Karakterlerimizde dış çevrenin etkisinin ne kadar olduğunu hesaplamak mümkün müdür? Muhtemelen değildir fakat dış çevrenin etkisinin fazlasıyla büyük olduğu tartışılmaz. Peki ya olmasaydı? Dış çevrenin karakterine olan etkisi minimum olan bir insan düşleyin, içgüdüleri onu nasıl yönlendirirdi? Kendi kimliğini nasıl oluştururdu?
Taehyung, son zamanlarda zihnindeki bu düşünceyle boğuşuyor, bir cevap bulamadıkça çıldıracak gibi oluyordu. Psikolojik kitaplar okumak, filmler izlemek istemiyordu. Yalnızca düşünmeyi ve cevabın zihninde belirmesini diliyordu.
Bugün hava serin olduğundan dolayı çiçeklerini içeri almıştı Taehyung. Bir şeylerle uğraşmayı, faydalı olduğunu göstermeyi çok seviyordu. Bu yüzden daha küçük bir çocukken babalarına yalvararak bir kaktüs aldırtmıştı. Tabii asıl istediği bir kaktüs değildi fakat ailesi, su vermeyi unuttuğunda dahi hayatta kalabilecek bir bitkisi olsun istemişti. Bu yüzden onun sorumluluğu altına aldığı ilk şey, bir kaktüstü.
İşte böyle başlamıştı Taehyung'un bitkiler ve sorumluluğu altına aldığı canların hikâyeleri.
Büyüdükçe bir sürü bitkisi olmuştu ve hepsine özenle bakmıştı. On yaşlarındayken bir kuş almışlardı eve, fakat iki sene sonra hastalanıp ölmüştü. Bir daha da yenisini almamışlardı, çünkü Taehyung, kuşların dışarıda uçarken daha güzel olduğuna kanaat getirmişti.
Sorumluluk bilinciyle büyümüş, cinsiyetinin getirilerinin ve gerektirdiklerinin farkında bir çocuk olmuştu Taehyung. Bu yüzden, her canlıya merhametle yaklaşmış, elinden geldiğince herkesi korumuştu.
İyi bir insandı Taehyung, dahası, iyi yetiştirilmiş bir insandı.
İbriği bir kenara bıraktıktan sonra yavaş, uyuşuk adımlarla yukarı çıktı. Hiç hâli yoktu fakat üstünü değiştirmeli, kendine çekidüzen vermeliydi. Çünkü bugün, önemli bir gündü.
Taehyung'un uzun zamandır görmediği ailesi, günübirlik olarak Seul'e geliyorlardı ve atılan son mesaja bakılırsa giyinmek için pek de bir zamanı yoktu. Odasına girer girmez, kenarda katlanmış ve hazır bir şekilde onu bekleyen kyafetlerine yöneldi. Üzerindeki pijamalardan hızlı bir şekilde kurtuldu ve bakışlarını gardrobun üzerindeki aynada gezdirdi. Pek bir çaba göstermemiş olmasına rağmen, kasları gelişime çokça müsait olduğundan dolayı belirginlerdi. Oldukça güçlü duruyordu.
Güçlü ve çekici.
Yine de yüzü için aynısını söylemek pek mümkün değildi zira iki haftadır doğru düzgün dışarı çıkmıyor, evdeyken de kendine asla dikkat etmiyordu. Biraz çökmüştü, hatta biraz fazla çökmüştü ama sorun değildi. Geç uyudum, harika bir bahaneydi sonuçta.
Aynadan bakışlarını çekerek beyaz gömleğini giymiş, altına da siyah dar kotunu giyerek gömleğin eteklerini içeri sıkıştırmıştı. Saçlarını taramaya üşenerek dağınık bir topuz yaptıktan sonra kendini sıkıntıyla yatağa atmış, kenarda duran telefonunu eline almıştı.
Bir sürü mesaj vardı, yine.
Çocuklar, okulları bir hafta sonra açılacağı için neredeyse her gün buluşuyorlardı ve Taehyung, Jeongguk ile yaşanan o son olaydan beridir onlarla görüşmüyor, çeşitli bahaneler buluyordu. Yoongi, ona mesaj atarak artık görüşmek istemiyor musun temalı bir soru sormuştu fakat Taehyung yine bahanelere sığınmıştı. Çocuklar da artık ona sormayı kesmişlerdi, iki üç gündür grupları sessizdi ve bu ilk defa olan bir şeydi. Yeni grup açtıklarını düşünüyordu Taehyung, bunun için onları yargılayamazdı da. Sürekli sorun çıkartıp, keyif kaçıran oydu sonuç itibariyle.
Fakat elinde değildi. Jeongguk'u görmek istemiyordu, görmüyorken bile kafası binbir çeşit şeyle doluydu, bir de görse düşünmekten kafayı yerdi herhâlde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
james joint ;; taekook
FanfictionDelta Kim Taehyung ve Alfa Jeon Jeongguk'un deli divane âşık olurken birbirlerinin hayatlarını nasıl mahvettiklerinin hikâyesi.