Başkaca dünyalara kanat açmak, başkaca şeyleri anımsamak..
Yorgun bir ruh, hissiyatını kaybetmiş bir hüvviyyetle ancak böyle yaşanır diyor insan,
Ancak böyle buralarda, şuralarda dalıp dalıp gider, hayaller kurar.
Umulmadık hayaller hem de.
Hem başkaca nasıl yaşanırdı ki?
Bir ay sonra...
Odamın tavanına bakarken hayatımın bu duvar kadar boş olduğu hissine kapılıyordum. Bu gün içimde anlamlandıramadığım bir yorgunluk ve kırgınlık hissi vardı. İçimden evden hatta şu odadan çıkmak gelmiyordu. Bunun birçok sebebi olabilirdi. En başlıca sebep sorumluluklarımdı. Neyi neden yaptığıma dair içimde onlarca soru işareti vardı. Ne için uğraşıyordum ki kim için? Mutlu olmamın daha kısa ve kestirme bir yolu yok muydu gerçekten? Yatağımdan kalkıp tüm bu düşünceleri yorganımın altında bıraktım. Her ne olursa olsun kolay pes etmeyecektim ve ne bedel ödemem gerekiyorsa ödeyecek ve o üniversiteyi kazanacaktım.
Hazırlanıp evden çıkamam bir saati bulmamıştı. Evden çıktıktan sonra yapmayı en sevdiğim şeyi yapıyordum klip çeker edasıyla ıslanmış bu cadde de yürümek oldukça zevkli bir histi benim için her zaman. Yavaşça yürüyerek geldiğim kütüphaneye girdim aynı yavaşlıkla.
Yine sıradan olan her şey oluveriyordu işte ben yine kütüphanede hep oturduğum yerde oturmuş ders çalışmaya çalışıyordum. Bu çektiğim eziyetlere umarım değerdi ve umarım ben ilerde çok güzel bir hayat yaşardım.
Her şey tüm sıradanlığıyla devam ederken telefonum çaldı. Arayan Ömür'dü. Yerimden doğrulup kütüphanenin dışına çıktım.
"alo?"
"mısra müsait miydin?"
"ee eefendim Ömür? Hayırdır?"
'Hayırdır mı hayırdır mı?' bunu dediğine inanmıyorum mısra!
"bu gün dersi yapmasak senin için sorun olur mu? Diye sormak için aramıştım"
Bu benim için sorun değil ödül olurdu. Ama yine de şaşırmıştım bir aydır derslerin on dakikasını bile kaçırmayan Ömür Bey derse gelmemesi ilginçti.
"yoo sorun olmaz." Dedim bir çırpıda.
"tamam o zaman görüşürüz" dedi ve telefonu kapadı. Benim görüşürüz dememe fırsat bile kalmamıştı. Umursamadan kütüphaneye geri döndüm. Bu gün Ömürle ders işlemeyecek olamam gayet işime gelmişti. Bir saat sonra dershanedeki deneme sınavına girecektim sonrada eve giderim diye geçirdim içimden.
***
Sınav sınıfımda oturmuş sınav saatinin gelmesini beklerken sınıfa giren Kemal şahsiyeti ile kalbime uygulanan kan basıncı hızı bir anda artıvermişti. Beni asla fark etmeyecek olan yakışıklı prensim etraf da ki arkadaşlarıyla gülüp muhabbet ediyordu. Buradaki herkese yabancı oluşum bende bir miktar gerginlik hissi yaratıyorken Kemal'in sınıfta olması artı bir gerginlik hissi yaratmıştı. Bu platonik aşk beklemediğim seviyele çıkı vermişti şu bir ayda. Nedense onu her görüşümde ona olan merakım artıyordu.
"kızım sınavına başlasana"
Hocanın yanıma gelip beni uyarmasıyla kendime geldim. Sınav başlamıştı ve ben hiç anlamamış aval aval etrafa bakıyordum. Aşk insanın gözünü kör eder dedikleri bu olsa gerekti.
**
Sınav bittikten sonra Meryem ablamın odasına gitmiştim. O da oldukça yoğundu bir sürü evrak ve denemelerle uğraşıyordu. Beni görünce kocaman gülümsedi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MISRA
Teen FictionBir hayat düşünün ki sıradan oldukça sıradan bir hayat ve bu sıradanlık için de kaybolan bir kız. O kız ki hayatın anlamını yavaş yavaş yitiriyorken ve bir sevginin değerini onun için azalıyorken.. Ona asıl sevgiyi hatırlatan sıradan bir adam çıkıyo...