17.) ÖLÜ PAPATYALAR.

2.2K 87 8
                                    


"Gönlümü iyileştirmek için verdiğin papatyalar birer birer soldular. Yaşamak istemediler, ölü toprağı benimsediler... Bak gördün mü? Verdiğin papatyalar bile ölümü tercih eder oldu. Söyle şimdi nasıl iyileşeyim ölüm kokan ellerle?"

***

Dikkatli adımlarla merdivenleri tırmanan genç adam olabildiğince sessiz olarak misafirlerin ağırlandığı kata ulaştı. Üstü ve başı kandan görünmez iken karısının karşısına böyle çıkmayı istemediği için kapının önünde durmaya karar verdi. Bu gece onun için çok zor geçmişti. Zorluğu onu gafil avlarken sevdiği kadını ve oğlunu saatlerce bir başına bıraktığı için üzgündü. Birbirlerine ettikleri yemine daha yolun başında iken ihanet etmişti. Ne olursa olsun ayrılmayacaklarına dair ettiği yemini bozmuştu.

Yeminlerini bozmayı hiç istemedi, istemezdi de.

Mecbur kalmıştı.

Sara'nın gözü önünde farklı bir kimliğe bürünmüş, değişen karakteriyle onu üzmüş ve korkutmuştu. Artık bilmesi gerekiyordu. Sara onun neden birden böyle bir değişikliğe uğradığını ve anlatamadığı onlarca sorunu bilmesi gerekiyordu. Bir yola çıkmışlardı ve bu yolda artık yalana dolana yer vermek istemiyordu. Gerçekler iç karartıcı da olsa itiraf etmek zorundaydı. "Affet beni." Nihayet tüm cesaretini toplamaya çalıştığında içeriden kulağına ulaşan sesle kasıldı.

"Sen de gitme benden. Baban benden gitti, gitmesiyle de ayaz da kaldı bedenim. Sen hep benimle kal, üşümeme izin verme oğlum." Duyduklarıyla acı çeken kalbine vurgun yemişti. Gitmek ve incitiği kalbi tamir etmek için topladığı tüm cesareti yerle bir olmuştu. Eli fevri bir hareketle kapı kulunu buldu. Kendisini affetirmesi gerekiyordu.

'Onu hak etmiyorsun!'

Mahur başına giren keskin ağrıyla dişlerini birbirine bastırdı.

Zihnini talan eden kötü ruhlu ses konuşmuştu.

'O en başından Henry'le olmalıydı!'

"Sus!"

Mahur'u çileden çıkarıp başına şiddetli ağrılar girdirten ses tatmin olmuşçasına bir ses çıkardı. 'Sen de farkındasın! Sırf bencilliğin yüzünden onun hayatını mahvettin!' Kötü ruh kışkırtmalarına devam ederken kafasını duvara vurma isteğiyle tutuştu. Vursa belki o lanet ses durdurdu! İhtimali bile en güzel düşü olabilirdi. Ama bunun olmayacağını yıllar önce tasdiklemişti. Küçük yaşta başlayan zorlu süreci büyüdükçe bir kat daha artıyordu. Atakları, uykusuzluk, gördüğü halinasyonlar bunların içine karışınca bazen kendi olmaktan çıkıyordu. Nerden ve nasıl geldiğini bilmediği o lanet, hayatını zindana çevirmişti. Kutsal kana sahip olması bile onu bu durumdan kurtaramamıştı. Karabasan gibi çökmüştü kafasının içine.

'Benden kurtuluşun ancak ölümünle son bulacak.' Hâlâ keyifle onunla konuşuyordu.

"Kes sesini!" Neredeyse kükrercesine bağırdığında kendini tutamamıştı. Titreyen elleri yeni bir atağın geleceğini haber verirken içeriden bazı tıkırtı sesleri işitti. Bağırdığı için istemeden Sara'yı uyandırmıştı. Kendisini cezalandırmak için taşa savurduğu yumruklar kan revan içinde kalmış, neredeyse ellerini hissedemeyecek hâle gelmişti. Kanlar kıyafetine sinmişti. Kendini toparladığında hemen soluğu burda almıştı. Aştığı her engelden sonra başka bir engelin çıkagelmesi sinirlerini yıpratmış, kendisine zarar vermek zorunda kalmıştı.

CEVABI SENDE SAKLIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin