Bölüm - 8

23 9 0
                                    

Yaşatıcak Mısın Yoksa Öldürecek Misin?

Aradan uzun bir zaman geçti. Baya uzun bir zaman Bill Boris'in intiharı konuşulmuştu. Şehrimizde Bill Boris'in Yas Günü ilan edilmişti. Her sonbahar günü intihar mevsimi olarak Bill Boris'in yası tutulup dualar edilirdi. Bazı insanlar da intihar etmek için sonbaharı beklerdi. Sonbahar da intiharlar da her zaman artış olurdu. Bu yüzden artık sonbahara bizim şehirde İntihar Mevsimi denilmeye başladı.

Bu sırada Oliver hastahane de Bella Avis ile ilgileniyordu. Onla sohbetler edip canının sıkılmamasını sağlıyordu. Aslında Oliver ona baktğında hayat enerjisi çok yüksek sevimli bir kadın olduğunu düşünüyordu. Çok iyi biriydi. Bella Avis'in psikolojik tedavisi bitmesine çok az kalmıştı. Artık evine geri gönderilecekti. Fakat Bella görme engelli biri olduğu için ona bakacak birinin olması gerekliydi. Bu görevi Oliver seve seve kabul edeceğini söyledi. 

Bir kaç hafta sonra Bella ile Oliver eve dönmeye hazırlanmaya başladılar. Oliver kendi evinden eşyalarını alarak Bella'nın evine götürdü. Ondan sonra hastahane'ye giderek Bella'yı ve eşyalarını alarak Bella'nın evine gitmek için yol aldılar. Yoldayken konuşmaya başladılar.

Bella:''Oliver göremediğimi biliyorsun rica etsem dışarısı nasıl bana anlatırmısın?''

Oliver:''Dışarısı şuan çok güzel. Kızıl kızıl yapraklar üzerimize dökülüyor. Bildiğin kan kırmızısı gibiler. Hava da böyle derimizi okşayan esintiler var. Yapraklar uçuşuyor. Mükemmel bir görüntü görmeni isterdim Bella.''

Bella:''Görmüş gibi oldum zaten çok iyi anlattın Oliver. Teşekkür ederim.'' dedi.

Eve çok yaklaştılar. Bu sırada Oliver eve yeni taşındıkları için evde yiyecek hiç bir şey olmadığını hatırladı. Bella'nın biraz burada beklemesini istedi. Oliver markete girerek yiyecek ve içecek bir şeyler aldı. Bella'nın koluna girerek onu eve getirdi. Eve girdiklerinde Bella'yı bir koltuğa oturtturdu. 

Bella:'' Evimi çok özlemişim. Göremiyorum fakat kokusun alabiliyorum. Bana eski anıları hatırlatıyor Oliver. Eskiden biz eşimle çok mutluyduk. Yılbaşılar hep partiler düzenlerdik. Birbirimizle çok güzel anılarımız oldu. Fakat kocam çok kötü bir haber aldıktan sonra birden çok değişti. Bizim bir çocuğumuz olacaktı. Doğumda bir sorunla karşılaştık. Doktor çocuğu alırsak benim ölebileceğimi zarar görebileceğimi söyledi. Kocam çocuğun doğmasını istiyordu. Fakat ben ölmeyi göze alamadım. Ben okadar güçlü biri değilim. Çocuğumu kendi hayatım için feda ettim. O günden sonra kocam bana çok kötü davranmaya başladı. Hep sarhoş bir şekilde eve geliyordu. Bana çok zarar veriyordu. Bu anıları hatırlayınca hep üzülüyorum.''

Oliver:''Çok zor zamanlar geçirmiş olmalısın. Sen çok güçlü bir kadınsın Bella. Bu kadar zorlukta bile yaşamdan hiç kopmamışsın. Bu büyük bir başarı. Çocuğun için üzgünüm.'' dedi.

Oliver yemek hazırlamak için mutfağa doğru gitti. Oliver yemekten pek anlamıyordu. O yüzden daha çok konserve tarzı yiyecekler almıştı. Sadece onları pişirerek yemeyi hazırlamış oldu. Masa çok eskimişti. Üstü çok tozluydu. Tozları bir mendil ile temizledi. Tozlar temizlendikten sonra masanın üzerinde bir fotoğraf gördü. Fotoğrafın içinde Yılbaşı ağacının önünde Bella ile Kocası sarılmış yanlarında da bir çocuk vardı. Ama eski bir fotoğraf olduğunu anladı çünkü çok gençlerdi. 

Oliver:''Bella burada bir fotoğraf buldum. Burada kocanla sarılmış bir şekildesin ve yanınızda bir çocuk var. Bu çocuk kim?'' dedi.

Bella kendini zorlasa da gözünden bir kaç damla yaş döküldü. İç geçirerek konuşmaya başladı.

Bella:'' Ordaki çocuk bizim çocuğumuzdu. Bizim bir çocuğumuz vardı. O çocuğumuz ile son yılbaşımızdı. Çocuğumuz o yılbaşından dört ay sonra çok kötü bir hastalığa yakalandı. Doktorlar onun yaşayamacağını söyledi. Benden gelen bir kalıtsal hastalıktı. Benim çocuğumun olma olasılı o yüzden çok azdı. Onu kaybettiğimizde kocam çok kötü zamanlar geçirdi fakat kendini toparlamıştı. Ama ikinciye aynı olayı yaşadığında bunu kaldıracak gücü kalmamıştı.''

Oliver cidden çok etkilenmişti. Çok zor zamanlar geçirmişlerdi. İki çocuğunu kaybettiği halde yaşamdan kopmayan çok güçlü bir kadındı Bella. Oliver onun bu hayattaki yaşama isteğine hayran kaldı. Onun yaşamasını gerektiğini düşünmeye başladı.

Oliver sofrayı hazırlamıştı. Bella'nın yanına giderek kolundan tutup masanın yanına getirdi. Koltuğa oturmasını sağladı. Oliver Bella'nın karşısına oturdu. Yemek yemeye başladılar.

Oliver sakince Bella'ya bir soru sordu.

Oliver:''Bella hayatı neden bukadar çok seviyorsun? Bir sürü kötü olaylar yaşadın ama hala yaşamak için elinden geleni yapıyorsun.''

Bella:''Burası bir sınanma dünyası Oliver. Tanrı beni böyle sınıyor. Bir sürü sorunlar yaşadım. Bir sürü imtihandan geçtim. Ama Tanrım'a  hiç bir zaman ihanet etmedim. Bunu yapamazdım. Beni yaratan birine nasıl baş kaldırabilirdim. Dünya'da her gün farklı mucizeler oluyor. Belki göremeyebilirsin ama hissedebilirsin. Belki benim çocuğum hiç bir zaman olmıcak. Fakat bir sürü aile çocuklarıyla mutlu bir şekilde yaşıyor bunu bilmek bile bana huzur veriyor.''

Oliver bu sözler karşısında diyebilecek hiç bir şey bulamadı. Bir taraftan haklıydı. İnsanların bazıları yaşamak için bazılar ise ölmek için doğduğunu kabul etmek zorundaydı. Her zaman kendi hayatını düşündüğünü anladı. Bir sürü hayat olduğunun farkına yeni varmış gibi hisetti. 

Bella'nın yaşamayı en çok hakeden insan olduğunu anladı. Bella'yı bu oyuna dahil etmekten vazgeçti. O oyunu baştan beri kazanmıştı. Oyunu oynamasına gerek bile yoktu. O yaşarken kurtulan az insanlardan biriydi.

Oliver kısık sesle konuşmaya başladı.

Oliver:''Bella sana çok minettarım. Düşüncelerime ışık tuttun. İnsanların çoğunun aynı olduğunu zannederdim. Herkes'in kaderi farklı kapılar açtığını öğrendim. Bill'in kaderi zorbalığa farkındalık kazandırdı. Dünyayı değiştirdi. Senin ise bu düşüncelerin benim dünyamı değiştirdi. Sen yaşamayı sonuna kadar hakediyorsun Bella.''

Bella:''Bill yapması gerekeni yaptı. O benden daha güçlü biri. Ben hayatın zorluklarına dayanabildim. Ama o dünyayı değiştirmek için kaderinin zorluklarına dayandı. İntihar Mevsimi'ni başlatan kişi oldu. Bu mevsimi pek sevmiyorum. Ama Oliver senle konuştuğum zaman bu mevsimin altında başka şeyler olduğunu hissediyorum.''

Oliver çok şaşırdı. Bunu hissetmesi imkansızdı. Oliver biraz telaşlandı. Telaşlı bir şekilde soru sordu.

Oliver:''Bunu nerden çıkardın ki şimdi?''

Bella:''Bill'in en yakın arkadaşlarından biriydin. Bill'e hep yardım ediyordun. Bill'in cenazesinde papazın sözlerine biraz kulak misafiri oldum. Sen iyi bir çocuksun Oliver. Hastahaneye gelme nedenin eski kız arkadaşının ölümü olduğunu duymuştum. Eski kız arkadaşın çok hastaymış ve oda sonbahar zamanı yani İntihar mevsimi zamanı intihar etmiş. Aslında intihar mevsimini başlatan Bill değildi. Senin kız arkadaşındı değil mi?''

Oliver görmeyen bir insan için bukadar iyi inceleyeci biri olduğuna şaşırdı. Cidden her şeyi kendi kafasında çözmüştü. 

Oliver:''Emily beni bıraktığında çok büyük bir boşluğa düştüm. İnsanlara yardım etmek zorunda olduğumu hissettim. Emily öldüğünde bana bir intihar mektubu yazmıştı. O mektup'ta kendisinin kurtuluşa erdiğini yazmıştı. Bu beni fazla etkiledi. Ondan sonra da Bill'in ölümünün dünyayı değiştirdiğini gördüm. Bu olduğunda bunun doğru bir şey olduğunu hissettim.''

Bella:''Belki de doğrudur Oliver. Ama bu senin yüzünden olmamalı. İnsanların kendi seçimleri olmalı. Bir kişi dünyayı değiştirmek için kurban oldu. Fakat şuan hiçbiri senin yüzünden değil. Kendiliğinden her sonbahar'da intiharlar oluyor. Emily'nin istediği kurtuluşu başarmış gibi gözüküyorsun.''

Oliver:''Evet başardım. Fakat bunun iyi yada kötü bir şey mi olduğunu hiç bir zaman bilemeyeceğim. Bu acıyla nasıl yaşayacağım bilmiyorum.

Bella:''Bunu zaman göstericek Oliver.''

Konuşmalarını bitirip yemeklerini bitirdiler. Saat çok geç olmuştu. Bella'yı yatağına yatırdı. Oliver da koltuğa uzanıp uyumaya çalıştı.

İntihar MevsimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin