Bir evliliğe karar vermek kolay değildi. Uzun bir sürecin sonucunda iki insanın ayrı olan hayatlarını birleştirmesine verilen addı, evlilik. Belirli bir kalıbın içindeymiş gibi gözükse bile değildi. En azından büyük bir çoğunluğa göre değildi. Sanılanın aksine oldukça güzel süren evlilikler vardı yeryüzünde. Nitekim Yoongi ve Jungkook'un evliliği böyle olamamıştı.
Yoongi, kravatını düzeltirken büyük binaya baktı. Gözünde gittikçe büyüyordu her şey. Kendini ufacık hissetmekten alıkoyamıyordu. Ayakları geri geri gidiyor, yatağına yatıp yorganının altına saklanma isteğiyle doluyordu içi. Tıpkı beş yaşlarında gök gürlediği zamanlarda yaptığı gibi annesine sığınmak istiyordu. Aslında şu anda sığınmak istediği kişi annesi değil, Jungkook'tu. Birkaç saat içerisinde artık eşi olmayacak insandı.
Merdivenleri çıkarken yavaşça nefes alıyor, bundan sonra neler olacağını tahmin etmeye çalışıyordu. Jungkook ile bir daha karşılaşabilecekler miydi? Mesela Jungkook kendisinden başka birine dokunabilecek miydi yeniden? Başkasını sevebilecek miydi her gece kulağına onu sevdiğini fısıldayan eşi? Belki de... Belki de Hea ile birlikte olurdu. Görmüştü çünkü birkaç kez. Jungkook o kızla birlikteyken hep gülümsüyordu.
Duruşmanın yapılacağı salonun koridoruna geldiğinde durdu önce. Gözleri koridorda dolandı hızlıca, tanıdık bir yüz var mı diye arandı. Nitekim vardı da. Ortak arkadaşları, ikisinin avukatları ve eşi gelmişti çoktan. Her daim dakik olan kendisinin geç kalmasına şaşırmış olmalılardı belki de. Eh, elden ne gelirdi ki? Geç de olsa gelmek zorunda olduğundan gelmişti buraya. Yoksa kendisini tam karşısında dikilen adama bırakmamak adına zor tutuyordu. Jungkook elinden tutup sevgi sözcükleri fısıldasa yelkenleri suya indirecekmiş gibi hissediyordu. Eşiyle göz göze geldiğinde omuzlarını dikleştirip önünden geçti ve avukatının yanında dikilmeye başladı. Her ne kadar güçlü durmak adına çabalasa bile şişmiş ve kızarık olan gözleri her şeyi ele veriyordu aslında.
"Kendinizi nasıl hissediyorsunuz Bay Min?"
"İyi," dedi Yoongi. Bütün hislerini görmezden gelip yalnızca üç harflik bir kelimeyi söylemek daha kolay gelmişti. Sol eline baktı, yüzük parmağında gördüğü boşluk içini bir kez daha acıtmıştı. Bulundukları durum oldukça saçma geliyordu kendisine.
"Hyung konuşalım mı?" Diye sordu Taehyung. Büyük olan kafasını yavaşça kaldırmış, karşısında dikilen manevi kardeşine bakmıştı. Konuşmak istemediğinden dolayı kafasını sallayıp kardeşini takip etmeye başladı. Çok değil, yalnızca birkaç metre ötedelerdi diğerlerinden. Bütün gözleri üstlerinde hissediyordu Yoongi. Yine de bu konuda bir şey yapmamaya karar vermişti.
"Hiç uyumamışa benziyorsun."
"Uyudum," diye mırıldandı siyah saçlı. Karşısındaki genç buna inanmamış olacak ki büyüğünü hızlıca kollarının arasına hapsetmişti. Sıkıca sarılıyor, kulağına her şeyin bir şekilde düzgün bir sonuca varacağını fısıldıyordu. Gerçi Taehyung da emin değildi sonuç konusunda. Jimin ile uzaktalardı birkaç aydır ve bu yüzden de olan her şeyden uzak kalmışlardı. Hyungunu ve kardeşini yalnız bırakmış olmanın verdiği huzursuzluğun bu boşanma olayının habercisi olacağına ihtimal vermemişti hiç.
"Hyung... Eminsin değil mi?"
"Evet, Taehyung. Fazlasıyla eminim," dedi tok sesiyle Yoongi. Uykusuz gecelerinin sonucunda net bir karar vermişti elbette. Bir an önce olsun bitsin istiyordu. Bu binadan ayrılmak, arabasına binip bir uçurum kenarına gidip etrafı izlemek istiyordu sessizce. Bağırmayacaktı, isyan etmeyecekti. İçine içine atacaktı çığlıklarını. İnsanlardan uzak, kimsenin bilmediği yerlerde yaşayacaktı hüznünü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love You Goodbye°YoonKook
Fiksi PenggemarJeon Jungkook boşanmak istedi, Min Yoongi dinledi. Jeon Jungkook yeniden onunla olmak istedi, Min Yoongi gitti.