Selam canlarım nasılsınız? Umarım iyisinizdir çünkü ben çok iyiyim!
Biraz beklettim sizi bunun için kusura bakmayın fakat yeni bir kurgu üzerinde çalışıyordum. Bloody Love adlı kurguma bakmanızı rica ediyorum çünkü bu sefer kalemimi birazcık da olsa geliştirdiğime inanıyorum. Ayrıca konusu üzerinde de düşündüm ve sağlam bir kurgu olacağına dair inancım tam. Size spoiler vermek istemiyorum, sadece kurgunun omegaverse ile vampirlerin bir arada yaşadığı bir evrende geçtiğini bilirseniz bu sizde bir şeyler çağrıştırır diye umuyorum. Umarım beni kırmaz ve yeni kurguma bir şans verirsiniz, şimdiden teşekkürler!
Hepinizi seviyorum, iyi okumalar💕
•••
Nefret ediyordum...
Hayatın bana sunduğu şeylerden nefret ediyordum. Karşıma çıkarılan boktan şeylerden nefret ediyordum. Bunun en büyük örneği de beni yersiz iltifatlara boğan o aptal çocuktu. Beni okul koridorunda sıkıştırmış ve etkilemeye çalışmış olan o yakışıklı ama aptal çocuktan nefret ediyordum.
O lanet olası çocukla karşılaşmamızın ardından üst katın merdivenlerini bulup Eun Bi'nin odasına gitmiştim fakat Jimin ve Eun Bi'nin orada olmadığını fark edince sinirle aşağı inmiş ve sınıfa girmeye çalışmıştım. O sırada sınıfımdaki çocuklardan biri beni durdurmuş ve dersimizin boş olduğunu söyleyip beni kantine yönlendirmişti. Resmen okulun ilk gününden boş ders şoku yaşıyordum.
Tepemdeki sinirlerim yerini korurken, kantine inmiş ve gözlerimi masalarda gezdirmiştim. Gözlerim Jimin'le karşılaştığı anda ona doğru ilerlemiş ve masaya patlamaya hazır bir volkan misali oturmuştum. Jimin bana ne olduğunu sormuştu büyük bir merakla. Ona olanları anlattığımda ise kahkahalarla gülmeye başlamıştı. Sanki bunda gülünecek bir şey vardı da.
''Ablan nerede?'' diye sorduğumda omuz silkti. ''Sıraya girdi, bir şeyler almak için. Birazdan gelir.'' başımla küçük bir onay işareti verip dudaklarımı dişleyerek Eun Bi'yi beklemeye başladım. Ona soracak birtakım sorularım vardı. Mesela, o çocuk kimdi? Bahsettiği Jungkook denen çocuk olma ihtimali var mıydı? Ya da en önemlisi; Jungkook denen çocukla karşılaşmadan okulumu bitirip mezun olabilecek kadar şanslı mıydım?
Umarım bu sorunun cevabı evet olurdu.
Bana eziyet gibi gelen birkaç dakikalık bekleyişin ardından Eun Bi elindeki çikolata paketiyle görüş açıma girdi ve karşıma oturdu. Dolgun dudaklarının kenarlarına çikolata bulaşmıştı. Dudaklarını büze büze yiyor ve ağzına büyük bir lokma atmamış olmasına rağmen hafifçe yanaklarını şişiriyordu. Jimin'in ablası olmasına rağmen, yemek yiyişimiz aynı gibiydi.
''Eee, ilk ders nasıl geçti?'' Jimin küçük parmaklarını masanın üzerinde iç içe geçirdi ve dolgun dudaklarını yalayıp ''İyi gibiydi. Fakat çok stres yaptım. Bayan Ahn gerçekten insanı baskı altında bırakan bakışlara sahip.'' dedi. Eun Bi de gülümsedi ve dudaklarını yaladı. ''O öyle bir kadın. Müthiş birisi gerçekten. Hemcinsim olduğu için çok şanslı ve gururlu hissediyorum kendimi, gerçekten.''
Jimin gülüp kafasını iki yana salladığında Eun Bi bana döndü. ''Neyin var? Bayağı sinirli duruyorsun.'' deyip çikolata paketini çekiştirmeye başladı. Hemen oturduğum sandalyede dikleştim ve yaşadıklarımı sanki Eun Bi'nin bunu sormasını bekliyormuşçasına hararetli hararetli anlatmaya başladım. ''Derste bir kargaşa çıktı, gözlerim sinirlendiğimden dolayı maviye döndü ve bir çocuk bunu fark edip sınıfın içinde bağıra bağıra beni ifşa etti.'' Eun Bi kaşlarını kaldırıp ''Senin gözlerin de mi renk değiştirebiliyor? Jimin gibi?'' diye sordu hayretler içerisinde. Bu kadar şaşıracak bir şey olduğunu düşünmüyordum. Alışmıştım artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLACK SWAN | tk
FanfictionBu yedi varlığa sahip olacak yedi kudretli kişi, yok olmanın eşiğindeki Dünya'nın kaderini değiştirecek, Dünya'nın dengesini tamamen alt üst edecekti. Bazı efsanelere göre, bu yedi kişi insanlara karşı büyük bir savaşın ortasında birlikte hareket ed...