Günler birbirini kovalarken Yoongi hastaneden çıkmış, evinde dinleniyordu bir süredir. Aslında yapmak istediği tek şey işine gitmek ve hayatına kaldığı yerden devam etmekti. Öte yandan Jungkook o kadar çok karşı çıkmıştı ki, Yoongi artık eşi sussun diye evde kalmaya razı olmuştu. Şimdi ise kendisi salondaki koltuklarında uzanırken, sevgilisi onlara yemek hazırlamakla uğraşıyordu ki asla başaracağına dair inancı yoktu Yoongi'nin. Jungkook ilişkileri boyunca mutfağa sadece ufak yardımlarda bulunmak adına girmişti ve şimdi tek başına yemek yapmaya çalışıyordu. Eğer ayrı kaldıkları süre boyunca mucizevi bir şekilde yemek yapmayı öğrenmediyse, Yoongi daha çok hastalanmaktan korkuyordu. Öte yandan siyah saçlı, hyungundan aldığı çorbanın tarifine harfiyen uyarak yemeği yapmış, ana yemeği ise sabah yardımcılarından yapmasını rica etmişti. Bu yüzden de herhangi bir sıkıntı yoktu şu an ona göre. Kocasına lezzetli bir çorba yaptığını düşünüyordu. Umuyordu ki Yoongi'si de beğenirdi.
Jungkook salona geri döndüğünde eşinin, pikesine sımsıkı sarıldığını görmüştü. Gözleri kapalı, pembe dudakları aralıktı. Elmacıklarında yer yer edinmiş pembeler Jungkook'un içinin gıcıklanmasına, dudaklarına salak bir sırıtış kondurmasına neden olmuştu. Ah, eşi ne de güzel ve tatlıydı. Kendine kızdı aniden, yaptıkları her aklına geldiğinde sinirleniyordu. Yoongi'nin bu denli yorulmasında katkısı olduğunu düşünüyor, bundan dolayı da büyük bir vicdan azabı duyuyordu. Mutfaktan gelen telefonunun zil sesini işittiğinde koltuktan hızlıca kalkmış, koşarak mutfağa girmişti. Eşinin uyanmasını istemiyordu. Arayanın asistanı olduğunu gördüğümde daha fazla bekletmeden açtı.
"Merhaba Dongsun! Sorduğun için teşekkürler. Evet, evet iyi," Jungkook asistanıyla konuşurken Yoongi duyduğu seslerden dolayı zaten hafif olan uykusundan uyanmıştı. Koltukta yavaşça doğrularak önce etrafına bakınmış, daha sonra ise kocasının sesinin geldiği mutfağa ilerlemişti. Jungkook hararetli bir şekilde telefonda konuşuyordu. Bu denli hareketli olmasından dolayı kötü bir şey olduğunu düşünmeden edemedi başta, büyük olan. Öte yandan eşinin gülen yüzünü fark ettiğinde az önceki düşüncelerinin yersiz olduğunu anlamıştı. Herhangi bir sorun yoktu, herkes iyiydi. Yoongi artık olumlu bir şeyler yaşamamaya o denli alışmıştı ki, çevresindeki insanların en ufak hareketinden bile kötü bir olay yaşanacakmış gibi hissetmekten kendini alıkoyamıyordu. Jungkook arkasını döndüğünde eşini görür görmez telefonu kapatmış, eşine ulaşıp kollarının arasına almıştı.
"Uyandırdım mı? Üzgünüm."
"Hayır. Ben kendi kendime uyandım," yeni uyandığı için boğuk çıkan sesiyle mırıldandı Yoongi. Jungkook ile böyle sarıldıkları her seferde kendini küçük bir bebek gibi hissediyordu. Çünkü Jungkook'un cüssesi yaptığı sporlardan dolayı o kadar gelişmişti ki Yoongi küçücük kalıyordu yanında. Eşi bu durumdan şikayetçi değildi, zira Yoongi'ye bebek muamelesi yapmaya o kadar çok bayılıyordu ki ona sürekli bebeğim diye seslenirdi. Min Yoongi, Jeon Jungkook'un minik bebeğiydi.
"Dongsun ile mi konuşuyordun?"
"Evet, ikimiz için ayarladığı otel hakkında bilgi alıyordum."
"Jungkook ben hala tatile gitmememiz gerektiğini düşünüyorum," Yoongi yeniden itiraz ettiğinde kocası işaret parmağını dudaklarına bastırmış, susmasına neden olmuştu. Kocasının inatçının teki oluşu bazen yorucuydu. Birbirlerinden beterlerdi inat konusunda fakat Yoongi o kadar halsizdi ki inatlaşacak en ufak bir gücü kendinde bulamıyordu. Bu yüzden de alnını Jungkook'un göğsüne yaslamış, kollarını da beline sarmıştı.
"Ah! Kalp krizi geçireceğim şimdi! Biriciğim nasıl da sığınıyorsun kollarıma," sevinçle şakıdı Jungkook. Elbette üzülüyordu büyük olanın hasta oluşuna ama şu an o denli sevimliydi ki, çığlık atmak istiyordu fanboy misali. Yine de derin bir nefes almış, ardından da eşini kollarının arasından çıkarmadan salonun yolunu tutmuştu. Yoongi mutfak dışında bir yerde yemek yemekten nefret ederdi ancak Jungkook şu an onun daha rahat bir yerde oturup yemek yemesini istiyordu. Eski zamanlardaki gibi biriciğine o yemek yedirecek, sonrasında ise kollarını ona sarıp üşümediğine emin olacaktı. Üniversiteye dönmüş gibi hissetmekten kendini alıkoyamadı aniden. Hasta olduklarında birbirleriyle ilgilenirlerdi hep. Yoongi özellikle Jungkook'un burnu tıkalı olduğu zamanlarda çok dalga geçerdi. Çünkü küçük olanın sesi o denli komik oluyordu ki, Yoongi gülmeden veya dalga geçmeden duramıyor, rahat edemiyordu. Ona nazaran Jungkook bunu yapmazdı, en azından sık sık. Bunun sebebi ise Yoongi'nin hastalıklarının kendi hastalanmalarından daha ağır geçmesiydi. O kadar çok endişeli olurdu ki Yoongi ile dalga geçmek aklına bile gelmezdi.
"Koltukta yemekten nefret ederim," huysuzca konuştu Yoongi. Rahat edemiyordu salonda yediğinde. Her yere yemek dökülecek diye düşünüp duruyordu. Elbette bu büyü bir sorun değildi fakat Yoongi'nin zaman zaman hijyen takıntısı tutuyordu.
"Koca bebeklere söz hakkı tanınmıyor bu yaşam alanı içinde. Şimdi bacaklarını uzat şu koltukta da yemeğini getirip yedireyim sana biricik aşkım."
"Sen mi yedireceksin bir de?"
"Aman sanki eskiden kim bakıyordu sana? Cevap veriyorum: Ben," dedi Jungkook göğsünü kabarta kabarta. Yoongi, küçük olanın gurur dolu ifadesine gülmeden edememişti. Dünyayı kurtarıyor gibi davranması gülünçtü. Yine de Yoongi onun eski günlere dönmüş olmasına çok seviniyordu. Gülmesinin altında yatan gerçek neden buydu. Yoksa sevgili eşini küçümsemiyordu asla!
Jungkook elindeki tepsiyle eşinin yanına oturmuş, kucağına koyduğu tepsiden çorba dolu kaseyi aldı eline. Yoongi büyük bir ilgiyle onu izliyordu. Küçük olan kaşığa çorba doldurduktan sonra dudaklarını öne çıkarıp üflemişti usul usul. Eşinin ağzının yanmasını istemiyordu. Hoş, çorba çoktan ılımıştı yüksek ihtimalle ancak Jungkook en ufak bir ihtimali bile göz önünde bulundurmadan edemezdi. "A de bakayım! Aç ağzını kocaman. Uçak geliyoooor," kaşığı kocasının ağzına doğru götürürken bir bebekle konuşuyormuş gibi davranıyordu. Büyük olan buna tebessüm etmeden duramamış, ardından dudaklarına dayanan kaşık için ağzını açmıştı.
"Ee? Beğendin mi? Tarifi Seokjin hyungdan aldım," sesindeki heyecanı gizlemeye gereksinim duymadan sordu Jungkook. Yoongi ise gülümsemiş, konuşmayıp başını sallamıştı aşağı yukarı. Eşinin onunla böyle ilgilendiği ve ilgilendiği için mutlu gözüktüğü her saniye Yoongi yaşadığı her bir kırgınlığı siliyordu. Her birinin üzerine toprak atıyor, kırıkların yarattığı boşlukları kapatıyordu. Jungkook'un ilgisini çiçek tohumları yapmış, ekmişti o toprağa. Bundan sonra Jungkook, kalbini sevgisiyle suladığı her an çiçeklerin yeşermesine neden olacaktı. Böyle böyle bütün kötü anıların ve kırgınlıkların silineceğini düşünüyordu Yoongi. Çorba bittiğinde Jungkook tepsiyi mutfağa bırakmış, oyalanmadan geri dönmüştü. Aniden Yoongi'yi kucağına almıştı sonrasında. Koltuğa uzanmış, eşini de üzerine uzandırmıştı. Büyük olan bulunduğu yerden memnun kaldığını belli eden mırıltılar çıkardıktan sonra kulağını eşinin sol göğsüne yaslamıştı. Her hasta olduğunda bunu yapardı; sevgilisinin kalp atışlarını dinlerken uyurdu. Bunu yapmak ona huzur veriyordu. Sizin için atan bir kalbin atışlarını işitmek insanın benzersiz hisler barındırmasına sebep oluyordu. Yoongi'nin içi huzurla doluyordu mesela. Jungkook'un kalbini bu denli hissedebiliyor olmak onun huzura ermesini sağlıyordu.
"Uykun geldiyse uyu hayatım."
"Rahatsız olmaz mısın bu şekilde uyursak?"
"Soru mu bu? Tabii ki de olmam. Ufacıksın zaten sevgilim. Hadi uyu," üzerilerine pikeyi çekerken yanıtladı küçük olan büyüğünü.
"Son bir sorum var!"
"Nedir ay ışığım?"
"Nereye gideceğiz?"
"Herkesten kaçıp kimsenin bizi bulamayacağı bir yere gideceğiz hayatım. Şimdi güzelce uykunu al," dedikten sonra eşinin saçına öpücük bıraktı Jungkook. Kurduğu cümlenin arkasındaydı. Gerçekten de öyle bir yere gideceklerdi ki ayarlayan asistanı dışında kimse onları bulamayacaktı, saklanacaklardı. Saklanıp aşklarına sığınacaklardı.
Merhabalar! Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Açıkçası benim hoşuma gitti ancak sizin düşünceleriniz de oldukça önemli biliyorsunuz. Bu yüzden düşüncelerinizi paylaşırsanız mutlu olurum! Ayrıca sizden bir ricam var; lütfen hayalet okuyucu olmayın arkadaşlar. Çünkü okunma sayısı ile oy ve yorum arasındaki ciddi fark beni gerçekten üzüyor. Oy vermek ya da yorum yapmak hayatınızdan ciddi süreler götürecek bir eylem değil. Sınır koyup size zor uygulamak da istemiyorum ancak başka çarem kalmazsa bunu yapacağımı bilin.
Okuduğunuz için çok teşekkür ederim!
Sizi seviyorum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love You Goodbye°YoonKook
FanfictionJeon Jungkook boşanmak istedi, Min Yoongi dinledi. Jeon Jungkook yeniden onunla olmak istedi, Min Yoongi gitti.