Protokol bitene kadar akşam olmuştu. Ninhursag çevresindeki küçük ağaçlara hayran kalmıştı. Ayrıca gezegende kendi gezegenindekine benzer canlılar yaşamaktaydı. Bir taraftan tertemiz gezegeni mahvetmeden istediklerini almanın bir çıkar yolunu düşünüyordu.
"Kardeşim. Gelelim artık Aurum çıkarma işinin neden bu kadar geciktiğine. Tetkikte mi bir sorun oldu?"
"Hayır tetkiklerdde hiç bir sorun yok. Sorun Aurum'un katı formda olması. Gezegen Tiamat'tan çok daha küçük. Alt katmanlar çok daha soğuk. Teknolojimiz sıvı Aurum'u almak üzere. Katı Aurum için kazmamız gerekiyor."
Bir taraftan devasa cam bir araç içinde ekosistemi geziyorlardı. Ninhursag çevreye hayran kalmayı bırakmış Enki'nin dediklerine odaklanmıştı.
"Aurum'u eritip alalım."
"Hayır gezegeni tekrar yoketmeyi göze alamayız. Bu sefer kesin Şamaş'a sürüklenir."
Ninhursag düşünceliydi. "Yani madeni çıkarmak tahmin ettiğimizden çok daha uzun sürecek."
"Çok hassas davranmalıyız. Bize şu an elimizde bulunanın iki katı adam lazım. Katı haldeki madeni yavaş yavaş parçalayıp, alacağız."
"Peki bana neden söylenmedi. Adam toplayabilirdim. Ana karargahla iletişimde bir sorun mu var?"
"Hayır yok. Seni çağırmam acil oldu."
Dümdüz bir hatta ilerleyen araç bir merkeze vardı. Kapı otomatik olarak açıldı. Artık cam fanustan kurtulmuşlardı. Altlarında bulunan platform dümdüz ilerlemeye devam etti. Ninhursag çevresinde kapsüllerde yatan bir sürü yaralı askerin olduğunu farketti. Büyük bir revirdelerdi.
"Askerlere ne oldu?"
"Karnivor yerliler."
"Saldırgan bir cins mi var?"
"Evet bir çeşit sürüngen. Büyük olanlar daha zararsız. Ama et yiyen cinsi çok saldırgan." Önünde bir hologram açtı. Gözünün önünde uzun boyunlu, dört ayak üzerinde bir canlı vardı. Küçük kafasının içinde bir sürü sivri diş vardı.
"Çalışırken bize saldırdı. Acil yardım gerekti. Seni bunun için çağırdım."
"Hallederim. Sen ana karargaha göreve başladığımı bildir. Bir an önce yeni askerler iste."
Ninhursag hemen kollarını sıvadı. Yaralıları bir an önce iyileştirmesi gerekiyordu. Bir anda gündüz oldu. Ne kadar çabuk bir döngüydü. Şaşkınlığını korumaları farketmiş olmalıydı.
"Gün döngüleri bizimkine göre çok daha kısa majesteleri. Bir yılları bizimkinin yirmibinde biri."
Tabi yıldıza uzaklığı, kendi sistemlerine göre çok daha azdı. Bunun sonucu olarak yıldız çevresinde çok daha hızlı bir dönüşü vardı.
Günler geçtikçe askerler iyileşmeye başlamıştı. Kısa bir süre sonra Nibiru'dan askerler yola çıkmıştı. Göreve başladığından itibaren Enki'yi görmemişti. Derken önünde holografik bir mesaj açıldı. Mesajda gelen askerlerin başında Enlil'in geleceği bildiriliyordu ve kendisi protokole çağırılıyordu.
Enki'nin karargahına vardığında Enki'yi düşünceli buldu. Muhtemelen başarısız bulunmuştu ki başına Enlil'i gönderiyordu. Artık herkes Enlil'in emri altına girecekti.
Protokol bittikten sonra Enki kendisine yaptığı gibi Enlil'e karargahı tanıttı. Enlil'in emri üzerine Ninhursag ve Enki ana karargahta toplantı salonuna gittiler. Sadece üçü olduğu için oda Ninhursag'ın gözünde büyüdükçe büyüyordu. Enlil önünde Ki gezegeninin hologramını parmağıyla çevirdikçe çeviriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaradılış
Ficção CientíficaBaşlangıçta tek amacımız gezegenimizi kurtarmak ve özgürlüğümüzü kazanmaktı. Savaşı kazandıktan sonra Aurum metalinin bize sunduğu olanaklar gözümüzü kör etti. Kendi gezegenimiz tükenirken biz gözümüzü başka yıldız sistemlerine çevirdik.