Bölüm 3

33 3 0
                                    

Selamm. Yeni bölümle karşınızdayım.
Hepinizi çok özledim. Peki ya siz?
Bir önce ki bölümü okuyup, oy veren herkese çokkk teşekkür ediyorum.
🥀🥀🥀
"Ben karşımda oturan göz göze geldiğim adam ile dumura uğramış bir şekilde olduğum yerde kalakaldım. Ne yani yeni ortak bu adam mıydı?"

"Mert" Ne yeni ortak Mert miydi?
"Hayır Asel kendine gel. Hem deden ne dedi yeni ortağın adı Ediz o yüzden Mert ortağınız falan değil." Bunları bilmeme rağmen Mert'in yüzünü görmek beni yeterince sinirlendirmişti. Allah'tan dedem ile onları tanıştırmamıştım. Mertin gözlerine baktığımda bir kaç saniyelik bir afallama görmüştüm ama hemen sonra bir mutluluk pırıltısı yakalamıştım gözlerinde. Neden mutlu olmuştu ki bu şimdi? Ben onu artık sevmesem bile onu 1 yıl sonra tekrar gördüğümde bu kadar sinirlenmişken o neden mutlu olmuştu? "Tamam Asel sakin ol birazdan her şeyi anlarsın." Mert'e baktığımda dedemle el sıkışıyorlardı. Sonra da bana dönerek elini uzattı ve "Merhaba ben Mert." Dedi ne yani beni tanımıyormuş gibi mi davranacaktı? Tamam onun istediği gibi olsun. Çünkü bende öyle davranmak istiyordum. O ellerini bir daha hiç tutmak istemiyordum fakat dedemin bana baktığını görünce mecburen sıktım elini. Kısa keserek "Asel" dedim. Ben elini tutuğum zaman dedem Mert'in yanında ki kadına elini uzattı ve bende hemen elimi çekip Mert'in gözlerinin içine bakarak elimi tulumuma sildim. Mert bu hareketime bozulmuş gibi görünüyordu ama hiç birşey demeden bana bakarak yerine oturdu. O kadın ile de el sıkıştıktan sonra burada çalışan bir garsonun benim için çektiği sandalyeye yönelerek ben de oturdum ve Mert'in lafa girmesi ile şu an ki öfkem yüzünden öldürücü bakışlarımı ona yönelttim ve dinlemeye başladım. İyi ki dedem aramızda bir olay olduğunu bakışlarım ile anlamamıştı. Yoksa bu benim için hiç iyi olmazdı.
"Asel hanım öncelikle sizin ile tanıştığıma çok memnun oldum."
Haha ne kadar komik. Gözlerimi devirmemek için harcadığım çabaların sonucu gözlerimi ondan ayırmayarak lafı nereye getireceğini merak ettiğim için dinlemeye devam ettim.
"Ben Beha Holding'in müdürüyüm.Necdet bey Ediz beyin ufak bir işi çıktığı için şuanda burada değiller ama bana haber verdi ve birkaç dakika içinde burada olurlarmış."
"Pekala Mert bey bizim için bir sorun yok." Diye söyledi dedem. Mert'in yanındaki kadının ismi Duygu'ymuş. Dedem Duygu hanım ile iş alakalı konuşurken bende gözlerimi parmaklarıma indirdim ve tırnaklarım ile oynamaya başladım. Bu sırada tabiki Mert'in gözlerini üzerimde hissedebiliyordum. Ne bekliyordu yani hiç bir şey olmamış gibi onunla sohbet edeceğimi falan mı sanıyordu bu adam? Beni aldattı, aldattı hem de arkadaşımla. Selin ile o zamanlar iyi anlaşıyorduk ama şuan benim gözümde sadece yakın arkadaşımın kuzeni. Ben bir an önce eve gitmek isterken dedemin ayağıya kalkması ile sonunda patron beyin geldiğini anladım ve kafamı kaldırarak ona baktım. İkinci bir şok ile olduğum yerde kalırken gözlerimi kendine hapis eden bir çift karanlığa çevirdim. "Bu o adam dı. Davette ki adam. Hani şu bana öfke ile bakan adam var ya oydu işte. Allah'ım Bu bir kamera şakası mıydı? Bu gerçek olamaz değil mi? Bir günde iki şok fazla değil miydi? N'olur şaka olsun bunların hepsi. Önce beni aldatan eski sevgilim. Şimdi ise devette ki gizemli adam. Her şey şimdi yerine oturuyordu. Onu davette görmemin sebebi dedemin ortağı olmasıydı. Ben o gün onunla tanışacaktım ama o ortalıktan kaybolmuştu ve dedem ortağın işi çıktığını söylemişti. Ediz bey o adamdı." içimden geçirdiğim lafları unutmaya çalışarak gözlerimi kırpıştırdım. Belki de hayal görüyordum. Hayır yine bütün heybeti ile karşımda duruyordu işte hayal falan değildi. Onun gözleri de bana değince kaşlarını çattı ama hemen duruşunu düzeltip elini bana uzattı.
"Merhaba. Ben Ediz Beha." bende uzattığı eli sıktım ve
"Asel Mirza tanıştığıma memnun oldum." Dedim. İşte şimdi neden bana öyle baktığını öğrenebilirdim ama şimdi ne yeri ne de zamanıydı.
"Müsadenizle" diyerek masadan kalktım ve garsonlardan birine lavabonun ne tarafta olduğunu sordum. Lavaboya girdim ve kapıyı kapatarak aynanın karşısına geçtim. Kapının gürültülü bir şekilde açılması ile irkilerek buraya bu şekilde kimin girdiğine baktım. Allah aşkına bu gün beni mi sınıyorlardı?
"Mert Ne işin var senin burada? Hemen çıkıyorsun ve içeri gidiyorsun. Benim yanıma da bir daha gelmiyorsun."
Benim sözlerim ile Mert'in kaşları çatıldı.
"Sen ne diyorsun Asel? Ben seni tekrar görmüşüm hiç bırakır mıyım? Sırf sen zor durumda kalma diye seni tanımıyormuş gibi davrandım ben. Bu benim için ne kadar zordu biliyor musun? Ne olur bak bir kere dinle. Belki affedersin beni. Bak bize bunu yapma n'olursun?"
"Ben zor durumda kalmayayım diye mi öyle davrandın? Demek çok zordu böyle davranmak. Mert efendi sen beni aldatınca tekrar hayatıma başlamak benim için ne hadar zordu sen bunu biliyor musun? Neyini dinleyeceğim ben senin be? He dur şunu dinlerim belki. Beni nasıl arkadaşımla aldattığını. Ya da dur onu nasıl öptüğünü mü? Yok ya en iyisi şudur ne kadar zevk aldığını. He bunlardan hangisi? Çok zevk aldın mı bari beni onunla aldatırken? Seni tatmin edebildi mi? Söylesene Mert neden susuyorsun? Ondan,senin ismini inleyişini duydun mu ? Ya da sen onun ismini inledin mi? Hangi birini anlatacaksın da ben dinleyeceğim söylesene?"
"Bak Asel çok özür dilerim ama sarhoştum ya neden anlamıyorsun. Sarhoştum ve kendime hakim olamadım o anlara ait hiç birşey hatırlamıyorum bile neden inan mıyorsun ki bana?"
"Olacaktın Mert. Kendine hakim olacaktın."
Benim lafımdan sonra mert kollarımı tutarak sıkmaya başladı.
"Bırak. Mert bırak kollarım acıyor."
Sanki söylediklerimi duymuyormuş gibi hâlâ kollarını sıkmaya devam ediyordu.
"Asel neden anlamıyorsun? Köpek gibi pişmanım diyorum. Hatırlamadığım anılar yüzünden sana hiç hatırlamasam da ihanet ettiğim için köpek gibi pişmanım. 1.5 yıl geçti hâlâ beni affedemedin. Tamam dedim biraz sakinleşsin. Çok üzerine gitmeyeyim içi soğusun dedim ama tam 1 yıldır senin yüzünü görmüyorum. Seni birden karşımda görünce ne yapacağımı şaşırdım ama sen bana öldürecek gibi baktın. N'olur affet beni. Seni çok özledim."
Artık bağırmam gerekiyordu. Çünkü biraz daha kollarımı sıkarsa moraracaktı.
"Mert bırak beni kollarımı acıtıyorsun!"
Benim bağırmam ile ne yaptığını yeni farkederek kollarımı bıraktı ve benden özür dilemeye başladı.
"Mert hani dedin ya 1.5 yıldır beni affedemedin diye. Bu olayın üstünden 1.5 asır da geçse ben seni yine affetmem. Çünkü ben o kadar onursuz biri değilim. Ben beni aldattığını hiç bir zaman unutmayacağım."
"Asel o güne dair tek birşey hatırlıyorum. O da şu ki o kızın sen olduğunu sandım ve o yüzden onunla birlikte oldum."
Bu lafindan sonra kendimi tutamadım ve ona sert bir şekilde tokat attım. Yüzü sağa doğru dönerken onun buna bile değmediğini anladım ve artık kendimi tutamayarak bağırmaya başladım. İnşallah içeriye ses gitmiyordur.
"Sen ne diyorsun be. Sen ne dediğinin farkında mısın? Ben öyle bir insan mıyım? Kendine gel Mert efendi kendine gel. Benim öyle bir şey yapmayacağımı en iyi senin bilmen gerekiyor. Sen adının hakkını veremedin. Bari şimdi geçirdiğimiz güzel anıların hakkını ver ve içeri git. Hiçbirşey olmamış gibi davran."
Mert duvara yumruk atarak hiç birşey demeden lavabodan çıktı ve bende artık göz yaşlarımı tutamayarak serbest bıraktım. Ağlamamın sebebi üzülmem değildi ki. Ona olan sinirim di. Bir de utanmadan böyle bir şey söyleyebiliyordu. Ben nasıl bir insanı sevmiştim böyle? Aynanın karşısına geçerek göz yaşlarımı sildim. Makyajım suya dayanıklı olduğu için hiç bozulmamıştı ama gözlerim kızarmıştı. Kollarıma baktığımda kıpkırmızı olduğunu gördüm. Hemen çantamı açarak kapatıcı aradım ama bulamadım. Tabi ya küçücük çanta diye bir cüzdan bir de telefon koymuştum. Ne yapacaktım ben şimdi? Lavabodan çıkarak garsonlardan birinden şal istedim. Buranın sıcaklığı normaldi ama kollarımı dedemden bir şekilde saklamam gerekiyordu. Bu yüzden garsonun elinden şalı alarak omuzlarıma attım ve kollarımı kapattım. Masaya gidip oturunca masada ki herkesin gözü bana çevrilmişti.
"Kusura bakmayın. Biraz üşüttüm sanırım.Dedeciğim ben kendimi iyi hissetmiyorum da iznin ile eve gidebilir miyim."
"Tamam git."
Mert hemen oradan lafa atladı.;
"Necdet bey isterseniz ben bırakayım. Geldiğiniz araba ile siz dönersiniz. Bende Asel hanımı bırakıp hemen gelirim."
"Teşekkür ederim gerek yok Mert bey. Ben bir taksi ile giderim eve."
"Mert sen otur. Ben bırakırım Asel hanımı."
"Pekala Ediz bey siz nasıl isterseniz."
Hadi ama kimse benim fikrimi sormayacak mıydı? Mert'ten kurtuldum derken birde bu adam çıkmıştı. Neyse Mertten iyidir diyerek sustum.
"İyi akşamlar Necdet bey. Siz Mert ile konuşmaya devam edin. Merak etmeyin beni aratmayacaktır."
Kısa bir vedalaşma faslından sonra çıkışa doğru ilerledik ve omzumda ki şalı orada ki görevliye verdim. Ediz beyin gözleri bir an kollarıma kaysada hiç bir şey demedi. Dışarı çıktığımızda hazır halde duran tahminimce Ediz beyin olan arabaya doğru yürüdük ve valenin benim için açtığı kapıdan arabaya bindim. Ediz bey de valeye bir miktar bahşiş verip arabaya bindi ve gaza basarak anayola çıktı.
"Eviniz ne tarafta?"
Adresi söyledim ve yola devam ettik.
Ediz Beha'dan;
Bana adresi söyledi ve o yöne doğru sürdüm.
"Kollarınıza ne oldu?" Asel sadece sustu.
"Asel hanım kollarınıza ne oldu dedim."
"Önemli bir şey değil alerji."
"Neye alerjiniz var?" Tekrar sustu.
"Asel hanım lavaboya gidince ne oldu? Kim geldi yanınıza? Bu izler alerji falan değil. Belli sıkmış biri kollarınızı. Bir dakika siz masadan kalkınca hemen Mert'te masadan kalktı ve hemen hemen aynı anda döndünüz. Asel hanım bunları size Mert mi yaptı?"
"Hayır Ediz bey. Mert bey yapmadı. Bu konuyu kapatabilir miyiz lütfen?"
"Pekala Asel hanım siz nasıl isterseniz."
Kim di bu kız? Ben bu kızı nereden tanıyordum? Hafızam kuvvetlidir bir gördüğümü bir daha unutmam ama bu kızın kim olduğunu bir türlü anlayamadım. Onu ilk defa davette görmüştüm. Ben onun kim olduğunu çözmeye çalışırken göz göze geldik ve ona kaşlarımı çatmış bir şekilde baktığımı o an anladım. O garson ile çarpışınca bana da bir mesaj geldi ve mekana gitmem gerektiği için Necdet beye gitmem gerektiğini bildirip hemen ayrıldım oradan. Şirketlerim dışında da yerlerim vardı ve bu bana babamdan kalma bir mekandı. Orada olan en ufak kötü bir olay benim canımı fena sıkıyordu. O mekana ve babamın koltuğuna 12 yıl önce babamın kalp krizi geçirerek ölmesi sonucunda sahip olmuştum. 17 yaşında yeraltı dünyasının tek sahibi olarak koltuğa oturmuştum ve şuanda 29 yaşında idim. Yeraltı dünyasının tek sahibi babam öldü ve herşey benim oldu. Ben bunları düşünürken yol çoktan bitmiş ve eve gelmiştik. Asel bana teşekkür edip araçtan indi ve bende gaza basarak kendi evime sürmeye başladım. Benim bu kızı araştırmam gerekiyordu. Kim olduğunu anlamalıydım. Hafızama güveniyorum. Beni hiçbir zaman yanılmamıştı. Tek dostum olan Kenan'ı aradım;
"Abi buyur."
"Kenan sana birini söyleyeceğim. Bana kim olduğunu ne yaptığını çocukluğuna kadar araştır. Adı Asel Mirza."
"Tamam abi emrin olur"
Telefonu kapattım ve aklımdaki tek soru ile yola devam ettim.
Kim bu kız?

-BÖLÜM SONU-

Bölüm nasıldı?

Acaba Ediz Asel'i gerçekten bir yerden tanıyor mu? Yoksa yanılıyor mu?

Mert'e sövmek isteyenler buraya yazabilir.

Acaba gelecek bölüm neler olacak?

Bu arada ufak bir hatırlatma yıldız hemen sol alt köşede.
Sizi seviyorum. Bir daha ki bölüme kadar hepiniz hoşça kalın.
🥀🥀🥀

Düşman Hediyesi "AŞK"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin