimden. Fakat bununla fazla mı belli ederdim kendimi emin olamıyordum. Belki birkaç güne söylerdim.

"Kaç gün kaldı?"

"15."

"Uğraştığın şeylere bak. Başta gidip yüzüne itiraf etseydin uğraşmayacaktın şimdi bunlarla."

"Amaan."

"Olay üstüme kalırsa gösteririm ben sana amaan demeyi."

"Merak etme."

"Öyle olsun bakalım."

Yu Jin artık bize bakmayıp telefonunda bir şeyler yapmaya başladığında aklıma gelen şeyle "Mesaj atacağım ona. Telefonunu eline alma." dedim Namjoon'a.
Namjoon "Oldu paşam." derken Jimin de kafasını sağa sola salladı.

mr. sorry: Ne zaman söyleyeceksin?

Şüphelendiğin kişiye uyup uymadığını.

Mesajı attıktan sonra belli etmemeye çalışarak Yu Jin'e baktım. "Jimin, bakarsa söyle." dedikten sonra telefonuma geri döndüm. "Bakıyor hyung." dedi çok geçmeden. Sanırım bildirim çubuğundan okumuştu çünkü mesajlar mavi tik olmamıştı hala. Mavi tik olduğunda ise yazıyor olarak göründü.

rlw: Evet.

Şüphelendiğim kişiye uyuyor.

Ama

mr. sorry: Ama?

rlw: Şu an sen o musun diye sorasım geldi.

Fakat yapmamalıyım sanırım.

Fakat yapmamalıyım sanırım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

mr. sorry: Eğer istiyorsan...

Sor.

rlw: Ciddi misin?

mr. sorry: Ciddiyim ama.

Sonucunu kestiremiyorum.

rlw: Daha 15 gün var.

Bu yüzden...

Şimdilik sormasam daha iyi sanırım.

mr. sorry: Pekala o zaman şöyle yapalım.

Eğer sonradan istersen 15 gün bitmese bile sor.

Doğru ya da yanlış söyleyeceğim sana.

rlw: Tamam.

Ah şu an aşırı gerildim.

Ben sana birazdan dönerim.

Ve çevrimdışı oldu.

mr. sorry: Nereye gittin?

Ona baktığımda ayaklandığını gördüm. "Ben sınıfa gidiyorum Bojo. Sen daha kal istersen." dedi. Bojogae kabul ettiğinde arkasını dönmeden hemen önce bana baktı. Bir an bana bir şey söyleyecek sandım ama bakışlarını diğerlerinin de üzerinde dolaştırıp "Görüşürüz." dedi sadece.

"Ne oldu birden hyung?" diye sordu Jimin.

"İnan ben de anlamadım." dediğimde Namjoon elini omzuma koyup patpatladı.

"Bana kalırsa bu işi bir an önce halletmelisin." Kafamı salladım. "Sanırım öyle olacak."

Mr. Sorry •Jin• ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin