vişneli kola, vişneli dudak nemlendiricisi, vişneli lolipop, vişneli diyet içeceği, vişneli cheesecake, vişneli votka, vişneli popsicle...
beverly marsh demek, vişne saplantılı olmak demekti.
beverly sabah olduğunda yatağından kalkıp koridora çıktı ve ilk iş olarak karşı kapıdaki odaya girdi. yatağında akşamdan sızmış uyuyan ev arkadaşı richie'yi dürttü.
"dostum kalk! bugün sevgilimle buluşacağım ve bana uygun giyinmem için yardımın lazım!"
richie yatakta yüz üstü dönmeden önce karnındaki ağaç dövmesinin üstünü kaşıdı ve esnedi. "bak bevvie, lanet bir victoria's secret meleği kadar güzelsin. maxine ne sikim giyersen giy seni beğenecektir zaten. ben senin yerinde olsam iç çamaşırına daha çok özen gösterirdim. bilirsin.."
beverly oflayıp oğlanın kalçasına tekme attı. "bana borçlusun adamım! hemen ayağa kalk ve odama gel!"
"senden nefret ediyorum sürtük!"
"benim seni sevdiğimi kim söyledi sürtük!"
richie küfürler ede ede kendini yataktan attı ve sadece yüzünü yıkayarak giyinmeden beverly'nin odasına yöneldi. içeri girince bu sefer de kızın yatağına kendini attı.
beverly giysi dolabının önünde dikilmiş içine bakınıyordu. pudra pembesi mini bir etek ve beyaz bir bluz çıkardı. "sence bunlar nasıl? aman tanrım! saat öğlene yaklaşıyor! daha ne makyaj yaptım ne de saçımı. sana kahvaltı hazırlamalı ve duş almalıyım. üstelik daha onu arayıp buluşmaya davet etmedim bile!"
"biraz sakin ol."
"kapa çeneni. bu arada hatırlatayım. kiranın yarısını halâ vermedin. bu ayın ödemesine çok az kaldı. senin yüzünden evden atılırsak yemin ederim ki kafanı deve kuşu gibi kuma gömerim anladın mı!?"
"iyi be! demedim bir şey."
neredeyse bir saatini dolabın önünde geçirdi. richie'nin yardımıyla sonunda mor, omuzları açık bir kazak ve siyah kot bir şort seçti. vişneli küpelerini takıp vişne rengi rujunu sürdü. deri çizmelerini de kenara koyup hızlıca mutfağa girip richie için kahvaltı hazırladı.
richie uyuşuk adımlarla yarı çıplak masaya oturdu ve vişne reçeline parmağını daldırdı. "reçele parmak sokulmaz rich."
richie ona dil çıkartıp bu sefer reçele orta parmağını sokup kıza baka baka yalayınca bev onu tekmeleyip banyoya girdi. oğlan kızın arkasından hem gülüyor hem de küfürler ediyordu.
nihayet hazırlandığı sırada aşağı inip mutfağa girdi ve richie'nin halâ, halâ kahvaltı etmekte olduğunu gördü. kalkıp üstünü bile giyinmemişti.
tembel fahişe.
koridora doğru gidip duvara monteli ev telefonunun ahizesini eline aldı ve yutkunup max'in numarasını tuşladı. ikinci çalışta hattın öbür tarafından gelen neşeli ses bev'in bütün stresini alıp götürdü.
"naber kızım! ben de tam seni düşünüyordum."
"ben de seni kızım! şey, maxie, düşünüyordum da bügün buluşsak senin için uygun olur mu? seni çok özledim."
"tabiki bebeğim. on dakikaya sizin kapıdayım. görüşürüz kızım!"
"görüşürüz maxie."
telefonu çocuksu bir neşeyle kapatıp sevinç çığlıkları ata ata tekrar mutfağa girdi ve yarı uyuyan richie'nin yanağına koca bir öpücük koydu.
"bir bardak kahve daha içer misin dört göz? istersen sana akşam için pizza parası bırakayım, geç gelirsem diye. gitmeden benden bir şey ister misin? gelirken seven-eleven'dan sana bir şeyler alabilirim? biraz daha pastırma pişireyim mi?"
richie şaşkın gözlerle beverly'e döndü. "bugün senin bir iyilik perisi modun tutmuş. noldu max gelmeyi kabul mu etti?"
"tabiki etti şapşal! ah, sesi bile o kadar güzel ki..." buzdolabını açıp meyve kasesinden birkaç vişne alıp ağzına attı.
"aşk sana yaramadı marsh." richie kıkırdayıp yeşil çayından bir yudum daha içti ve ayağa kalktı. o sıra kapı zili çalınca beverly hızla yerinden kalktı ve kapıya koştu. "altına pantolon giy züppe! kız bakire."
"nasıl yani? hiç yatmadınız mı? önceden söylesene!"
"siktir git tozier."
kapıyı açar açmaz üstüne atlayan beverly ile şaşkına uğrayan max gülerek kızın incecik belini kavradı ve kızıl buklelerine buseler kondurdu. dudakları buluşur buluşmaz max kızın yumuşak yanaklarını okşayıp gülümsedi.
richie'ye akşam yemeği için birkaç dolar bırakıp evden ayrılan beverly max ile birlikte çok hoş bir randevu günü geçirdi. birlikte önce lokanta'ya gidip yemek yediler. daha sonra sinemada aylardır bekledikleri yeni korku filmini izleyip parkta yürüyüş yaptıktan sonra akşama doğru max sevgilisini eve bıraktı.
"bir şey unutmuyor musun güzelim?"
beverly'nin bileğini kavrayıp onu durdurunca genç kızın yanaklarına kan toplandı. max onu belinden yakalayıp duvara doğru yasladı ve dudaklarını onun vişne aromalı dudaklarıyla buluşturdu. billy'nin eski siyah deri ceketlerinden birini giyiyordu ve bu beverly'nin favorisiydi. o ceketin içinde lanet olası şekilde fazla güzel görünüyordu.
"ooh, gerçekten harika gösteri kızlar!"
kapının kenarına yaslanmış duran richie'yi görünce ikisi de birbirinden uzaklaşıp gülüştüler ve max son kez beverly'nin yanağına bir öpücük koydu. "adios boo-boo."
beverly neredeyse bayılır gibi kendini koltuğa atıp kendi kendine kıkırdarken richie göz devirdi. gözlüklerini düzeltip kahvesini üfledikten sonra içti.
"tanrım, kızlar..."