Selam selam selam!
Nasılsınız bakalım? Umarım iyisinizdir. Bu bölüm sizin için çok önemli bir bölüm çünkü birçok mitoloji efsanesini size anlatacağım. Her yeri didik didik ettim bilgiler buldum umarım yanlış bilgiler sunmam size bu en son isteyeceğim şey olur. Eh en nihayetinde, birkaç eklemeyi kendim yapacağım umarım güzel bir şeyler ortaya çıkarırım.
Bu arada, Black Swan üyelerinin hangi mitoloji efsanesini canlandıracağını tahmin etmeniz gerekebilir. Zaten kolaydır diye umuyor ve sizi bölüme alıyorum
Sizi çok seviyorum💋
İyi okumalar..
•••
Sınıfa girdiğimiz anda bakışlar bize dönmüştü. Çoğu öğrenci birbirleriyle sohbet halindeydi. Bazıları masanın üzerine çıkmış oturuyor, bazıları kendi halinde takılıyor, bazıları ise her şeyi siktir etmiş uyuyordu. Bizi gördüklerinde ise herkes suskunlaşmıştı. Bize dik dik bakmaları oldukça sinir bozucuydu. Öte yandan boş bir sıra gözüme ilişti. Jimin'i kolundan tutup arkada duran boş sıraya ilerleyerek oturmamızı sağladım. Ben oldukça sinirli bir adamdım ve en nefret ettiğim şey bana dik dik bakılmasıydı.
Bazılarının bize bakarak fısıldaşması gözlerimi kısmama sebep oldu. Dikkatle onları izlediğim sırada bir çocuk gözlerimin içine baktı ve korkuyla geri çekildi. Bakışlarım sertçe ona döndüğünde gözlerini büyüttü ve parmağıyla beni gösterip ''G-gözleri, gözleri maviye döndü.'' dediği şeyle hızla yutkunup başımı eğdim. Gözlerim belirli anlarda maviye dönerdi. Sinirlendiğimde veya korktuğumda ortaya çıkan bu renk, eğer hala kendime gelmemişsem bir süre sonra kollarımda açık mavi tonlarında, damar şeklinde çizgilerin oluşmasına sebebiyet veriyordu. Bu olayı hala anlayamamıştım ancak sesimi de çıkarmıyordum. Zaten aileme sorduğumda da bunun normal olduğunu, korkacak bir şey olmadığını söyleyip beni geçiştiriyorlardı.
Bu durumun bir benzeri Jimin'de vardı. Onun da gözleri koyu bir mora dönüşüyordu sinirlendiğinde. Ama Jimin nadiren sinirlenirdi. Artı olarak, kavgaya karıştığında garip bir toz bulutu oluşturuyordu. Bu toz bulutu genellikle toz pembe renkte oluyordu ve maruz kalan kişiyi birkaç dakika uyuşturuyordu. Garipti. Fakat öyleydi işte.
Tam o sırada, sınıfa öğretmen olduğunu düşündüğüm bir kadın girdi. Kadının simsiyah saçları vardı. Gözlerinde buğulu bir makyaj, dudaklarında ise aynı saçları gibi simsiyah bir ruj bulunmaktaydı. Esmer temine oldukça yakışan ve oturan bir makyajdı. Dizlerinin üstünde biten siyah bir kalem etek, onun üstünde de siyah, kol kısımları dirsek hizasına kadar kıvrılmış bir gömlek vardı. Ayaklarında ise yüksek topuklu siyah bir çift ayakkabı vardı. Eğer eşcinsel olmasaydım, kesinlikle bu kadına düşerdim.
Kadın yavaş adımlarla sınıfın ortasına kadar yürüdü. Ellerini kibar bir şekilde önünde birleştirmişti ve karnının üzerinde sabit duruyordu. Gözlerini tek tek herkesin üzerinde gezdirdi. Delici bakışları vardı. Gözleri bir süre ben ve Jimin'de oyalandı. Ardından gözlerini kıstı ve dudağının kenarı hafifçe kıvrıldı. Ardından tek kaşını kaldırıp sınıfa baktı. ''Ben, Ahn Hyejin. Büyük çoğunluğunuz geçen dönem benden almış olduğunuz dersler neticesinde, beni tanıyorsunuz fakat görüyorum ki aranızda henüz beni tanımayan kişiler var.'' dedi bakışlarını yavaş yavaş üzerimize yönlendirirken. Bakışları nefesimi kesiyordu. Beni korkutuyordu.
''Bu yıl, bu sınıfın çoğunluğu için son şans. Şansınızı iyi değerlendirin. Ben sizin mitoloji öğretmeniniz olarak, düzenli aralıklarla size mitolojinin ülkelere göre farklarını, tarihlerini, hikayelerini ve en önemlisi, mitoloji efsanelerini anlatmakla yükümlüyüm. Şimdi,'' dedi bakışları tekrar bize dönerken. ''Yeni gelen arkadaşlarımızı tanıyalım.'' sonra sınıfın ortasındaki büyük öğretmen masasına kalçasını yasladı ve ''Aldığım duyumlara göre, bu dönem gelen son büyücüler siz ikinizmişsiniz. Doğru mudur?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLACK SWAN | tk
FanfictionBu yedi varlığa sahip olacak yedi kudretli kişi, yok olmanın eşiğindeki Dünya'nın kaderini değiştirecek, Dünya'nın dengesini tamamen alt üst edecekti. Bazı efsanelere göre, bu yedi kişi insanlara karşı büyük bir savaşın ortasında birlikte hareket ed...