Bölüm 4

24 2 0
                                    

Herkese mutlu yıllarrrrr.
Hepinize sağlıklı mutlu huzurlu yıllar diliyorum. Bölüm gecikti bu yüzden özür dilerim.
Ee keyifler nasıl? Yılın ilk gününde neler yaptınız?
Neyse yeni bölüm karşınızda
🥀🥀🥀

Kapıdan gelen Nezaket teyzenin sesi ile gözlerimi araladım ve ağrıyan başım ile yüzümü buruşturarak tekrar kapatmak zorunda kaldım.
"Asel kızım haydi uyan artık."
"Gel Nezaket teyze. Uyandım."
"Kızım haydi çabuk ol. Uyuya kalmışsın. Deden seni masada bekliyor. Sen geç kalınca çok öfkelendi."
Nezaket teyzenin lafı ile hızla yataktan kalkıp banyoya ilerledim.
"Allah kahretsin ya. Şimdi dedem çok kızacak. Nezaket teyze bana bir ağrı kesici getirir misin? Başım çok ağrıyor."
"Tabi getiririm ama ne olduda başın ağrıyor? Sen bir şeye sitres yapmayınca başın ağrımazdı."
"İş ile alakalı Nezaket teyze" diyerek ona yalan söylemiştim. Ona bir kaç kere Mert'ten bahsetmiştim ama beni aldattıeğını ve karşıma tekrar çıktığını o da bilmiyordu.
"Tamam kızım." Hızlıca banyodan çıktım ve üzerimi giyindim. Saçımı da sıkı bir at kuyruğu yapıp koşar adım aşağıya indim ve dedemin burnundan soluyan halini gördüm.
"Çok özür dilerim dedeciğim. Başım çok ağrıyor. O yüzden uyuya kalmışım."
"Tamam kes! Haydi otur sofraya ve kahvaltını yap. Acele et. Benim öğlen bir iş yemeğim var. Sen de şirkete gideceksin. Ediz bey ile toplantı var. Toplantı da sen olacaksın."
Nereden çıkmıştı şimdi bu?
"Tabi ki dede. Sen nasıl istersen. Hazırlanıp hemen çıkarım."
"Çabuk ol." Dedemin azarlarından kurtulmak için olabildiğince hızlı olmaya çalıştım. Kahvaltımı bitirdim ve odama çıktım. Kısa bir duş aldım. Belime kırmızı bornozumu dolayarak aynanın karşısına geçtim. Birkaç rutin işimi hallettim ve saçlarımı tarayıp güzelce kuruttum. Odaya geçip kıyafet seçmeye başladım. Şirkete gideceğim için biraz ciddi parçalar giymem gerekiyordu. Altıma dizlerimin biraz altında biten siyah hafif kabarık bir etek giydim. Üzerinede beyaz düz bir gömlek giydim. Ayakkabı olarak da siyah kafes tarzı topuklu ayakkabılarımı giydim. Saçımı sıkı bir şekilde at kuyruğu yaptım. Makyaj aynamın önüne geçtim ve yüzüme hafif bir makyaj yaparak çantamı aldım. Dışarı çıktım. Kapıda bekleyen arabaya bindim ve şirkete doğru yola koyuldum. Şirkete varınca açılan kapıdan aşağı indim ve şirkete girerek asansöre doğru yürüdüm. Orada Sevgi'yi gördüm. O benim yıllardır asistanımdı. Dedem beni ne zaman şirkete gönderirse onu o zaman görüyordum.
"Hoş geldiniz Asel hanım."
"Hoş buldum Sevgi. Görmeyeli nasılsın? Ne var ne yok?"
"İyiyim Asel hanım siz nasılsınız?"
"Sağol Sevgi bende iyiyim. Ee toplantı hakkında bana biraz bilgi verir misin?"
"Beha Holding ile toplantınız var. Saat 12.30'da. Beha Holding'den Ediz bey ve müdürü Mert bey geleceklermiş."
"Tamam Sevgi sen işine dönebilirsin."
"Emredersiniz Asel hanım."
Saate baktığımda çoktan 12.00'a geldiğini gördüm. Odama geçerek toplantı konusunu inceledim ve zamanın geçmesini bekledim. Yaklaşık 35 dakika sonra Sevgi'nin kapımı tıklamasıyla kendime geldim.
"Asel hanım Beha Holding'den geldiler."
"Tamam Sevgi sen geç ben de hemen geliyorum."
Hızlı adımlar ile toplantı salonuna doğru ilerledim. Şimdi bir de Mert'i görmek zorunda kalacaktım. Neyse onu görmezden gelecektim. Çünkü başka çarem yoktu. Toplantı salonuna girince Ediz bey ve Mert ayaklandı. Mert'in yüzüne bakmadan onu es geçerek direk Ediz bey ile el sıkıştım.
"Hoş geldiniz Ediz bey. Nasılsınız?"
"İyiyim Asel hanım. Siz nasılsınız?"
"Ben de iyiyim sağolun. Buyrun oturun. Ne içersiniz?"
"Ben bir sade kahve alayım. Mert sen ne içersin?"
Mert cevap vermedi Ediz beye.
"Mert?"
"E-efendim Ediz bey?"
"Sana soruyoruz ne içersin?"
"Ben bir sade kahve alayım."
Sözü ben devraldım ve
"Sevgi bize 3 tane sade kahve getirir misin?"
"Peki Asel hanım hemen."
Mert'e kaçamak bir bakış attığımda onun gözlerini dikmiş bana baktığını gördüm. Ediz beye baktığımda ise bir ona bir bana bakıyordu ve çok dikkatli görünüyordu. Ne olmuştu mi şimdi? Yanlış bir şey mi yapmıştım. Kahretsin İnşallah Merti anlamamıştır.
"Ediz bey istiyorsanız artık başlayalım"
"Tabi Asel hanım buyrun."
***
2 saat süren toplantı sonunda bpitmişti. Mert'in bakışlarını sürekli üzerimde hissetmiştim ama ona olduğunca az bakmıştım. Ediz bey ise toplantı boyunca çok sinirli görünüyordu. Bunu kasılan bedeninden ve seğiren çenesinden anlamıştım ama kafası bir şeye takılmıştır diye çok umursamadım.
"Asel hanım mağlum yorucu bir toplantıydı. Eğer sizde isterseniz bir yemek yiyelim. Ne dersiniz?"
Biraz düşündükten sonra gerçekten acıktığımı fark ettim.
"Ediz bey çok teşekkür ederim. 5 dakika bekler misiniz bir lavaboya gidip geleyim?"
"Tabi Asel hanım."
"İsterseniz siz benim odama geçin orada bekleyin. Sevgi size odamı gösterir."
"Pekala Asel hanım odanızda bekliyorum sizi."
Hızlı adımlar ile lavaboya gidip dedemi aradım.
"Efendim Asel?"
"Dede toplantı bitti. Ediz bey bir öğle yemeği teklif ediyor. Ne yapayım?"
"Tamam Asel gidebilirsin"
"Peki dedeciğim."
Diyerek aramayı sonlandırdım ve odama gittim.
"Ediz bey şimdi çıkabiliriz."
"Hay hay."
Asansöre doğru yürüdük ve asansör gelince içeri girip zemin kata bastım. Aşağı inerek Ediz beyin arabasına bindik ama Mert yoktu. Olmasın da zaten. Onu ne kadar az görürsem benim ve akıl sağlığım için bir o kadar iyi olurdu.
"Asel hanım Mert'i gönderdim. Onun bir kaç işi var."
"Sorun yok Ediz bey."
Bizi şık bir restoranta getirmişti ve çoktan siparişlerimizi vermiştik. 15 dakikalık iş muhabbetinin ardından ikimizde sıkılarak sustuk ve Ediz bey çok geçmeden lafa girdi.
"Asel hanım ben diyorum ki artık şu sizi bizi bir bıraksak mı? Yani fark ettiniz mi bilmiyorum ama ben çalıştığım insanlarla samimi olma taraftarıyım. Sizin için de bir mahsuru yok ise siz Asel ben Ediz olsam. Nasıl olur?"
"Çok güzel olur. Çünkü ben de pek sevmiyorum hanımı beyi."
"Tamam Asel. Böyle daha iyi oldu."
"Bence de."
Ona yalandan tebessüm ederek gözlerimi yemeğime çevirdim ve kaldığım yerden yemeğe devam ettim.Ne yapmaya çalışıyor bu adam? Derdi ne? Ne ara bu kadar samimi olduk ki? Neyse dedemin memnun olacağına eminim. Benlik bir sorun yok.
"Asel yanlış anlamazsan sana bir şey daha sorabilir miyim."
"Tabi buyur."
"Yani nasıl sorsam bilemedim. Neyse ben direk sorayım en iyisi. Mert ile aranızda ne geçti? Yani hem seninle tanıştığım ilk gün hemde bu gün toplantı da çok sinirli görünüyordun. Tanıştığımız yemekte sen kalkar kalmaz o da kalktı ve hemen hemen aynı zamanlarda geldiniz. Sonra bugün onun elini sıkmadan benim elimi sıktın ve sürekli ondan gözlerini kaçırdın. Onu hep görmezden gelmeye çalıştın. Sonra o sürekli olarak sana gözlerini ayırmadan baktı ve çok dalgındı."
Allah kahretsin anlamıştı işte. Ah Mert ah. Ne vardı da tekrar karşıma çıktım ki? Eğer dedem öğrenirse ben biterdim.
"Aramızda hiç bir şey geçmedi Mert bey ile."
"Asel lütfen buna inanacağımı sanmıyorsun değil mi?"
"Dedim ya. Aramızda hiç birşey geçmedi."
Hâlâ gözlerini ayırmadan pür dikkat beni izliyordu ve tek kaşı havalanmıştı.
"Peki anlatacağım ama bundan kimsenin haberi olmayacak. Özellikle de dedemin!"
"Tamam anlat dinliyorum."
"Biz Mert ile eskiden sevgiliydik. Bundan 1.5 yıl önce. Sonra da ayrıldık.Hepsi bu başka bir şey yok."
"Neden ayrıldınız?"
"Ayrıldık işte. Olmadı, yürümedi, bizde ayrıldık."
"Asel nedense hâlâ sana inanmıyorum. Lütfen bana doğruları söyle."
"Ediz bence bu kadarı yeterli."
"Sana bir şey mi yaptı. Yani ben insanları gözünden tanırım. Sende o şımarık kızlar gibi bir tip yok. Yani canım sıkıldı ayrılayım diyecek bir insan değilsin sen. Şimdi seni dinliyorum."
Yuh ama artık. Ya nasıl böyle zeki olabiliyordu ki. Bir şeyi de anlamasa ne olurdu. Ben her şeyi anlatana kadar ısrar edeceğini anlayınca mecburen anlatmaya başladım.
"Şey, Ee aldattı beni... Hemde bir arkadaşım ile."
Ediz'in çenesi kasıldı. Kaşları derin bir şekilde çatıldı ve gözleri sanki 2 tane kara delikmiş gibi kapkara oldu. Birden bire neye sinirlendi ki bu kadar? Duyanlar da o aldatıldı sanacak.
"Vay piç."
Ona şaşkınlıkla baka kaldım nasıl böyle konuşabilirdi hemde benim yanımda.
"Kusura bakma. Tutamadım kendimi. Aldattı demek ama o adam bir yandan da iyi yapmış yani seni hak edecek bir insan değil. Kolların, yemekteyken sen lavabodan dönünce kollarında iz vardı, kızarmaya başlamıştı. Sen alerji desen de izler çok belliydi. Biri kollarını sıkmıştı belli ki. Kollarını da o mu sıktı yoksa?"
Nasıl bu kadar zeki olabiliyor du? Benim bu adamla gerçekten işim vardı. Başımı olumlu anlamda salladım ve onun gözlerinde ki öldürücü zehri gördüm. Resmen ateş saçıyordu.
"Ediz lütfen bu konuşulanlar sadece aramızda kalsın. Dedemin kulağına giderse benim için hiç iyi olmaz."
"Ben göstereceğim ona. Ne demek lan senin kollarını sıkmak. O kim oluyor da senin kollarını sıkabiliyor." Ediz hızla masadan kalkınca onu durdurmak için bende hızlıca kalktım.
"Ediz bak lütfen. Birşey söyleme kimseye. Hani aramızda kalacaktı. Bu kadar mı yani? Sana bu kadar mı güvenmeliydim?"
"Asel çık önümden birinin ona haddini bildirmesi gerekiyor. O kim oluyor ya kim oluyor?"
"Ediz bey size ne benim özel hayatımdan? Asıl siz kim oluyorsunuz da benim hayatıma karışabiliyorsunuz? Bu benim ile onun arasında ki bir mevzu. Lütfen karışmayın."
Ediz dumura uğramış gibi yerinde taş kesildi ve bende daha fazla orada duramayarak çıkışa doğru yöneldim. Arkamda bir çift karanlık bakışlarla dışarı çıktım ve bir taksi çağırıp evime doğru yola çıktım.

Ediz Beha'dan
"Ediz bey size ne benim özel hayatımdan? Asıl siz kim oluyorsunuz da benim hayatıma karışabiliyorsunuz?Bu benim ile onun arasında ki bir mevzu. Lütfen siz bu işe karışmayın."
Söylediği sözler ile yerimde kala kaldım. "Haklıydı ben kimdim? Onun neyiydim de bu kadar sinirlenip ona sahip çıkmaya çalıştım. Ne oluyor bana? Hiç kimseyi umursamayan düşünmeyen ben bir kızı umursuyorum. Nasıl olur böyle bir şey?" Şimdiye kadar hayatıma giren kadınlar sadece altıma aldığım kadınlar olmuştu, onlarla da en fazla 2 kere görüşmüştüm ve zaten onların 1 tanesinin bile yüzünü dahi hatırlamazken daha tanışalı 2 gün olmuş bu kızı sanki daha önceden tanıyormuş gibi yüzünü ezbere biliyordum. Böyle bir şey nasıl olurdu, mümkün mü ki? Daha 2 gündür tanıdığım bir kızın canının acıdığını umursarmış ve oldukça öfkelenmiştim. Peki ama neden? Asel bana kendine gel demese o adamı bulup öldürene kadar dövecektim. Asel haklı bana ne ki? Bunları düşünmeyi bırakıp sertçe yüzümü sıvazladım ve hesabı ödeyip restoranttan çıktım. Arabaya atladım ve Asel'in evine doğru sürmeye başladım. Onu sadece bir kere evine bırakmama rağmen ezberlemiştim evinin nerede olduğunu. Asel'i bulup onunla konuşmam gerekiyordu. O kızı üzmek kendimi kötü hissettirmişti bana. Al işte bir ilk daha. Ben asla birini üzdüğüm için, bırak evine kadar gidip onunla konuşmayı, kendimi kötü bile hissetmezdim ki. Elime telefonumu alıp Asel'i aradım ama sonuna kadar çaldırmama rağmen açmamıştı. Bir daha aradığımda telefonu kapalıydı. Belki de şimdi gitmemeliyim diye düşünüp rotamı kendi evime çevirdim. Böylesi daha iyi olacaktı. İçi biraz soğuyunca konuşurdum onunla.
***
Eve varana kadar başım kazan gibi olmuştu ve yine migrenim tutmuştu. Bir ağrı kesici içerek odama geçtim ve yatağıma yattım. Gözlerimi tavana çevirip düşünürken başımın ağrısı ile yerimde doğruldum. Bu böyle olmayacak diyerek odamda ki banyo ya ilerledim. Suyu ayarladım ve üzerimdekileri çıkartarak kabine girdim. Kısa bir duşun ardından duştan çıkarak belime siyah bir havlu doladım ve saçımı da siyah bir havluyla kurulayarak odama geçip dolabın önüne geldim. Siyah bir eşofman altı alarak giydim ve kendimi tekrar yatağa attım. Başımın ağrısı biraz olsun geçmişti. Telefonumu elime alarak açtım ve Kenan'ın beni 10 dakika önce aradığını gördüm. Onun üstüne basarak aramaya başladım. 2 çalışın ardından telefonu açtı;
"Alo. Abi nasılsın?"
"İyiyim koçum. Sen nasılsın? Buyur beni aramışsın az önce."
"Evet abi aradım. Şey diyecektim."
"Kenan ne oldu koçum. Lafı ağzında geveleyip durma da haydi söyle. Neden aradın?"
"Abi sen hani dün gece beni arayıp söyledin ya Asel Mirza diye birini araştır diye."
"Evet koçum söyledim. Kimmiş neyin nesiymiş öğrenebildin mi?"
"Öğrendim abi araştırdım kızı."
"Eee oğlum haydi sadede gel."
"Abi o kız Mehmet Yalçınkaya diye birinin kızıymış. Soy adı çocukken Necdet Mirza tarafından değiştirilmiş. O günden beri de hep yanında Necdet Mirza olmuş."
Yerimde taş kesilmiştim resmen.
"Ne demek lan Mehmet Yalçınkaya'nın kızı?"
Kenan'ın söylediği sözlerin devamını duyamadım. Birden beynim karıncalandı ve kulaklarım bir cümle ile uğuldamaya başladı. Kafamın içinde sadece bir cümle yankılandı.
" Mehmet Yalçınkaya'nın kızı."

-BÖLÜM SONU-

Ee bölüm nasıldı?
Bay Yalçınkaya kim acaba?
Ya da Edizle ne alakası var?
Lütfen şu aşağıda ki yıldıza bir dokunun. Tekrar herkese mutlu yıllar diliyorum. Sizi seviyorum.
🥀🥀🥀

Düşman Hediyesi "AŞK"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin