"Durgunsun."
Jeongguk, başını sesin geldiği yere çevirdi yavaşça. Namjoon, alkollü kokteylinden büyük bir yudum aldı Jeongguk'un gözlerine baka baka. Beyaz tenlinin son günlerde durgunlaştığının farkındaydı fakat onun üstüne gitmek istemediğinden dolayı susmuştu hep. Aslında Namjoon, Jeongguk'un Taehyung ile tanıştığından beri bir garip olduğunun farkındaydı. Zaten hiçbir zaman deltadan pek de hoşlanıyormuş gibi görünmüyordu. Fakat o gittiyse mutlu olması gerekmez miydi? Eğer öyleyse, neden Jeongguk'un gülümsemeleri eskisi kadar çocuksu değildi?
Jeongguk, inkâr edemeyeceğinin bilincinde olarak omuz silkmekle yetindi. İnkâr edememek de değildi yalnızca, inkâr etmek istememekti. Her şeyi kendi içinde hâlletmek iyi bir fikir değildi belki de, çünkü bunu yaparken dostlarından uzaklaşıyor gibi hissediyordu. Yine de, her şeyi anlatmayı da hiç istemiyordu. Çünkü Jeongguk, gerçekten ne yaptığının ve neden yaptığının farkında değildi.
"Durgunum."
Mırıldandı ve onaylar gibi başını sallayarak önünde duran bira bardağına çevirdi gözlerini. Arkadaşlarının kahkaha seslerini duyuyor, neden bu bara geldiğini sorguluyordu. Muhtemelen yalnızca onların eğlencelerini bozacaktı, çünkü dudakları bir kez olsun yukarı kıvrılamayacak kadar inatçıydı bu gece. Soğuk bardağı sıkıca kavrayarak, birkaç yudum aldı içkisinden. Aslında canı içmek istemiyordu fakat bir şekilde zaman öldürmeye, biraz da ortama uyum sağlamaya çalışıyordu.
"Taehyung ile aranızda bir şey mi oldu, Jeongguk?"
Omzunda hissettiği dokunuş ve duyduğu el, kaşlarının çatılmasına sebep olmuştu. Namjoon'un neden böyle bir şeyi düşünmüş olabileceğini bilmiyordu çünkü grup içinde hiçbir şey yaşamamışlardı.
Jeongguk, bakışlarını dostuna çevirmeden bir süre öylece durdu. Ardından, gözlerini kapattı ve onaylar gibi bir mırıltı çıkmasını sağladı dudaklarından. Bir konuşmaya başlasa susmazmış gibi hissediyordu, dolmuştu çünkü. Jeongguk, her şeyi açık açık yaşayan biriyken zihninde dönüp duran bu yabancı karmaşa onu mahvediyordu.
"Taehyung'dan pek hoşlanmadığının hepimiz farkındayız. Ona karşı hep bir iyi bir kötüydün ve çoğu zaman ona ters bakışlar atıyordun. Bunu söylediğim için beni affet fakat Taehyung oldukça sakin, sabırlı ve naif biri. O sana tolerans gösterip alttan aldıkça onun üstüne gittin, Jeongguk. Normalde hoşlanmadığın insanlara karşı böyle yaklaşmazsın, onun bir şey söylememesinden mi güç aldın bilmiyorum fakat davranışların oldukça kabaydı. En azından, sana öylesine bir nezaketle yaklaşan birine karşı olan davranışların oldukça kabaydı."
Derin bir nefes aldı ve gözlerini kısa bir an dostunda gezdirdi. Namjoon, kırıcı olmamaya çalışıyordu fakat bu söylenenler kimsenin hoşuna gitmezdi.
"Sana bir şey mi yaptı, bilmiyorum. Hiçbirimiz bilmiyoruz. Fakat o geldiğinden beri daha düşünceli olmaya başladın. Şimdi gitti fakat sen iyice sessizleştin. Sürekli kendini ortamdan soyutladığının farkındayız fakat seni darlamak da istemiyoruz. Bize hiçbir şey anlatmıyorsun, Jeongguk. Endişeleniyoruz ve bir o kadar da sinirleniyoruz bu duruma. Sanki bizden gizliyormuşsun gibi hissediyoruz, anlıyor musun? Yakın arkadaşlar sır saklamaz."
Jeongguk, gözlerini Namjoon'a çevirdi. Gülmek istiyordu, bu söylediği şeye kahkahalarla gülmek istiyordu aslında ama mimiği dahi oynamıyordu.
Yakın arkadaşlar sır saklamaz.
Fakat Jeongguk'un en başından beri dostlarından sakladığı bir sırrı vardı. O en başından beri yakın arkadaşlığın kurallarından birini çiğniyordu zaten, şimdi bir şeyler sakladığı için pişman olamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
james joint ;; taekook
FanfictionDelta Kim Taehyung ve Alfa Jeon Jeongguk'un deli divane âşık olurken birbirlerinin hayatlarını nasıl mahvettiklerinin hikâyesi.