Hastalığımın iyileşmesi çok zamanımı almış olsa da sonunda pazartesi gününe kadar iyice toparlanmıştım. Kendimi iyi hissettiğim için kütüphaneye gitmem gerekiyordu ve bu günde dershanede deneme sınavı vardı. İçimden hiç oraya gitmek gelemse de yine de gidecektim. Sabah her zamankinden biraz daha geç gitmiştim kütüphaneye hatta baya öğle saatine yakındı. Kütüphanede zorda olsa kendime yer bulmuştum. Ve birkaç saat ders çalıştıktan sonra dershaneye sınav için gittim. İçimden umarım Ömür le karşılaşmam diye dua ediyordum ama onunla görüşmem gerekiyordu çünkü bana yaptığı iyiliğin karşılığını vermeliydim. Annem dediği şeyleri anlatmıştım annemde bana verdiği eğitim karşılığını vermem mi ve üzerinde hakkımın kalmamasını söylemişti. Bende biriktirdiğim paramı ve birazda annemin verdiği parayla ona bana verdiği eğitimin karılığını ödeyecektim. Sakince kendimi çok yormadan Meryem ablamın odasına çıktım. Beni gördüğü için her zaman ki gibi çok sevinmiş ve bir sürü yanaklarımı sıkmıştı. Birazcık moralimin bozuk olduğunu da fark etmişti ama ona olanları söylemedim. Ömürle konuştuktan sonra söyleyecektim. Onunda üzülmesini ve kendini kötü hissetmesini istemiyordum. Odada çok durmayıp önce sınavıma girdim. Sınavda Kemalcimle aynı sınıftaydık ve beni fark edince bana gülümsemiş hatta göz kırpmıştı her zaman ki gibi. Sınav çıkı kemal yanıma geldi.
"mısra geçmiş olsun" dedi. Ve ben bunu hiç beklemiyordum. Hasta olduğumu nereden duymuştu ki.
"sağ ol" dedim. Şaşırdığımı belli ederek, Oda açıklama ihtiyacı duydu hemen
" ömür söyledi. Kaç gündür göremeyince seni ona sordum" dedi hemen. Ne ömür mü söylemişti. Demek hasta olduğumu bildiği halde bana bir sürü hakaret etmişti bay bilmiş öküz. Neyse şuan sinirlenmemem gerekiyordu. Çünkü hayallerimin erkeği resmen benimle ilgileniyor bana nasıl olduğumu falan soruyordu. Ben de olabildiğince kibar olarak onu yanıtlamaya çalıştım. Ama sanki dizlerimin dermanı kesiliyor gibi oluyordum. Bunun nedeni yeni iyileşmiş olmam mı yoksa karşımdaki mi tam karar veremiyordum o an.
"ee mısra şimdi napacaksın?" dedi sonra ben daha cevap vermeden
"aa doğru senin ömürle dersin var" dedi hızla "ben seni tutmayayım" bende hemen yanlışı düzeltmek için
"onunla dersim yok" dedim. Ses tonum biraz yüksek çıkmıştı. Oda bunu fark etse de çaktırmadı. "neden siz hep bu saatlerde ders yapmıyor muydunuz?" dedi. Tam cevap verecektim ki arkamdan Ömür'ün sesi geldi
"evet dersimiz var" dedi. Ben Ömür'ü görmem le şaşırmıştım ve dediği şeye daha çok şaşırmıştım. Tam inkar edecektim gözleriyle beni susturdu. Kemal ikimize de bakarak
"ben sizi tutmayayım o zaman " dedi
"görüşürüz mısra" diyerek hızla merdivenlere doğru yöneldi. Ben daha ne olduğunu anlamadan ömür le (öküz mü demeliydim) onunla kalakalmıştım. İç sesim Ömür'e çok daha büyük küfürler ediyordu. İç sesimin her dediği şeye hak vererek Ömür'e döndüm hızla. Koridorda konuşmamak için her zaman ders çalıştığımız sınıfa girdik. Aslında uluorta ona para vermek istemiyordum ve iki çift laf edecektim ki daha ben ağzımı açmadan bana hesap sormaya başladı
"Mısra neden telefonlarımı açmıyorsun. Kaç defa aradım. Mesaj attım ama beni her yerden engellemişsin!" dedi hesap sorar bir tavırla. Ona cevap vermedim çantamı masanın üstüne koydum. İçinden sakince cüzdanımı çıkardım ve elime parayı alıp ona uzattım. İlk başta ne yaptığımı anlamamıştı. Bu yüz ifadesinden gayet belliydi
"bu ne?" dedi kaşlarını çatarak.
"para" dedim ve zorla alıp eline koydum. Ve sonra açıklamaya başladım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MISRA
Teen FictionBir hayat düşünün ki sıradan oldukça sıradan bir hayat ve bu sıradanlık için de kaybolan bir kız. O kız ki hayatın anlamını yavaş yavaş yitiriyorken ve bir sevginin değerini onun için azalıyorken.. Ona asıl sevgiyi hatırlatan sıradan bir adam çıkıyo...