İlk Aşk✨

20 3 0
                                    

"Daha ne kadar trip atacaksın deniz kızı?" Deyip karşımda sırıtmaya devam edince, iyice sinirlerim bozulmuştu! Evet, uzun bir süre yoktu. Ve şimdi gelmişti...Filmlerdeki gibi boynuna atlayıp, öpüp, sarılmam gerekiyordu değil mi? Ama o öyle olmuyordu işte. Herşey filmlerdeki gibi olmuyordu. Aşk o kadar kolay anlatılamaz ve dile getirilemezdi."Ateş'e aşık mısın?" Diye sorsalar, susar kalırım, hiçbirşey diyemem. Ama ateşsiz nefes alamıyormuşum gibi hissetmiştim, her yer karanlıktı, sanki görme sıkıntısı çeken birinin elinden gözlüğünü almışçasına her yer bulanıktı, yaşamanın bir anlamı gelmiyordu bana onsuz.

Çünkü onsuz yaşam,nefessiz yaşamdı. Nefessiz yaşam ise olamazdı! Ben ona "seni seviyorum" diyebilirim, evet ama "sana aşığım" diyemem. Çünkü aşık olup, olmadığımı bilmiyorum. Çünkü herkesin o dilinden düşmeyen "aşk" kavramını, herkesleştirmek istemiyorum belkide. Mesela buna "aşk" demeyelim de tersten okunuşuyla "kaş" diyelim. Evet, şuan "ne diyor bu?" Diyebilirsiniz ama herkesin kullandığı bir kelime günümüzde o kadar yaygınlaşmış ki. "Aşk",deyince herkesin en az bir tane söyleyebileceği bir kelime, cümle oluşmuştur kafasında. İşte belki de ben bunu istemiyorumdur. Ben ateş'in herkesleşmesini istemiyorumdur belki. Umarım anlıyorsunuzdur...

Ateş'in bana bakan gülen gözlerine baktığım sırada birden gözlerinden gözlerimi çektim ve dışarıda yağan yağmuru izlemeye başladım. Evet, ona sarılmamak için kendimi zor tutuyordum! Evet, onu öpememek için kendimi zor tutuyordum! Evet, ona bakmamak için kendimi zor tutuyordum! Çünkü bir bakışında kaybolup, eriyeceğimi biliyordum. Biliyordum, onu seviyordum ama sırtımı dönmek sanırım en iyisiydi.

"Hadi ama deniz kızı. Bana baak."

"I,ıh"

5 yaşındaki çocuklar gibi önüme geçip komik hareketler yapmaya başlayınca gülmeye başladım. Durdu, ve kafası eğik bir biçimde bana bakmaya başladı. Bir dakika? Bu neydi? Niye bana öyle bakıyordu? Komik mi görünüyordum? N'olmuştu? Yüzümdeki gülümsemeyi soldurdum ve bakmaya başladım.

"Bu zamana kadar niye karşıma çıkmadın?"

"Ah, tam ben soracaktım! Nerdeydin?!"

"İnan, o kadar gezindim ki seni bulmak için. Hani şu Enes var ya pardon Enez var ya..."

Konuşmasını gülmemle kesince o da gülmeye başlamıştı. Sanırım buzlar erimişti, eritmiştim. Kollarımı açtım, ve kollarımın arasına girince kocaman bedeninin içinde kayboldum. Bu kokuyu çok özlemiştim. Bu bakışı, bu gövdeyi... Özlemiştim işte.

"Deniz?"

"Birşey mi oldu?"

"Evet, aşık oldum!"

Bi dakika! Ne demişti o? Aşık? Ama kime? Ya inanmıyorum! Başkası varmış. E niye sarılıyorsun deniz?! Ateş'i itip sinirli sinirli ona baktım. Niye sinirlendim ki? Öyle bir hakkım var mıydı? Vardı tabii ki! O benim herşeydimdi! Değil mi?

"Kim o ?"

"Böyle hmm. Yeşil gözlü, kabarık kızıl saçları falan var. Çok tatlı biri. Onu seviyorum ben."

"O ben değil miyim?"

"Hahahahah!"

Bunu sesli mi söylemiştim? Bir dakika....Of ben ne dediğimi biliyor muyum acaba? Allak bulak ediyor bu çocuk beni! Gülümseyerek yanıma yaklaştığında yüzüm yanıyor gibi hissediyordum."Ben seni allak bulak mı ediyorum?" Dedi keyifle gülerken. Of onu da mı sesli söylemişim? "Ya dalga geçme.Bak yemin ediyorum benden okkalı bir tokat yersin." Sanki korkmuş gibi gözlerini büyüterek baktı bana-
-sanki inandım korktuğuna da-Sonra sesini korkmuşçasına titreterek konuştu... "G-Gerçek-Gerçekten-Çok-Çok özür-dilerim." Aman ne komik.

"Oyunculuk yeteneğine hayran kaldım ateş." Diyerek göz devirdiğim sırada ateş ise sırıtmaya devam ediyordu. "Başka neye hayran kaldın?" Sorduğu soru karşısında afalladım. Ve şaşkın şaşkın yüzüne baktım. O ise çapkın gülümsemesiyle ve 5 numaralı bakışıyla bakıyordu yüzüme. 5 numaralı bakış önemli tabi. Küçükken bu bakışı kızlara uygulardı ve ben onu her defasında döverdim. Enez ile Batu içinde bu oldukça eğlenceli bir durumdu. Ama ne de olsa küçüktük. O zamanlar bilmiyordum ki bu duygunun ne demek olduğunu. Şimdi çok biliyorum da sanki.

Ama o zaman bile istemiyordum onun başkasına bakmasını. "Evet, yine daldık gittik anlaşılan?" Ateş'in sesi beni kendime getirirken, bana baya ama fazlasıyla yakın olduğunu gördüm. Nefesini bile duyabiliyordum. Heyecanım kat ve kat artarken, kalbim deli gibi atıyordu.
"Ee...Şey...Ateş...Çok sıcak...oldu...dimi?"

"Evet, daha sıcak olucakmış biliyor muydun?" Dedi ve daha da yaklaştı, birden dudaklarını dudaklarıma değdirince ne yaptığımın bilinçsizliğiyle, korkuyla geri çekildim. Ateş gözlerini açarken şaşkın gözleriyle karşılaştım. "Şey...Ateş...üzgünüm...istemiyorum..yani ..şey....uzun....zamandır...yoktun...." diye saçmaladığım sırada üzgün olduğunu belli etmemeye çalışıyordu, aynı zamanda anlayışla başını salladı. Sonra cebimden birşey tittrediğini hissettim...Telefonumdu. Telaşla cebimden çıkarıp, kim olduğuna bakmadan açıp, kulağıma dayadım. Neden bu kadar telaş yaptığımı bende bilmiyorum. Herhalde düştüğümüz bu durum yüzünden. Buna telaş değilde daha çok utanmakta denilebilir ama neyse. Dikkatımı telefondaki kişiye vermeye çalıştım...

"Meleğim, neredesin sen ya? Uzun zaman oldu görüşmeyeli. Çok özledim ya. Evine doğru yola çıkıyorum ona göre, çabuk hazırlan. 10 dakikaya oradayım. Sana anlatacağım önemli şeylerde var bu arada. "

Arayan, Görkemdi. Ateşlerle ayrıldıktan 1 hafta sonra onunla tanışmıştım. Yani anlayacağınız baya bir süredir tanışıyoruz ve kendisi Enez'ler kadar değerli oldu benim için diyebilirim. Çok yardım etti bana, Enezler'le ayrıldığımda beni anlayarak yanımda olan tek kişi oydu. Zamanla her şeyim oldu diyebilirim. Bu arada uzun süredir görüşmüyoruz dediği, sadece dört gündür görüşmediğimiz.

"Prensim, bende çok özledim seni ya! Ama ben şuan evde değilim. Keşke yola çıkmadan bana sorsaydın. Yarın bunu telâfi edeceğime söz veriyorum."

Evet, görkem'e 'prensim' diyordum. Birbirimize taktığımız lakaplar bunlardı. O da bana 'meleğim' derdi ve ya 'prensesim'. Ama tamamen arkadaşça birşey, yanlış anlamayın lütfen.

"Meleğim, tamam sorun yok. Bende Melis'le çıkarım o zaman yapacak birşey yok."

"Vayy görkem bey, hemen satışa geçtiniz."

Melis, görkem ve benim çok sevdiğimiz ve aynı zamanda sürekli beraber takıldığımız bir arkadaşımız.

"Tabi kızım, seni mi bekleyeceğim ben bu genç yaşımda?"

Söylediği şeye hunharca gülerken, gözlerim bir saniyeliğine ateş'e kaydı. Sinirli gözlerle gözlerini pörtletmiş bana bakıyordu. Ona baktığımı fark edince bile,gözlerini kaçırmaya tenezzül etmedi.

"Tamam prensim, sonra konuşuruz yine. Seni seviyorum, dikkat et kendine."

"Tamam prensesim, nerede olduğunu sormayacağım alıştım artık senin birden bire kaybolmalarına. Yarın bana güzel bir süpriz hazırlaman ümidiyle, görüşürüz. Başını beladan uzak tut!"

Dedikten sonra telefonları kapattık.
"Tomom pronsem, sonro konosoroz yeno. Seno soveyorom, dokkot ot kondono."

Ateş benim taklidimi mi yapıyordu?
Ama bunu söylerken, gerçekten komik görünüyordu. O her ne kadar gülmesede, ben gülmemek için dudaklarımı bastırıyordum.

"Kimdi o?"

"Sen yokken benim yanımda olan insan, Görkem."

"Tanımak istemiyordum da madem söyledin. Bakalım bu görkem kimmiş?"

Arkasını dönüp oturma odasına geçti. Ben de arkasından yürüdüm. Oturma odasına girdiğimizde Ateş'in annesini gördüm. O da beni gördü ve kocaaman sarıldık. Evet, küçükken de böyle yapardık.

~•~•~•~•~
🥀Güzel Şeyler, Beklenmedik Zamanda Olur.🖤

Denizin Ateş'i✨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin