Bölümün Yayınlanma Tarihi: 31/01/2020
Yazardan
Genç kız ve genç adamlar mutlu bir şekilde kahvaltılarını ederken öbür tarafta Kuzey Kore'de bir katliam gerçeklemişti.
''Jeon Jungkook'u kaybettiniz demek ki?'' yaşlı adamın gür sesi ormanda yankılanırken askerler korksa da yerlerinden kıpırdamadan, hazır pozisyonda karşılarındaki yaşlı adama bakıyorlardı.
''Size ona iyi bakmanızı, kılına dahi zarar gelmemesi emrini vermedim mi ben?'' gür sesi bir kez daha yankılanırken askerler bu işten bir habersiz sessizliğe bürünmüşlerdi, genç adama ne olduğunu bilenlerse bakışlarını kaçırıyor ve göz teması kurmamak için özen gösteriyorlardı.
''Eğer cevap vermezseniz sonunuz onlar gibi olur'' yaşlı adam öfkesiyle genç adamı emanet ettiği her bir askeri tek tek öldürerek askerlerin önüne dizmişti, o adamlar bir şeyler bildiği halde konuşmamışlardı ve şu anda karşılarındakiler bilse de bilmese de konuşmadıkları için hepsi tek tek öldürülecekti ve Kuzey Kore'de ikinci bir katliam gerçekleşecekti.
''Bekliyorum, cevap vermiyor musunuz?'' sonunda bir asker cesaret ederek yaşlı adamın önüne geçti ve ona asker selamı verdikten sonra Jungkook'un başına gelenleri anlattı.
''... cesedini aramaya çıktık fakat hiçbir yerde bulamadık'' dedi korkuyla asker ve hızla bir adım geriye gitti. Yaşlı adamın bedeni öfkeyle sarmalanırken adamlarına: ''Hepsini öldürün! Hem de hepsini!'' diye bağırdı. Kuzey Kore böyle bir yerdi, cevap versen de vermesen de sonun ölüm olacaktı. Neden mi? Çünkü karşılarındaki adam yüksek yerlerde ve yüksek yerlerde tanıdığı bir sürü insan var.
Suçlu olanda suçsuz olan askerlerin katliamını bir psikopat gibi izledikten sonra diğer bölüğe doğru ilerlemeye başladı, o bölükte bilen olsa da olmasa da Jungkook'u bulmaları için görevlendirileceklerdi çünkü Jungkook'un derisinin altında özel bir şey gizliydi.
Jeon Jungkook
Hızla yataktan kalkarak derin derin nefesler alıp-vermeye çalıştım. Garip, aşırı garip bir rüya görmüştüm.
Hea Jung terli olmamı umursamadan kollarını bana sardığında rüyayı düşünmeye başladım, sanki bir rüya değilde bir anıymış gibiydi. Geçmişime ait bir anı, genelde geçmişime ait pek bir şey görmem hatta geçmişimi hatırlamam bile ama bu anı nereden çıkmıştı anlamadım.
''İyi misin Jungkookie?'' Hea Jung'un sorusuyla ellerinin üzerine elimi koyup, nazikçe okşayarak: ''Sadece garip bir rüya gördüm'' dedim duraksayarak o zaten her şeyi biliyordu, bunu da bilse sorun olmaz değil mi?
''Ama rüyada değil sanki geçmişime ait bir anıymış gibi geldi'' dedim. Başını omzuma koyup, başını yanağıma yaslayarak: ''Hatırladığın kadarıyla anlat'' diye fısıldadığında başımı salladım ve hatırladıklarımı anlatmaya başladım.
''Bir arabanın içindeyim, uzun bir yolculuktan sonra bir ormanın içinde ilerliyoruz. Etraf zifiri karanlık fakat elimi tutan kişinin diğer elinde tuttuğu el feneriyle etrafı az çok görebiliyorum, ilerlemeye devam ediyoruz, etrafta 'Mayın' olduğuna dair uyarı işaretleri var, sonra bir sınır gibi bir yere geliyoruz, o telleri geçiyoruz ve sonrası yok'' dedim.
Gerisini hatırlamıyorum!
Yedi saniyede bu kadar derin bir anıyı anımsamak çok garipti, yedi saniyelik bir şeydi ama sanki saatlerdir sürüyor gibiydi.
''Sınıra kaçırıldığın günü hatırlamışsın'' dedi Hea Jung. Bunu hiç düşünmemiştim, mayın tarlaları, teller, orman, zifiri karanlık kesinlikle Kuzey Kore'ye götürüldüğüm güne ait bir anıydı. Hea Jung'un ellerini nazikçe çekip, uzaklaşarak ona doğru döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
North Soldier | Jeon Jungkook | ✔️
FanfictionTamamlandı ✔️ Kuzey Kore'den sürgün edilen bir askerin ve Güney Koreli bir kızın ölümcül birleşimi... Askerlikten sürgün edikten sonra denize atılan bir genç adamın dalgaların sürgünüyle beraber Güneyli bir genç kızın evinin bulunduğu sahile çarpmas...