9

3.9K 353 96
                                    

Arsızca çalan telefonu yüzünden uyanmak zorunda kalmıştı Yoongi. Başı o kadar çok ağrıyordu ki telefonunun melodisi yüzünden kafası matkapla deliniyormuş gibi hissediyordu. Birkaç küfür savurarak komidine uzanmış, çalan telefonunu almıştı eline. Arayana bakmadan yanıtladığında herhangi bir ses gelmediği için kulağından uzaklaştırdı ve ekrana baktı. Hoş, buğulu gözleri ile çok da net gördüğü söylenemezdi.

"Kimsiniz?" Kayıtsızca sordu. Karşısındaki kişiye ayıp olup olmaması çok da umrunda değildi. Sonuçta uyandırılan kendisiydi ve kabalık etmekte herhangi bir sakınca görmüyordu bu yüzden.

"Benim, Wonshik. Uyandırdım mı?" Yoongi duyduğu ses ile yatakta sızlanarak doğruldu. Dün Wonshik ile içtiklerini hatırlıyordu, sarhoş da sayılmazdı üstelik ama neler konuştuklarına dair net bir şeyler yoktu hafızasında.

"Sorun değil. Bir şey mi oldu?"

"Nasıl olduğunu merak ettiğim için aradım."

"Ah... Anlıyorum. İyiyim, ya sen?"

"Ben de iyiyim," dedi Wonshik. Konuşacak bir şey kalmamış gibi görünüyordu. Bu yüzden de ikili bir sessizliğe bürünmüşlerdi. Öte yandan Yoongi dün neler konuştuklarını merak da ediyordu. Saçma şeyler konuşmuşsa eğer kendini Han Nehri'ne atıp öldürmek için geç kalmış sayılmazdı.

"Dün gece neler anlattım?"

"Dün gece mi? Hiçbir şey. Sadece canının sıkkın olduğunu anlatıp durdun ve fazlasıyla içtin. Eve kadar düzgün yürümen bile şaşırttı beni," diye söylendi telefondaki adam. Yoongi pek inanmamıştı duyduklarına ancak boş yere itiraz edip direnmeyi de anlamsız görmüştü.

"Pekâlâ. Kapatıyorum."

"İyi günler Yoongi," sonlanan arama ile kendini yeniden yatağa bıraktı siyah saçlı. Hemen yanındaki yastığa kollarını sarmış ve homurdanmıştı. Eskiden olsa bütün yaptıklarını ve konuştuklarını hatırlardı ancak şimdi o kadar yorgundu ki hiçbir şey yoktu.

Wonshik, Yoongi'ye olanları söylemediği için kendini kötü hissetmiyordu. Aksine söylese kötü hissederdi. Çünkü biliyordu ki Yoongi duydukları yüzünden gurur yapar ve kendini daha da kapatırdı. Zaten bir şeyler anlatmaya meyilli olmayan adamın daha da içe kapanması gündelik şeyleri bile anlatmamaya başlayacağı anlamına gelirdi. Eh, bu da iyi değildi. Ne Yoongi için ne de çevresindekiler için.

Jungkook ile konuşmak istiyordu yeniden. Ona yardım etmeyecekti, asla. Küçük olanın biraz daha sürünmesi gerektiğini savunuyordu ki kendisinin yardım etmesi zaten saçma olurdu. Yoongi için savaşmıyordu ama prensip olarak kendi elleriyle birdaha vermeyecekti. Zaten aralarına girme gibi bir düşüncesi de olmadığından dolayı Jungkook'un önü açıktı. Öte yandan Wonshik'e göre Jungkook bu önünün açıklığını bile fırsata çevirmekte kötüydü.

Zil sesini duyduğunda Yoongi'nin yine bir şeyler sormak için aradığını düşünmüştü fakat yanılıyordu. Arayan Yoongi değildi ama onunla bağlantılı biriydi. Jungkook, dün aldığı Wonshik'in numarasını aramıştı. Wonshik arayan kişiyi gördüğünde kaşlarını kaldırmadan edememişti. Tam da beklediği gibi küçük olanın inatlaşması ve baş kaldırısı yeniden başlamıştı.

"Evet?"

"Kim olduğumu gördüğünü varsaydığım için kendimi tanıtmayacağım," kesin bir dille kendini ifade etti Jungkook.

"Ne istiyorsun?"

"Neden aniden gelip bana Yoongi hakkında vaaz verdin? Madem onu geri istemiyorsun bana neden yardım etmiyorsun ki?!"

"Sana yardım etmem için bir sebep yok. Yoongi'yi geri istemiyor değilim. Sadece onun beni istemediğini farkındayım ve bu yüzden de uzak duruyorum," açık yüreklilikle konuştu Wonshik. Zaten kimseden bir şeyler saklama gereği duyan insanlardan olmamıştı asla.

Love You Goodbye°YoonKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin