Deniz aşina olmadığı tüm bu şaşkınlık dolu ambianstan tekrar çakan şimşeklerle irkilerek sıyrıldı. Hava kararmak üzereydi ve artık evine gitmeliydi.
Önce kapanmak üzere olan bir eczayeneye yetişti sonra da evine doğru yola koyuldu. Artık ıslanmayı bile umursayacak hali kalmamıştı ki zaten kuru kalan bir yeri de kalmamıştı.
Kaldığı apartmana girdikten sonra çiçek sepetini kaldığı bodrum katın önündeki masanın altına dikkatlice ittirdi. Bodrum katta kaldığı için üst katların mutfak kapıları balkona açılırken onunki apartmanın küçük ama sayesinde bakımlı olan bahçesine açılıyordu. Sattığı çiçeklerin çoğunu havalar el verdikçe bu bahçede kendisi yetiştirirdi. Havalar kışa doğru ilerledikçe de kafelerde ya bulaşık yıkar ya da garsonluk yapardı. Bütün bunları hayattaki tek dayanağı olan dedesi için seve seve yapıyordu. Üniversite sınavına gireceği sene dedesi ani bir kalp krizi geçirip kısmi felç geçirmiş Deniz, sınava bile girememiş ve o günden sonra bütün hayatı yeniden değişmişti. Dedesini kaybetme düşüncesi onu her şeyden çok korkutuyordu.Kapıyı açtıktan sonra koridordan geçip dedesinin yattığı odaya gülümseyerek girdi. Uyuklayan adama sevgiyle bakıp bir yandan da aldığı ilaçları dedesinin baş ucundaki sehpaya yerleştirirken gözlerini aralayan dedesine biraz daha yaklaştı.
"Uykucu kralım, bugün nasılsın bakalım?" Dedi, dedesinin yastığını biraz daha dik konuma getirip öpücüklere boğarken.
"Deniz'im hoş geldin." Dedi, Ferit Bey. Deniz'in saçlarının arasından parmaklarını geçirince sahte bir kızgınlıkla kaşlarını çattı.
"Sen yine çok geç döndün prensesim. Üstelik sırılsıklam olmuşsun. Bir daha kendini yormak yok."
"Yok dedecim. Hem bi ara belki Kemal Abi'ye uğrar kafede başlarım işe. Çiçekler artık başka bahara." Dedi Deniz, su doldurduğu bardağı ilaçla beraber dedesine uzatırken.
Ferit Bey, ilacını yutup suyunu içtikten sonra Deniz'in yüzünde parmaklarını gezdirip ıslaklığını almaya çalıştı.
''Yarın ola hayrola Deniz'im. Hadi git üzerini değiş. Hasta olacaksın.'' Dedikten sonra Deniz'i alnından öptü.
Deniz, dedesinin ilacını aldığına emin olduktan sonra dedesinin ısrarları üzerine yemeği hazırlamadan önce üzerini değiştirmek için odasına yöneldi. Odasındaki aynadan kendi yansımasına ilişti gözleri. Dedesine moral vermek için takındığı gülümsemesi yavaşça silindi. Yalnızken her zaman hissettiği duygu seli yine kaplamıştı bütün bedenini. Her zaman başkalarını özellikle de dedesini güldürmek için uğraşmıştı bugüne kadar. Ne zaman kendisi için gülmüştü, kahkahası nasıldı kendisi bile hatırlamıyordu artık.
Saçlarını kurutup üzerini de değiştirdikten sonra sonbaharı yansıtan hırkasını da üzerine geçirdi. Mutfağa geçip yemeği hazırlamak için kapıya yöneldiğinde komidinin üzerindeki tarih ajandasına ilişti gözleri. Bir hafta sonraki kira gününü hatırlaması üzerine akmaya çalışan göz yaşlarıyla savaşırken bir an önce yeni bir işe girmesi gerektiğini düşündü.
Mutfaktaki işlerini bitirip dedesiyle birlikte yemek yediler. Her akşam yaptığı gibi dedesinin bacaklarına yağ sürüp küçük bir masaj faslından sonra uyumasını bekledi. Ferit Bey'in uyuduğuna emin olduktan sonra sıra kendi yorgunluğunu atmaya gelmiş ve kendi odasına yönelmişti.Deniz odasına girdiğinde yorgunluğunu atmak için üzerini değişip yatağına uzandığı sırada gözleri, üzeri uzun zamandır çarşafla örtülü olan resim tuvaline çarptı.
Çizmeye tekrar başlamalı mı diye kararsızlık yaşarken ona kalemini ve çizme isteğini tekrar hatırlatan şeyi düşündü.
Yatağından doğrulup tuvaline doğru yaklaştı. Üzerindeki örtüyü tek hamlede çekip eline neredeyse bir yıldır almadığı kalemi tereddütle aldı.
Ne çizeceğine az önce karar vermişti.
Fakat neden çizeceğini!!!.
Kendisini zorlasa da verdiği bu kararı anlamlandıramıyordu...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI BENDE ''PAPATYA''
RomanceAdam papatyaları ilk kez sevdi. Kokladı. Kolladı. Çünkü kadın PAPATYA idi. Fakat bilememişti. Papatyalar diğer çiçeklerin aksine koparıldıktan sonra kokardı. Bunu çok sonra anlayacaktı... *** Kadınını her şeyden sakınan adamın, acıtan geçmişiyle ken...