Bölüm 11

9.4K 900 863
                                    

R.E.M.
Losing My Religion (1991)

      Draco'nun gidişinin ardından Harry'nin düştüğü boşluk tarif edilemezdi. Gitmişti. Birkaç saat sonra da dönmeyecekti. Üstelik buna sebep olan, bunu isteyen Harry'den başkası değildi. Ailesini kaybetmek istemediği için çok uzun zamandır ona iyi gelebilen tek kişiyi kaybetmeyi seçmişti. Neden seçmek zorunda olduğunu bile bilmeden vermişti bu kararı. Yıllar sonra kavuştuğu ailesinin karşısında kim olursa olsun aynı kararı alırdı. Ailesi gerçekten hayatta olmamasına rağmen... Onlara dokunamıyor, kokularını alamıyor, sarılamıyor olmasına rağmen... Vazgeçmeye hazır değildi. Hiçbir zaman da olmayacaktı. Hem son iki yılda yanında kimse yokken ona güç veren ailesinin taştan gelen yansımaları değil miydi? Onu hayatta tutan, konuşturan, saklandığı bu delikte yalnız hissetmesine biraz da olsa engel olan... Ailesiydi. Draco Malfoy ise bu deliğe zamanla 'ev' anlamı yükleyen kişiydi ancak Harry'nin aile özlemi bu gerçeği gölgede bırakmaya yetmişti. Gitmesine izin vermesi bu yüzdendi.

      "Onu kaybetmemelisin, Harry."

      "Mantıklı düşünmüyor ya da davranmıyorsun şu an."

      "Mantığı geç düşünmüyor ki," dedi Remus. "Sadece-"

      Harry elindeki yüzüğü sinirle fırlattığında ailesinin görüntüleri kayboldu ve odaya huzursuz edici bir sessizlik çöktü. Harry'nin hızlı nefes sesleri duyuluyordu sadece. Hayatında güzel bir şeyler oluyorken bir şekilde bozulmak zorunda mıydı? İstediklerine sadece bir kez olsun 'şartsız' sahip olamaz mıydı? Ailesinin onu anlaması bu kadar zor olmamalıydı. Draco'nun ona iyi geldiğini söylüyorlardı. Haklıydılar. Peki bu neden ailesinden vazgeçmesini gerektiriyordu? 'Draco sana iyi geliyor, sonunda mutlu olabiliyorsun ama buna hakkın yok, o yüzden bizi bırakmak zorundasın!' Harry'nin anladığı buydu. Ailesi bile mutluluğu hak etmediğini hissettirirse Harry nasıl gerçek anlamda mutlu olabilirdi ki? Harry'nin istediği belki bencilceydi. Ama bir kez olsun bencillik yapamaz mıydı? Yaşadığı her şeyden sonra bir şeye sahip olabilmek için, bir diğerini kaybetmek zorunda kalmamayı diliyordu. Ama işte... İçinde aile özlemi çeken o küçük çocuk için, uzun zamandır sahip olduğu tek gerçekten vazgeçmişti.

      Ailesini görmeye Draco yanındayken de devam edebileceğini biliyordu. Taş onda olduğu sürece kontrol de ondaydı. 'Bizi çağırma' demeleri sorun değildi. İstediği zaman onları görebilirdi. Ancak ailesinin tavırları değişmeyecekti ve Draco'nun yanında bunu yaşamak istemiyordu. Bu gece de sırf ailesini görebilmek için onu göndermeye çalışmamış mıydı zaten?

      Daha en başta hata yaptığını düşündü Harry. Onu hayatına bu kadar almamalıydı. Şimdiye kadar nasıl yalnızsa, öyle kalmalıydı. Draco'nun varlığının bütün hayatını, düşüncelerini ve hislerini bir anda değiştirmeyeceğini biliyordu çünkü. Sonunda bu noktaya gelmeleri kaçınılmazdı. Bir an önce her şeyi eski haline getirmeliydi. Toparlanacak ve ailesiyle düzgün bir konuşma yapacaktı.

      Koltuğun ortasına oturmuş sakinleşmeye çalışıyordu. Belki bir saat olmuştu Draco gideli. Harry ise o gittiğinden beri kendiyle çatışma halindeydi. O sırada dış kapı açıldığında kalbi kulaklarında oraya döndü. Sonra aynı hızda yaşadığı hayal kırıklığıyla bıraktı nefesini.

      "Selam," diyerek önden Hermione girdi. Ron da onun peşinden girip kapıyı kapatmıştı.

      "Selam dostum," dedi ve gülümseyerek koltuğa ilerledi.

      "Neden buradasınız?" diye sorarken Hermione bir tarafına, Ron diğer tarafına oturmuştu.

      "Seni görmeye geldik."

Master of Death | DrarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin