"Oysaki gözümün ve gönlümün gördüğü kişi aynı değilmiş. Çok geç fark ettim. Ben hayallere kapılıp küçük bir kelebeğin kanadına tutunarak yaşamaya çalışmışım. Kaybım olamayacağını oldurmakla geçerken; tükettiğim boşa geçen ömrümdü. Geri gelemeyecek yaşlarımın katili, tekrardan gülümser misin uslanmaz yüreğime?"
***
Ömrümün boşa ve anlamsız geçen onca yıllarından sonra kendimi yeni kavuştuğum aşkıma ve kollarım arasında uykuya yenik düşen küçük bedene adayacağım uzun ve engellerle dolu bir yolla çıkmıştım. Sırf onun için öğrenecektim, anneliği, bir annenin çocuğu için ettiği fedakarlıkları. İkimizin ayrılığı kavuşmaya döndüğünde en güzel ödülümüz Evan olmuştu. İçimde kıpır kıpır dolanan hisle tebessüm ettim. "Şimdiden pabucumun damağı attıldı. Hayır. Kesinlikle anne ve oğul arasındaki bağı kıskanmıyorum," diyerek kollarını birbirini kavuşturan Mahur'la dudağımın sol köşesi usulca kıvrıldı.
Ciddi olmadığım bir tavırla, "Aksini iddia etmemi beklemeyeceksin herhalde?" dedim. Mahur, Evan'ı kucağımdan bir an olsun indirmeyişimi ve sürekli onunla ilgilenmeme hayran dolu gözlerle izlerken şimdi onunla da ilgilenmediğim için tavır koymuştu. "Tabii ki de seni ikinci plana attığımız yok." diyerek oğlumuzu sarsmadan kucağına verip saçlarını severek dağıtım. "Değil mi Evan?" Adını duyan Evan, gözlerini uyku mahruru kırpıştırdı. Geçen saatlere rağmen sanki aramızda oluşan o bağ yeni oluşmamış gibi hissediyordum. Gelişi en büyük neşe kaynağım olmuştu. Evan kaybettiğim umudum oluvermişti.
Bilmiyorum, belki de ben onu kalbime kabul etmeye pek hevesliyim.
Evan büyüdüğünde ise ona öz annesinin aslında kim olduğunu anlatacağım.
Hakkım yoktu, onu annesinden tamamen koparmaya ve unuturmaya. Bu nedendir ki küçük savaşçı iki annesi olduğunu bilerek büyüyecekti. Mahur'un yüzünde yaşanmışlıklarla dolu olan ince çizgiler kederli bir hâl alırken yüzünü asmasına, üzülmesine dahil dayanamıyordu. Yaşadıklarımız ikimizi de yeterince tüketmişti. "Bizi sevmeyecek korkusu beni endişelendiriyor." Korkarcasına Evan'ı sevmeye devam ederken başımı omzuna doğru usulca yasladım. Adımları durduğu gibi başını küçük bir arayla eğerek başımın üzerine busesini kondurdu."Endişelenme Mahur. Hiçbir şey düşündüğün gibi olmayacak. Evan bizi sevecek, üçümüz kocaman bir aile olacağız." İçten içe ettiğim duamın kabul olmasını dilerken gözlerimi giriş yaptığımız pazar alanına doğru çevirdim. Pazar öğle saatleri olduğu için fazlasıyla kalabalıktı. Rengarenk kıyafetlerin satıcılar tarafından sergilendiği, mis kokulu yemeklerin piştiği, sohbet ve pazarlık içerisine giren gruplar, taze meyvelerin sergilendiği tezgahlar... Görüntüsüyle rengarenk ve insanın içine huzur veren ortama yavaş adımlar atarken gelişimizi gören insanlar şaşkınlıkla Mahura bakmaya başladılar. Bir zamanlar herkesin gönlüne taht kurmayı başaran kahramanlarıydı. Şimdiki yönetimden bihaber olduğum için Mahur'un yönetimi ele aldığı yılda neler yaptığını tam öğrenememiştim.
"Gözlerime inanamıyorum!" Şaşkınlıkla gözlerini aralayan yaşlı kadın, elindeki meyve torbalarını yere düşürdü. "Sekra-Merfil'in yegane kurtarıcısı!"
Hâlâ bir umutları vardı.
Ancak Mahur artık Sekra-Merfil'in değil kendi topraklarının generali olmuştu.
Bir satıcı, "Rüya görmüyorum," dedi dolu dolu olan gözleriyle.
Genç bir kadın eğilerek selam verdi. "Güneşimiz oldunuz. Köyümüze hoş geldiniz!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEVABI SENDE SAKLI
FantasyGirdiği sokağın kırık lambasının aydınlattığı kadarıyla yoluna kendinden emin bir şekilde yürüyordu. Lâcivert rengine boyanan gökyüzü, içi gibi ağırlaşmış, hissiz bir melodiye dönüşvermişti. Onun tek isteği bir an önce fenalaşan akrabasının evine ye...