Hayatında hiç yaşamadığı kadar heyecan ve kaygı hissediyordu. Belki de gezegenin kurtarıcısı olacaktı. Ve sonunda özgür olacaktık.
Evinden çok çok uzaklardayken, ayağının altında sonsuz evren uzanıyordu. Kuyruklu yıldız Kingu'yu yerinden koparmış ve peşinden sürüklüyordu. Kingu uzak bir uydu olduğu için gezegene çok etkisi olduğunu düşünmese de diğer uyduların yörüngesine etkisi olabilirdi. Ama bundan daha önemli şeyler vardı aklında. Kingu'ya sanki eski bir arkadaşıymış gibi baktı. Uzak diyarlara belki de sonsuz bir yolculuğa çıkmışken eviyle ilgili birşey onu yalnız bırakmamıştı.
Uzay gemisinin içine girdiğinde gözlerini Kingu'dan ayırmamıştı. Kendi işi bittiği için, herkesin mola verdiğini sanmıştı ancak bilim adamları harıl harıl çalışmaya devam ediyorlardı. Aurum kaynağı gezegen aramak için bile bu kadar molasız çalıştıklarına göre yiyip içmiyor hatta uyumuyor olmalılardı. Utu yavaşça çalışma alanlarına yanaşıp nazikçe konuya girdi.
"Kaynak gezegeni bulabildiniz mi?"
"Şu an kuyruklu yıldıza konma işlemini tamamlamaya çalışıyoruz komutanım."
Utu anlamamıştı. İnişi gerçekleştireli saatler olmuştu.
"İnişi nasıl tamamlıyorsunuz?"
"Kuyruklu yıldızın ana manyetik alanını değiştirerek yönlendireceğiz. Bu şekilde çevre gezegenler ve yıldız sistemlerinin çekimlerinden yararlanarak hedefe yönlendirmeye çalışacağız. Hedefi de bu işlem tamamlanınca belirleyeceğiz."
Utu bir süre etrafta gezdi. Zorunlu bir molaydı onunkisi ancak bedeni dinlense kafası dinlenmiyordu. Uykusu bile gelmemişti. En yakın hedef gezegeni bulma zamanı geldiğinde, Utu da bilim adamlarıyla beraber çalışmıştı. Taramada parlak bir gezegen kaynak gezegen olarak belirlenmişti. En yakın gezegeni seçmek zorundalardı. Parlak olduğuna göre bir yıldız etrafında dönüyor olmalıydı. Genellikle çevresinde başka gezegenler de dönerdi. En dış yörüngede değilse, daha dış yörüngeden başka gezegenlerle çarpışma riski vardı. Bu tarz riskleri düşünmemeye çalıştı. Gezegenin uydusuyla çarpışma riski çok daha fazlaydı. Bunu yıldız sistemine girdikten sonra düşünecekti.
"Hedef gezegen Şamaş etrafında dönen Tiamat adında orta büyüklükte bir gezegen. Tahmin ettiğimiz boyutlarda. Hesaplamalarımıza göre Aurum bizim gezegenimizde olduğu gibi sıvı formdaysa cihazlarımızla kolaylıkla depolarımıza aktarabileceğiz."
Ve manyetik alan cihazlarını çalıştırdılar. Utu'nun haberi yoktu ancak bulunduğu uzay gemisinde deponun kapladığı alan kadar manyetik alanı değiştirici cihazlar yer kaplıyordu.
Sarı Şamaş'a yaklaştıkça yıldız daha güzel görüyordu. Yaklaştıkça cayır cayır yanmayacağını bilse yıldızın yüce enerjisine katılır sonsuzluğa karışırdı. Uzaktan sarı görünen en önemli hayat kaynağının içinde büyük patlamalar oluyor ve kırmızı alevler saçıyordu. Utu bunları düşünürken sisteme girmeleri tereyağından kıl çeker gibi basit olmuştu. Öyle ki, Utu yıldızın büyüsüne kapılırken hiç bir şeyin farkına varmamıştı.
İlk imtihanlarını en dış yörüngeye yakın büyük bur gezegenle yaşadılar. Kinguyla karşılaşmalarından çok daha ciddi olmuştu etkiler. Uzay gemisi kontrolsuz bir şekilde durduğunda bilim adamları hiç bir şeyin farkında değildi. Utu ise o kadar kendini sakinleştirmeye çalışıyordu ki bu garip duruma yeterli tepkiyi verememişti. Bir süre sonra uzay gemisi ters yöne sürüklenmeye başladı. Kontrolu tamamen kaybetmişti. O kadar uzun bir süre tekrar uzay gemisini çalıştıramadı ki, bir süre geçtikten sonra herşeyi bıraktı ve oturduğu yerde gözlerini kapattı.
Daha çok gençti. Geldiği aileden dolayı ciddi bir askeri eğitim almıştı. Onu ciddi görevlere atamışlardı. Onun dışında neredeyse hiç hayatı olmamıştı. Ruh arkadaşını bulup, soyunu devam ettirememişti. Şu an ölür ya da o an tahmin bile edemediği şeyler olursa, normal hayat devam etseydi neler yapmak istediğini hayal etti. Her yaşadığı dakika belki son dakikası olacakmış gibiydi.
Bir süre sonra uzay gemisinin geri hareketi yavaşladı. Umutlar yeniden yeşerdi. Artık asıl görevi hatırlamanın ve hedefe ilerlemenin zamanı gelmişti. Daha uzun bir süreyi Tiamat'a ulaşmak için harcadılar ve sorunsuz ilerlediler. En dış gezegende yaşadıkları sorunu bilim adamları tanımladı.
"Uranüs isimli gezegen bizim yolumuza çıktı. Bizden nasibini aldı ve yörüngesi tam tersi değişti."
Tiamat'a yaklaştıktan sonra bir süredir geçici yuvaları olan kuyruklu yıldıza veda ettiler. Manyetik alandan tamamen ayrıldılar. Artık Tiamat'a doğru yola çıkmışlardı. Tiamat'a iniş Nibiru'ya inişten çok daha kolay olmuştu. Depoları devreye soktular. Kuyruklu yıldız başı boş bir şekilde yıldızın çekim alanına kapılmıştı. Belki de yıldız yüzeyine kadar ilerleyip yanacaktı. Belki de yörüngede başka bir gezegenle çarpacaktı.
Tiamat'a inişi gerçekleştirdikten sonra, gezegenin en alt tabakalarına kadar ilerleyecek teknolojiye sahip cihazlarla Aurum aktarımına başlanmıştı. Bilim adamları en yakın kuyruklu yıldızı aramaya başlamışlardı.
"Komutanım çok şanslıyız. Eliptik ve düzensiz bir yörüngesi olan kuyruklu yıldız Tiamat'a yakın geçecek. Ona gidene kadar bir miktar Aurum'u harcayacağız."
Utu, insanlardan ya da diğer gezegenlerde yaşayan canlılardan daha üstün varlıklar olduğuna inanıyordu. Nibirulular gökyüzüne bakar bir dilek diler ve gerçekleşmesini beklerlerdi. Bu çok geleneksel ve kadim bir inanıştı. Belki gerçekten çok güçlü dilemişti halkımız kurtuluşu.
"Aktarım tamamlanıyor. Harekete hazırlanıyoruz."
Utu Tiamat'a veda ederken, yüzeyin parçalanmaya başladığını farketti. Acaba gezegenin merkez katmanını mı zedelemişlerdi? Ya da Aurum gezegende önemli bir denge mi sağlıyordu? Tiamat'ı geride bırakırken gezegen parçalanmaya başlamıştı. Gezegen tamamen patlamadan yörüngesinden uzaklaşmalılardı.
Bir gezegen telef olmuştu. Ancak halkı için herşeyi göze almıştı. Yeni bir kuyruklu yıldızla yola çıkarlarken Utu görevini başarıyla tamamlamanın gururunu yaşıyordu. Bu imkansız görevi yerine getirdikleri için halkımızın umutları yeşerecek, son gücümüze kadar savaşacaktık.
Yaptıkları yıllar sonra unutulacaktı belki. İnsan nankördü. Ama geri döndüğünde adını tarihe yazdıracağından emindi. Başka kolonilerde bile efsane olacağından haberi yoktu.
-------------------------------------------------------------------
Güneş sistemimizle ilgili tarihte bir sürü efsane olmasının yanı sıra günümüzde hala bir çok bilinmeyeni vardır. Güneş sisteminde tüm gezegenler bir tarafa dönerken sadece iki gezegen diğerlerinin tersi yöne döner. Bu gezegenler Uranüs ve Venüstür. Güneşe yakın gezegenlerin çekim alanından dolayı yörüngelerinin değişebildiği bilinmektedir.
Mayaların 12.gezegen ve kıyamet kehanetlerini duymuşsunuzdur. Tarihçiler güneşin çevresinde, çok eliptik bir yörüngede bilmediğimiz başka bir gezegenin dönüyor olabileceğinin varsayımını yapmışlardır. Bu da çok uzun yıllar içinde güneşe yaklaşıyor demek oluyor. Bu tarz bir gezegenin Uranüs'ün yörüngesini değiştirdiği üstünde duruldu. Hatta kıyamet senaryolarından biri bu gezegenin uydularından birinin dünyaya çarpmasıydı. Ancak böyle bir gezegen ortaya çıkmadı.
Son yıllarda uzaya gönderilen ışıkların kırılmasından herhangi bir yıldızın etrafında dönmeyen -ve bu yüzden ışık yansıtmayan- milyonlarca gezegen olduğu anlaşıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaradılış
Science FictionBaşlangıçta tek amacımız gezegenimizi kurtarmak ve özgürlüğümüzü kazanmaktı. Savaşı kazandıktan sonra Aurum metalinin bize sunduğu olanaklar gözümüzü kör etti. Kendi gezegenimiz tükenirken biz gözümüzü başka yıldız sistemlerine çevirdik.