14

2.2K 184 72
                                    

Düşünmek; yorucu, yıpratıcı ve bazen insanı delirme noktasına getiren bir eylemdi. Öte yandan düşünmek iyi gelirdi insana. Bir şeyleri yoluna koymanıza yardım eder, sorunlara çözüm bulmanızı sağlardı. Her ne kadar içinden çıkamayacağınız bir bunalım denizine itse dahi yavaş yavaş, düşünmek iyiydi.

Jungkook, son zamanlarda çok sık düşünüyordu. İşini, hayatını, kendini, yaptıklarını... En çok da eşini düşünüyordu. Aklından bir saniye bile olsun çıkmıyordu Yoongi. Aralarında bir sorun yoktu ama gözle görülür bir şekilde mesafe vardı. Barışmalarının ardından neredeyse bir ay geçmişti ancak Jungkook bir arpa boyu kadar gelişme kaydedemediğini düşünüyordu içten içe. Yoongi onunla uyuyordu, geziyordu, konuşuyordu ama bir şeyler eksikti işte. Hâlâ ondan uzak duruyordu büyük olan. Jungkook daha fazla ne yapacağını bilemez hâle gelmişti. Çıkmaz bir sokaktaydı sanki ve geri de dönemiyordu.

"Yine ne düşünüyorsun," diye sordu Seokjin. Kardeşi yerine koyduğu bu adamın bu denli dalgın oluşu pnu bir miktar endişelendirmişti. Zira Yoongi'nin ve onun arasında bir sorun yok gibi duruyordu.

"Yoongi. Hâlâ benden uzak duruyor."

"Dün hiç öyle gözükmüyordu. El ele oturuyordu seninle."

"O sadece görünen bir kısmı. Bana hâlâ güvenmiyor, hyung. Hâlâ farklı odalarda kalıyoruz. Bazen yanına gidiyorum o uyurken ve sabah uyandığımda o çoktan işe gitmiş oluyor. Tıpkı-"

"Tıpkı eskiden senin yaptığın gibi mi," dedi hyungu kravatını gevşetirken. Jungkook ise memnuniyetsizce kafasını sallamış, derin bir iç çekmişti.

Böyle olmalarını istemiyordu Seokjin de elbette fakat yakın arkadaşının kolay kolay bir şey olmamış gibi devam etmeyeceğini de biliyordu. Bu yüzden kızamıyordu Yoongi'ye ya da kötü yaptığını düşünmüyordu. Kendisini, Yoongi'nin yerine koyduğunda emindi ki daha sert tepkiler verirdi. Bu kadar kolay yan yana gelmezdi Jungkook'la.

İkisini de düşüncelerinden ayıran Jungkook'un çalan telefonuydu. Siyah saçlı gelen aramayı hızla cevaplandırmış, konuşan kişiyi dikkatle dinlerken duyduğu her cümleyle paniğe kapılmıştı yavaş yavaş. Karşısındaki kişi ona biricik eşinin şu an bir hastane odasında baygın olduğunu ve sebebinin bulunması için doktorların tetkikler yaptığını söylüyordu.

Jungkook adresi aldıktan sonra içindeki büyük endişeyle apar topar ofisten çıkmıştı. Seokjin ise ne olduğunu bilmeden onun peşine düşmüştü. Kötü bir şeyler döndüğü belliydi ancak küçük olan ona tek kelimelik bile bir açıklama yapmamıştı. Yani Seokjin'in yapabileceği tek şey önündeki adamı takip etmekti.

Jungkook, hastane odasına girdiğinde yatakta öylece yatan eşinin yanıma gitmiş, ellerini sımsıkı kavramıştı. Yoongi ise hissettiği baskıyla gözlerini aralamış, gelen kişinin sevgilisi olduğunu fark ettiğinde gözlerini yummuştu yeniden.

"Hayatım iyi olacaksın," dedi Jungkook. Yoongi'den çok kendisine söylüyordu bunu. Eşi iyi olacaktı. Doktorların elinden geleni yapacağını biliyordu. Yapmak zorundalardı.

"Jungkook-"

"Konuşup da kendini yorma tamam mı? Ben buradayım. Hemen burada."

"İyiyim," dedi Yoongi güçsüz bir mırıltıyla. Kendini fazlasıyla yorgun hissediyordu. Birkaç gündür kendini gösteren baş dönmesi ve tansiyon düşmesi sonucunda hastanedeydi şimdi. Vücuduna sahiplik eden hafif bir de titreme vardı. Bu kadar derdinin arasında şu an Jungkook'u sakinleştirmeye çalışmak da ayrı bir yorucuydu onun için.

"Çok korktum aşkım," Jungkook, eşinin saçlarını okşarken konuştu. Sözlerinde samimiydi. Ses tonuna da yansımıştı bu samimiyeti. Yoongi'yi bu dünyada en çok önemseyen insan belki de kendisiydi. Emin değildi fakat bu konuda kendisini öne sürebilirdi.

Büyük olan yatakta biraz kenara kaymış, Jungkook için yer açmıştı. Eşinin açtığı ufak yere zor bela sığan küçük olan; burnunu sevgilisinin saçlarına daldırmış, elini serum takılı olmayan kola sarmıştı. Kalbi hâlâ hızlıca atıyor, nefeslerini düzensiz alıyordu. Sevgilisinin bu çökmüş hali ona derinden bir hüzün veriyordu. Kendine kızmasına neden oluyordu. Nasıl olurdu da dikkat etmezdi biricik eşine? Dahası Yoongi'si nasıl söylemezdi ona iyi hissetmediğini? Araları tam düzelmemiş olsa bile Yoongi'nin bu tür durumları kendisinden saklamaması gerekiyordu. Jungkook istemsizce kırılmış ve kızmıştı şimdi de.

"Bana neden söylemedin bilmiyorum Yoongi fakat ben senin eşinim. Hayatını birleştirdiğin adamım. Her ne kadar aramız eskisi kadar iyi hâle gelmemiş olsa bile henüz, kendini iyi hissetmediğinde sana destek çıkacak ilk insanım. Benden hiçbir şeyi saklamamalısın sevgilim," diye mırıldandı sakin sakin. Ortalığı kızıştırmanın manası yoktu. Tartışmak için doğru yer ya da zaman değildi. Hoş, tartışmalarına da gerek olmadığından Jungkook bu kadar sakin konuşmuştu ya.

Yoongi bir süre konuşmamış, ardından kafasını hafifçe geriye yatırıp eşine bakmıştı. Baygın gözleri Jungkook'a başka anları hatırlatsa bile küçük olan kendine gelmek için silkelendi hızla. Büyük olan kurumuş dudaklarının üzerinde gezdirdi dilini yavaşça. Konuşmaya mecali yoktu aslında ama eşinin bu denli sakin konuşması ve hâlâ endişeli olması onu konuşmaya itmişti.

"Kendim de çok önemsemedim. Yorgunluktan olduğunu düşünüyorum zaten. Çok yoğunduk ikimiz de ve ne bileyim Jungkook... Rahatsız etmek istemedim."

"Rahatsız etmek mi?" Şaşkınca mırıldandı küçük olan. Yoongi'nin böyle düşüneceğini hiç tahmin etmemişti. O, biriciğinden asla rahatsız olmazdı aslında. Eşine bunu düşündüren neydi ki? Gerçi, yaşadıklarına baktığında eşinin bu şekilde düşünmesi normaldi. Öte yandan Yoongi asla ama asla rahatsız etmemişti hiçbir zaman Jungkook'u.

"Bebeğim, sen beni asla rahatsız etmezsin," dedi Jungkook eşinin yanağını usul usul okşarken. Minik minik öpücükler bırakıyordu aynı zamanda. Çok özlemişti Yoongi'ye böyle dokunmayı ve sevgisini hissettirmeyi.

"Hastaneden çıktığımızda güzel bir tatil yapmaya ne dersin? Bence buna ihtiyacımız var. Hem mental hem de fiziksel olarak."

"İşlerimiz çok yoğun Jungkook. Yapamayı-"

"Yaparız. Bize yardımcı olacak çok fazla dostumuz var. Ayrıca sen tamamen iyileşmeden işe devam etmene izin vereceğimi mi sanıyordun cidden?" Sol kaşını kaldırıp sordu Jungkook. Yoongi farkındaydı kocasının pes etmeyeceğini, bu yüzden kafasını salladı sadece.

"Güzel. Ben şimdi doktorun yanına gidiyorum. Döndüğümde detayları konuşuruz sevgilim."






Merhabalar! Yüzyıl sonra falan. Aslında yazdığım bu bölümden hiç memnun değilim, yalan söylemeyeceğim. Öte yandan bu bölümü paylaşmazsam wattpade dönmek adına kendimde yeniden bir güç bulamayacaktım yüksek ihtimalle. Elimden geldiğince eskisi gibi iyi yazmaya çalışacağım ve geciktirmeyeceğim. Hazır evdeyiz zaten.

Bu arada kendinize çok dikkat edin ve bol bol dinlenin bu tatil boyunca.

Umarım beğenmişsinizdir ve desteğinizi eksik etmezsiniz.

Sizi seviyorum.

Love You Goodbye°YoonKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin