1.) İÇİMDEKİ UĞURSUZ HİS.

6.7K 230 65
                                    


İÇİMDEKİ UĞURSUZ HİS.

İÇİMDEKİ UĞURSUZ HİS

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

GİRİŞ

***

Zaman, insanın içinde kaybolup dibe battığı; zor anlarımızın çıkış biletimizin olduğu sürece verilen dolambaçlı döngünün adıdır. İnsanoğlu hata yapmaya meyilidir. Bundandır ki hatalarından ders almak yerine örtbas etmeyi, saklamayı tercih eder. Suçu işleyen kendisi değilmiş gibi masum bir kalbe siyah rengi sinsice nakşeder. Ve yine insan daha çok yapılan hatalarla birlikte günden güne dipe batıp çırpınırken; zamanın onun yörüngesinde dönüp durduğunu zanneder. İnsanoğlu bu karanlık döngünün içinde yaşamayı amaçlarken unuttuğu çok önemli bir detay vardı. Zaman, şu anı en iyi kullananın elindedir. Bir armağandır onlara. Bu hayata insan elde ettiğini kaybetmemek için kendine iki seçenek sunmalı. Aldığın karardan vazgeçme ve vazgeçtiklerin için asla üzülme!

Parmaklarım ellerimin arsındaki kalın kitabın siyah satırları arasında uçsuz bucaksız bir yolculuğun pençesinde iken masamın üzerindeki soğumuş olan kahveme uzanarak büyük bir yudum aldım. "Köle ruhlu insanların körelmiş zifiri ruhlarını arındırmak ise yalnızca hayatlarına dokunacak küçük bir başkaldırı ile giderebilir ki, unutma; doğru yolun adresi yalnızca özgür ruhlar da saklıdır..." Kitabın son satırlarını büyük bir sükunet içerisinde okumaya devam ederken çevremi saran sessizlikle bir başıma gayet mutlu ve huzurluydum.

Çok sevdiğim bir yazarın köle ve zengin kesimde bulunan kimselerin bir arada yaşam sürdüğü, tabakalaşmanın ön planda olduğu drama ve tarih dolu romanını mesai saatim başlamadan önce okumak en büyük hobilerim arasına girmişti. Ancak uzun süre kıpırdamadan dönen sandalyemde eğik durduğum için belim tutulmuş, ağırlaşan enseme giren ince sızıntıyla yüzümü buruşturup boştaki elimle ağrıyan kısmı hafifçe ovaladım. Başımı sağa sola yatırıp esnetirken duvardaki saate kaydı bakışlarım. Saat yediyi on geçiyordu. "Muayene sırası için alınımlar başlamış olmalı," diye kendi kendime mırıldadım. "Bugünlük bu kadar yeter." Ne kadar kitabın sonunu merak etsemde işime geri dönmem gerekiyordu. Yarım kalan son sayfanın kenarını üsten kıvırarak kitabı dosyalarımın üstüne bıraktım.

"24 Aralık." Dizüstü bilgisayarımın çaprazında duran takvimin ince sayfasını kavrayarak geçen günün sayfasını kopararak çöp kovasına attım. Bugünün bir önceki güne nazaran daha yoğun geçeceğini hisseden bedenim, şimdiden tembeleşirken, uykusuzluktan ağırlaşan gözlerimi kırpıp açtım. Günlerden çarşamba idi. Benim için hiçbir şey ifade etmeyen ancak bazı kimseler için önem arz eden günlerden birindeydik.

"Yılbaşına da az kaldı..." Zamanın su misali aktığını uzaktan bir yabancı gibi seyirci kalırken ayak uydurmakta bocalıyıp duruyordum. Yoğun hayat tempomla zamanla günleri karıştırır olmamın sebebi bundandır ki, gündüzüm gecem, gecem ise gündüzüm oluvermişti. Aralık ayının son günlerini bir bir tüketirken yoğunluk nedeniyle izin alamıyor oluşum önceden yaptığım planımı sekteye uğratmıştı. Uzun süredir uğramadığım evim için planladığım tadilat işini birkaç güne ertelemek zorunda kaldım. Ayaklandığımda sağ omzumu pencerenin pervazına yaslayarak dışardaki hengâmeyi sakinlikle izlemeye devam ettim. Gün yeni bir sabah için doğarken bahçedeki insanlar telaşlı bir koşuşturma içerisinde hastaneye doğru akın ediyordu. Saat 8'45 civarı fiş numara alınımı tükendiğinden herkes yarış halindeydi. Kimse kimsenin daha ağır ve ciddi yaralarını görmeden hızlıca birbirine çarparak ilerliyorlardı. Ve o hengamede sıranın arkasında daima yaşlı insanlar olur.

CEVABI SENDE SAKLIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin