Bryan Adams
Heaven (1984)İki hafta daha geçti aradan. Bu süreçte günlük rutinlerinin dışına çıktılar ve büyük değişimlere adım attılar. Öncelikle artık beraber yaşadıkları evi düzenlemeye başladılar. Bolca büyü yardımıyla bir oda daha eklediler. Teddy'nin olası ev ziyaretlerinde kullanabileceği, oyuncaklarla dolu bir çocuk odası olmuştu. Sonra salonu büyüterek bir koltuk daha yerleştirdiler. Odadaki üçlü koltuk ikisine yetiyor olsa da ara ara gelecek misafirlerini düşünmeleri gerektiğine karar vermişlerdi. Onun dışında kitaplığı güzelce düzenleyerek yeni plaklara ve kitaplara yer açtılar. Draco'nun gitarı da kitaplığın kenarına özenle yerleştirilmişti. Ufak tefek renk değişiklikleri dışında Harry son olarak mutfak masasını biraz küçültmek istediğini söylemişti. Her dakikasını ailesiyle geçirdiği günlerde, gerçekten o evdeymişler gibi hissetmek istediğinden büyütmüştü masayı çünkü. Draco, Harry'nin bu isteğini sorgulamadı. Onun bir şeyler için uğraşıyor olduğunu görmek, istediği her şeyi sorgusuz yapması için yeterliydi.
İki haftanın sonunda bir kutlamaya katılmak üzere evden çıktılar. Malfoy Malikanesi'nde yapılan bu kutlamaya Harry pek hazır hissetmiyordu. Ancak son zamanlarda sıkça yaptığı gibi kendini zorlamış ve bir şekilde ikna olmuştu. Kutlamanın özel bir amacı yoktu aslında. Sadece... Aile buluşması gibi bir şeydi. Harry'nin, Teddy ile tanışması planlanmıştı. Ron ve Hermione, bu zamana kadarki ilgisiz arkadaşlıklarını telafi etmek için orada olmak istemişlerdi. Harry geçmişi atlatmaya çalışıyorsa, onlar da yapabilirdi. Andromeda ve Narcissa barışalı uzun zaman oluyordu. Lucius ise bütün bunların dışında kalıyordu. Kısmen. Hatalarının bilincindeydi ve sadece sorunsuz yaşayabilmek istiyordu. O yüzden özellikle eşinin ondan istediklerini yerine getirirken itiraz etmiyordu. Her zaman olduğu gibi Narcissa Malfoy, ailesini bir arada tutan en güçlü karakter olmayı başarıyordu yani.
Malikanenin büyük salonuna girdiklerinde ikisi dışında herkes oradaydı. Ron ve Hermione dışında Neville, Luna, Dean ve Seamus da gelmişti. Blaise ve Pansy de onlarlaydı. Ancak Harry'nin ilgisi tek bir kişideydi. Ortamın en küçüğünde. Turkuaz saçları, kahverengi gözleriyle üç yaşındaki Teddy, anneannesinin yanında dikiliyordu. Harry bakışlarını ondan ayırabildiğinde dikilmeyi bırakıp içeri ilerledi ve odadakilerle hızlıca selamlaştı. Sonra bir kez daha Teddy'ye döndü. Onun meraklı bakışları eşliğinde yaklaştı ve önünde diz çöktü.
"Selam ufaklık," dedi, ağlamamak için ne kadar çabaladığını bir kendisi biliyordu.
"Sen kimsin ki?" Teddy ona tuhaf bakışlar atarken çekindiği her haline yansıyordu. Hatta yanında dikilen anneannesinin bacağının arkasına doğru saklanmıştı yavaştan.
"Ben Harry," diyerek elini uzattı Harry. Teddy'den bir karşılık gelmedi ama Harry sabırlı davranarak elini öylece tutmaya devam etti. Yüzünün yarısı görünen Teddy, sonunda elini sıktı.
"Ben Teddy," diye geveledikten sonra elini hemen çekip Andromeda'nın arkasına saklandı iyice.
"Memnun oldum, Teddy."
Andromeda gülümseyerek, "Birazdan alışır," dedi.
Harry olduğu yerde ayağa kalkarken, "Umarım," diye cevapladı. Öyle hemen samimi olmak gibi bir beklentisi yoktu ama vaftiz oğlunun kalbini bir şekilde kazanmalıydı. Bunun için acele etmeyecekti ama ne yapıp edip başaracaktı.
Narcissa odanın bir köşesinde dikilen Lucius'un yanına gitti o sırada. "Somurtmayı bırak," dedi, uyarırcasına.
Lucius, "Burada olmak istemiyorum," dedi, somurtmaya itinayla devam ederken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Master of Death | Drarry
FanfictionHarry Potter savaştan bir süre sonra Ölüm Yadigarları'yla birlikte ortadan kaybolarak herkesten uzak yaşamaya başlar. Voldemort'un ölümünden sonraki barış ortamına uyum sağlamakta, yaşamak için bir sebep bulmakta zorlanmaktadır. Diriltme Taşı sayesi...