BÖLÜM -16-

158 19 136
                                    

Bölüm Şarkısı: Badem
SEN AĞLAMA


Bir şey var aramızda
Senin bakışlarından belli
Benim yanan yüzümden
Dalıveriyoruz arada bir
İkimizde aynı şeyi düşünüyoruz belki
Gülüşerek başlıyoruz söze
Birşey var aramızda
Onu buldukça kaybediyoruz isteyerek
Fakat ne kadar saklasak nafile
Birşey var aramızda
Senin gözlerin ışıldıyor
Benimse dilimin ucunda

                    -NAHİT ULVİ AKGÜN-

       
                                  







Kendimizden çok defa vazgeçmişliğimiz olmuştur. Olası iyi ihtimallerin köreldiği gelecekte, geçmişe dönük yaşarız. Acıyı derinlerinde bir bıçak yarası gibi taşıyanlar geleceğin göz alıcı parlaklığını  göremez, anlayamazdı. Kederli gülüşler vardı geride. İsyanların karanlığında.

Mutlu mu olmak istiyorduk evet, hem de çok. Çabalıyor muyduk? İğneyle kuyu kazar gibi, sabırla hem de. Lakin, mutluluğun, sevincin, yaşamın kuyusu derindi. Var gücümüzle iğneyi toprağa sapladığımız parmaklarımız kanıyor, acımızdan gözlerimizden yaşlar süzülüyordu. Kolay değildi ancak, yılmak, pes etmek yoktu.

Hayatın acımasızlığı bu kırılma noktalarında başlıyordu. Gülmeyi yeni öğrenen bir bebek gibi dudaklarımızın kenarındaki kıvrımlara yer açmak istedikçe geçmişin sisinde, belleğimizde silinmeyen fotoğraf kareleri tüm canlılığıyla, hatırlarda açığa çıkıyordu.

Benim gibi. Kerem gibi. Feleğin çemberinden geçmiş, bir parça umut, bir gram mutluluk koparabilmek için çırpınan herkes gibi.

Kerem'in boynuma indirdiği ızdırap dolu yaşlar yüreğime ateşler salıyordu. Ona, kendisini suçlu hissetmemesini söyleyen bendim fakat, dumanı hâlâ tütüp tekrarlanan olaylar, istemesek de yeniden bizi acının gölgesine oturtmuştu.

Parmakları kanıyordu...

"Ağlama... İnci!" Dedi, çatallaşmış kısık sesiyle. "Sen ağlama."

"Yapamıyorum, gücüm yok!" Diye haykırdım hıçkırıklarımın arasından. Avuçladığım kazağını sıkıp tırnaklarımı sapladım. "Kimse... Beni kendisiyle sınamasın Kerem!"

Sanki mümkünmüş gibi daha da sarıp sarmaladı beni.

Erkekler ağlamaz diye bir kural, babamın gözlerinde seneler boyunca gördüğüm kederli yaşlardan sonra işlemiyordu bana. Duygusu olan, hissiyatını yüreğinin derinliklerinde taşıyan, merhametini gözyaşlarına delil etmiş herkes, kadın- erkek fark etmez ağlardı, ağlayabilirdi.

Yürek yanmasa, göz ağlar mıydı?

"Ömrümden... On yıl aldın. Aklım gitti. O asansörde... Öldün sandım..." İki elimle avuçladığım kazağını biraz daha sıktım. "Yapma Kerem! Bana da yazık değil mi?"

"En çok sana... Yazık güzelim! Dudaklarını omzuma bastırdı. "Allah da benim.... Belamı-"

"Hayır!" Diye isyan ettim devam etmesine izin vermeden ve aynı anda başımı geriye atıp avucumu dudaklarının üstüne kapattım. Yüreğim, içinde ateş söndürülen kan dolu bir tas gibi cız etmişti. "Devam etme... Sus!"

Yaşlı gözlerini kapattı. Kirpiğinden düşen bir damla yaş, parmaklarımın arasına karışırken kor ateşlerle dağlanan yüreğim bir damla yaşla harlandı. "Vermesin! Bela da, acı da, gözyaşı da bizden uzak olsun."

İNCİ (SİL BAŞTAN)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin