Luhan kolundan akan kanı umursamadan karşısında duran çocuğa bi yumruk daha attı. İğrenç çatırdama sesleri gelirken Luhan arkasında kaşıntı gibi bi şey hissetmişti. Büyük ihtimalle bu aptal veletlerden biri sırtına bi şey saplamıştı.
Yakalarından tuttuğu adamı sertçe yere indirdiğinde eli sırtına gitti. Sırtındaki sopamsı ince şeyi çekip çıkardı. Elinde tuttuğu kaleme ve ona korku dolu gözlerle bakan ufak çocuğa baktı. Aptal liseliler diye düşünürken diğer çocuk çoktan yeri boylamıştı.
Luhan kanayan yerlerini umursamadan ceketini giyip evine doğru yürümeye başladı. Bu hep böyleydi. Ne kadar yaralandığı önemli değildi. Ne yaptığıda önemli değildi. Acı duymazdı. Başta bunun yanlış olduğunu sadece hafif acıları hissedemediğini düşünmüştü ama öyle değildi işte. Luhan bi kere bile acı çekmedi şu ana kadar.
Ne sırtında olan binlerce yara ne yanağının üstündeki büyük ve çirkin yara izi hiç biri ona acı vermedi. Luhan çekemediği acıları hep başkalarına çektirdi. Bilmediği duyguyu o kadar kıskandı ki bazen kendisine zarar verdi ama olmadı. Canı hiç acımadı. Başından beri yalnızdı Luhan. Ne anne ne baba ne bi kardeş ne de bi arkadaş...
Can acısını geçmişti Luhan kalbi bile acımamıştı. Bi kez bile... İnsanlar ondan ucube diye bahsederken en ufak bi ağrı bile hissetmemişti.İnsanlar ona Pain demeye başladığında Luhan kendine yabancı gelen lakabı sevmişti. Acıyı hissedemezdi belki ama acının ta kendisi olabilirdi.Eve girdiğinde iç çekti. Bomboş olan ev onu selamlıyordu resmen.
-Hoşbuldum.
Luhan söylene söylene içeri geçti. Yalnızlığın belki tek güzek kısmıyıdı insanın karışıcak kimsesi olmaması. Aslında Luhan yalancıydı biraz. Yalnızlığın tek bi güzel noktası bile yoktu. Bu kadar fazla yalnızlığınsa sadece nefret edilesi noktaları vardı. Üstünü değiştirdiğinde kolundaki ve sırtındaki yara izine baktı Luhan.
Bunlar acının kendisi olduğunun kanıtıydı. Aynaya baktığında gözü dağılmış siyah saçlarda gezdi. Arkasından soğuk ve acımasız olan gözlerde. Yanağındaki büyük yaranın üstüne geldiğinde gülümsedi Luhan. Elini oraya değdirirken parmaklarının altında hissettiği kabarıklık onu gülümsetmişti. Gülümsemesi gözlerindeki donukluğu bi nebze olsun giderememişti.
Luhandı bu. Diğer adıyla Pain. İnsanlar onun yüzüne bakmaktan nefret ederdi. Onun yüzüne baktığınızda önce çirkin bi yara izi selamlardı sizi. Sonra ölmenizi dilermiş gibi bakan gözler...
Aslında Luhan istememişti bunların hiç birini... Kim isterdiki doğduğundan beri yalnız olsun kim isterdi acı çekememeyi kim isterdi çirkin olmayı?
Luhan sınıfa girdiğinde herkes kafasını eğmiş onunla göz temasından kaçınıyordu. Luhan alıştığı duruma sırıtıp sırasına oturdu.Sınıftaki sessizliği bozan içeri giren öğretmen olmuştu. Luhan kapşonunu takıp uyumaya hazırlanmışken hocanın yanındaki minik boylu çocuk dikkatini çekti. Çocuk güzeldi. İri gözleri ve kalp şeklindeki dudakları onu daha da güzel gösteriyordu.
Luhan nefret etmişti bu çocuktan. O güzeldi büyük ihtimalle acının ne olduğunu da biliyordu. O zaman Luhan ona acıların en büyüğünü yaşatmalıydı.Çocuk Luhan'ın yanına ilerlerken herkes nefesini tutmuş neler olucağını izliyordu. Luhan'ı tanıyan insanlar onun neden Pain olduğunu bilirdi.İnsana öyle acılar yaşatırdıki insan resmen acı çekme yeteneğini kaybederdi.
-Merhaba ben D.O. Kyungsoo.
İri gözlü çocuk sevimlice sırıtırken elini uzatmıştı. Luhan sevimli çocuğa sertçe baktı. Çocuk elini indirirken Luhan kendini ona zarar vermemek için zor tutuyordu. Kapşonu yüzünü kapattığı için çocuk onu merak ediyordu. Luhan yavaşca kapşonunu indirdiğinde çocuğun tepkisini inceledi.Çocuğun iri olan gözleri daha da irileşirken dudakları düz bi çizgi halini almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pain.(Tamamlandı)
Fanfiction-Acıyı bilmiyorsun! Acı çekmediğin için ne kadar şanslı olduğunun farkında değilsin! -Hayır asıl sen acı çekebildiğin için ne kadar şanslı olduğunu bilmiyorsun!