Bazı anlar sizi meraklandıran heveslendiren şeyler olur ve ben tamda o anlardan birindeydim. Ömür' ün ağzından çıkacak kelimeleri bekliyordum heyecanla. İç seslerim tüm kulaklarını açmış Ömür'ü dinliyordu. Biraz duraksadı ve ne sorduğumu hatırlayamamış gibi düşündü biran
"haa o mu o bir şey değil ya" dedi
"nasıl bir şey değil" dedim kaşlarımı çatıp cevap beklediğimi gayet net belli ederek. Gülümsedi
"derin manalar bekliyordun galiba ama öyle bir şey değil. Odamın rengini seçememiştim onu sordum" dediği şey ne kadar mantıklı olsa da hayal kırıklığına uğramıştım resmen.
"sen ne sanmıştın ki?" dedi muzipçe gülerek.
"hiiiç ne sanıcam anlamadığım için sordum işte her gün bir şeyler için renk seçimi yapmıyorum sonuçta" dedim kendimi savunmaya alarak.
"artık dersimize dönebilir miyiz " dedi saatini göstererek. Dersin bitmesine on dakika kadar kalmıştı. Gerçekten ders mi diyordu bu ben dersin çoktan bittiğini düşünmüştüm oysa.
"ders bitmedi mi ya?" dedim
"Hayır on dakikamız var bu en azından iki soru çözümü demek senin için" dedi ve defteri açıp soruya odaklandı. Gerçekten ders çalışma isteğim çoktan bavulunu alıp uzak diyarlara göç etmişti. Tam of çekecektim ki sınıfa beyaz atlı prensimin girmesiyle ikimizin de dikkati Kemal'e kaydı. Bizi gören Kemal şaşırmıştı.
"selam napıyorsunuz gençler" dedi içeri iyice girerek. Bana göz kırpmıştı.
"ders çalışıyoruz" dedi ömür soğuk bir şekilde Kemal'i cevaplayarak.
"böldüm mü? Kusura bakmayın bir eşyamı unutmuştum da onu almaya geldim" dedi ve arka sıralara geçip altından bir poşeti aldı.
"siz devam "edin dedi kapıya doğru uzaklaşırken. Ben gözümden kalpçikler uçuşarak ona bakıyordum. Ömür bu durumumun farkındaydı ama hiç umurumda değildi. Az önce Kemal bana göz kırpmıştı o güzel gözleriyle. Acaba çok malak gibi durmuş muyumdur? Bende mi göz kırpsaydım ki. Saçmalama Mısra, olmadı diz çöküp yüzük verseydin dedi iç sesim.
"bizimde dersimiz bitti zaten" dedi defterini kapatarak. Ömür'ün dediğine şaşırmıştım ama verdiği doğru bir karardı.
"siz nereden tanışıyorsunuz" dedi Kemal bize bakarak
"Ömür bana matematik dersi veriyor" dedim hemen cevaplayarak. Kemal Ömür'e şaşkınca baktı
"oo ömür sen ve birine ders vermek ha ilginçmiş" dedi. Ona bir şeyin imasında bulunur gibi
"öyle gerekti " dedi. Ömür onu umursamadan eşyalarını topluyordu. Bu ortamdan Ömür'ün kemalden pek hoşlanmadığı gerçeğini çıkarttım. Aralarını iyi sanmıştım ama öyle değildi galiba. Ben de düşüncelerimden sıyrılıp eşyalarımı toplamaya başladım. O sırada ikisi de sınıftan çıktı. Ahh sınıftan çıkışı bile çok karizma diye iç sesim bana anlatıyordu ve çok haklıydı. Hızla eşyalarımı topladım ve sınıftan çıktım ben sınıftan çıktığımda Kemal koridorda telefonla konuşuyordu ve her ne konuşuyorsa tartışıyor gibiydi. Uzağından geçip merdivenlere yöneldim hızla. Ne kadar daha fazla Kemal'i görmek istesem de eve gitmeye çok ihtiyacım vardı. Grip olmuşum gibi halsizdim ve burnumda akıyordu. Eminim tipim oldukça da kötüydü. Bu tiple Kemal bey beni daha fazla görsün de istemiyordum. Tam merdivenlere yönelmiştim ki arkamdan
"Mısra" diye seslenilmesiyle sese döndüm seslenen Kemal'di. Bana mı seslenmişti o. İsmimin bu kadar hoş olduğunu onun ağzından çıkınca fark ediyordum sadece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MISRA
Teen FictionBir hayat düşünün ki sıradan oldukça sıradan bir hayat ve bu sıradanlık için de kaybolan bir kız. O kız ki hayatın anlamını yavaş yavaş yitiriyorken ve bir sevginin değerini onun için azalıyorken.. Ona asıl sevgiyi hatırlatan sıradan bir adam çıkıyo...