5.bölüm

13.6K 915 220
                                    

Ağlamamak ve daha fazla düşünmemek adına hızlı adımlarla yürüyerek amaçsızca İstanbul sokaklarında dolaştım. Sahili neredeyse boylu boyunca gezdim. Fakat rahatlamak yerine içim giderek sıkılıyordu. Halbu ki Davetsiz kocamdan kurtulduğum için mutlu olmalıydım. Her an bir yerlerden fırlayıp, "Karım!"diyen bir adam olmayacaktı artık. Ama kahretsin! Sanırım onun sahiplenme şekline alışmıştım. Nihayet yürümekten yorulup bir taksi çevirerek evime döndüm. Bu ara harcamalarıma dikkat etmeyi aklımın bir köşesine not ederken makinada kaldığını son anda hatırladığım ıslak çamaşırlarımı balkona çıkıp ipe dizmeye başladım. O sıra da köşe başında evimi dikizleyen Sezgin ile göz göze geldiğimde önüme dönüp işimi çabucak halledip içeri girdim. Bugün beni Ateş'in arabasına binerken görmüştü. Bu mevzunun burada kalmayacağını hissederken huzursuzluk içinde yüzümü buruşturdum. Bugüne kadar Sezgin'in hiç bir zararını görmemiştim fakat, ne demiş atalarımız; havlayan köpek ısırmaz ama sessizliğini koruyandan korkacaksın. Sezgin şuan tam olarak sessizliğini koruyordu...

Salona geçip koltuğuma ağırlaşmış bir külçe gibi çökerken telefonumu çıkarıp annemi aradım. Önümüzdeki günlerde planladığı tatillerini anlatırken keyfi gayet yerindeydi. Sıra bana geldiğinde kuru bir 'nasılsın?'sorusunu aynı hevesle cevapladım. Öyle havadan sudan uzayıp giden sohbetimizin ardından birbirimize iyilik dileklerinde bulunarak telefonları kapattık. Bu defa Seda'yı aramaya karar verdim. Ona Her şeyi anlatmalı ve bu içimi çürüten her neyse bir an önce adını koymalıydım.

"Zeliş bebeğim."diyerek keyifle açtı telefonu."Ne yapıyorsun canım?"

"Ne yapim evde oturuyorum. Şey.. Seda müsaitsen bana gelebilir misin diye soracaktım?"

Seda panikle takır takır sorularını sıralamaya başladı. "Ne oldu Zeliha? Bir sıkıntı mı var güzelim? Yoksa şu kocan olacak adam sana bir şey mi yaptı ha? Zaten dün geceden beri aklım sende."

Şaşkınlıkla, "Gelince konuşalım olur mu?"dediğimde o kadar şeyi peşpeşe sormuştu ki hiçbir sorusuna odaklanamamıştım bile.

"Gelirken bira alayım mı?"

"İyi olur."

"Tamam sende atıştırmalık falan hazırla."

"Şimdi hallediyorum."deyip telefonu kapattım ve mutfağın yolunu tuttum. Abur cubur ne varsa hepsini masanın üstüne çıkarıp tabaklara döktüm. Bu gece uzun geçeceğe benziyordu. Hazırladıklarımı salona taşırken evin kapısı çaldı. Yuh artık. Bu kız uçarak mı gelmişti acaba? Kapıyı açtığımda karşımda Hasibe ablayı bulmayı beklemiyordum. Kendisi has ve has Tekirdağlı, delikanlı bir ablamızdı. Güzel olduğu kadar da bahtsız biriydi.

"Kız Zeliş, telefonunu kullanabilir miyim?"

"Tabii abla gel içeri."

Elimdekilere bakarken, "Misafirin varsa ben gel miyim aplam?"derken onu beklemeden salona yürüdüm.

"Yabancı değil be abla. Seda gelecek."

"İyi gelem bea."

Telefonumu ona uzatıp, koltuğa oturdum. Hasibe abla ise ayakta dikilmiş telefona arayacağı numarayı tuşluyordu. Sonunda elini her an kavga edecekmiş gibi beline yerleştirip dikkatini telefona verdi.

"Üseyin, 'la sen bizim faturraları ödemedin mi?"

Hasibe ablanın aslında Hüseyin demek istediği kişi bir kaç hafta önce evden kovduğu kocasıydı.

"Bırak bea şimdi karı gibi cır cır konuşmağ, üşürüm be üseyin?"

"..."

"Senin nereni özleycem ben üseyin! Özleyecek olsam seni iç evden kovarmıydım? Allah'ın şoparı, faturaları ödememişsin, doğalgaz yanmaz. Çoluk çocuk ep asta oldu bea."

Davetsiz Teklif (Karadeniz Serisi ATEŞ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin