Kuş cıvıltıları yatak odasını doldururken gözlerini açtı Jungkook. Biricik eşi göğsüne kıvrılmış bir şekilde uyuyordu hala. Bıraksa saatlerce daha uyuyacak gibiydi. Başka zaman olsa bunu yapacak olan siyah saçlı bugün yapamazdı. Çünkü Seokjin hyungunun isteği üzerine hep beraber Tokyo'ya gelmişlerdi grupça. Bu demekti ki; eğer sevgilisi biraz daha uyur, pineklik ederse birazdan odalarının basılması yüksek bir olasılıktı. Böyle bir şey yaşanırsa bütün gün bir kaos ortamında bulunurlardı yüksek ihtimalle, çünkü Yoongi uyandırılmaktan -özellikle de kaba bir şekilde uyandırılmaktan- nefret ederdi.
Jungkook, sevgilisinin yanağını okşadıktan sonra saçını okşamış ve eşini kendinden biraz uzaklaştırmıştı. Kısa bir duş sonrasında da uyandırabilirdi Yoongi'sini. Ses çıkarmamaya özen göstererek yataktan kalkmış, banyoya girmişti. Bu esnada ise Yoongi yatağın soğukluğu yüzünden ürperip huysuzlanmıştı. Jungkook'un onu yatakta tek bırakmasından hep nefret etmişti. Kocası bilmese bile, Yoongi ne zaman yatakta tek başına kalsa uyanırdı. Aşkının sıcaklığını, varlığını hissedemeyince huzurlu bir uyku çekemiyordu çünkü. Eksik hissediyordu. Göz kapaklarını yavaşça araladıktan sora uzunca gerinmiş, yatakta oturur pozisyona gelmişti. Etrafına birkaç saniye bakıp küçük olanı aradığında banyodan gelen su sesi ile oraya çevirdi başını. Her ne kadar yatakta çıkmaya üşeniyor olsa bile yavaş hareketlerle ayağa kalkıp banyoya yöneldi, kapıyı açtı. Eşi kısık sesle bir şarkı mırıldanıyor, duş alıyordu. Yoongi onun bu haine gülümsemeden edemedi.
"Günaydın" dedi boğuk sesiyle. Jungkook ise aniden gelen ses ile korkmuş, hızlıca arkasını dönmüştü. Elbette gelenin Yoongi'den başka biri olması imkansızdı ancak yine de korkmuştu işte.
"Katılmak ister misin?"
"Hayır, biraz halsizim. Hasta olacağım galiba" diye yanıtladı eşini yüzünü yıkadıktan sonra. Siyah saçlı aldığı yanıttan hiç memnun kalmamıştı. Hem eşinin halsiz olması hem de teklifinin reddedilmesi keyfini kaçırmıştı. Yine de daha çok takıldığı olay eşinin halsiz olmasıydı tabii ki de.
"O halde sen uzanmaya devam et. Kahvaltıyı da odaya söyleriz aşkım."
"Olabilir, diğerleriyle daha sonra buluşuruz. Seokjin'e yazarım ben şimdi" kendisini oldukça yorgun bir ses tonuyla yanıtlayan Yoongi'ye baktı Jungkook uzun uzun. Eşinin hasta olmasını istemiyordu hiç. Ona iyi bakamıyormuş gibi hissetmek güzel değildi.
Yoongi yatağa geri döner dönmez dediğini yapmış, Seokjin'e planın mükemmel ilerlediğini yazmıştı. Aslında sevgilisini kandırmak asla hoşuna gitmiyordu ancak Jungkook'un anlamaması için ona ufak yalanlar söylemesi gerekiyordu. Mesela Tokyo'ya gelmeyi Seokjin değil, Yoongi istemişti aslında. Eşinin Tokyo'ya olan hayranlığını bildiğinden dolayı böyle bir plan yapmıştı. Şimdi ise Jungkook banyodan çıkana dek güzelce hazırlanmalıydı. Planın ikinci aşaması Jungkook'u birkaç saat oyalamaktı. Elbette ki bunu yapacak olan Yoongi'nin ta kendisiydi. Çünkü biricik eşini zaptedebilecek bir tek o vardı.
Yatağa tekrar uzandığında Jungkook duştan çıkmış, kocasının yatağın üzerine bıraktığı kıyafetlerini giymişti hızlıca. Kafasındaki havlu ise neredeyse düşmek üzereydi. Yoongi'nin yanına uzanır uzanmaz burnunu sevgilisinin boynuna sürtmüştü.
"Nasıl kokuyorum?"
"Benim duş jelimi mi kullandın?"
"Hm hm" diye mırıldandı siyah saçlı. Büyüğü ise havluyu ellerine almış, eşinin saçlarını usul usul kurutmaya başlamıştı. Jungkook gördüğü ilgiyle keyiflendikçe keyifleniyordu ancak bir yandan da mayışıyordu. İşlerinin verdiği yorgunluğu hâlâ atamamıştı, bu yüzden de sürekli uyumak istiyordu. Özellikle de Yoongi onunla böyle ilgilenirken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love You Goodbye°YoonKook
FanfictionJeon Jungkook boşanmak istedi, Min Yoongi dinledi. Jeon Jungkook yeniden onunla olmak istedi, Min Yoongi gitti.