Deniz, sonbaharın varlığını yitirmek üzere olup artık yerini kışa bırakacağı bir sabaha daha aralamıştı gözlerini. Fakat bu sabah kapının hunharca çalınmasıyla irkilerek açmıştı zümrüt yeşil gözlerini. Çıkan gürültüden dedesinin rahatsız olacağını hatırladığında yatağından fırlayıp üzerine eline geçen ilk hırkayı geçirip çalan kapıya koştu.
Bu kadar erken saatte kapıyı kimin böyle çaldığını düşünüp hayıflanırken kapının deliğinden gördüğü siluet elinin ayağının titremesine ve üzüntüyle karışık bir korkuya sebep olmuştu.
Derin bir nefes aldıktan sonra haftalardır düzenli olarak kendisini rahatsız etmeyi çok iyi başaran ev sahibine kapıyı istemeyerek de olsa açtı."Sabah şerefleriniz hayrolsun Deniz Hanım." Dedi, karşısındaki kızı alaycı bir gülümsemeyle baştan aşağı süzen ev sahibi Cevdet Bey.
"Günaydın Cevdet Bey."
Deniz, karşısındaki adamla göz göze gelmekten her zamanki gibi kaçınarak cevap verdi. Ev sahibinden de kendisi gibi pişkin ve son zamanlarda niyeti iyice bozan oğlundan da hoşlanmaz ve bunu her seferinde bakışlarıyla belli ederdi.
Cevdet Bey'in hala kendisine sırıtarak baktığını görünce kaşlarını biraz daha çatıp devam etti."Bu saatte bile evden ne zaman çıkıyorsunuz demek için geldiyseniz cevabım yine aynı Cevdet Bey. En kısa zamanda burdan severek çıkacağız. Bundan şüpheniz olmasın."
"Misafir böyle mi karşılanır Deniz Hanım. Önce bir hal hatır sorsaydin. Bu arada Ferit Bey nasıl?" Dedi, bir elini cebine diğerini ise ara ara kaldırıp indirerek alaycı bir tonda konuşuyordu.
"Eksik olmayın Cevdet Bey. Kapıyı çalışınızdan önce iyidi." Dedi Deniz. Ara ara kapıyı tutup Cevdet Bey ve kendi arasına mesafe koydurmaktan geri kalmamaya çalışıyordu.
Cevdet Bey, Deniz'in imalı sözlerini hiç duymuyormuş gibi yüz tonunu hiç değiştirmeden duruyordu. Bir iki kısa ve yapmacık kahkahadan sonra yüzündeki sırıtış yerini sinirli bir ifadeye bıraktı.
"Aman ne güzel. Bak kızım. Buraya son kez geliyorum. Ya evimden çıkarsınız ya da ödenmemiş kiralarmı misliyle verirsin. Beni başka şeylere mecbur etmeyin." Dedi ve gitmek için arkasını döndüğünde aklına gelen bir şeyi söylemek için döndü.
"Bu arada bu ayki ödemeyi Tolga gelip alacak. Bu defaki ödeme eksikse kendinizi dışarda bulursunuz haberiniz olsun." Dedikten sonra seri adımlarla apartmanın demir kapısına yönelip çıktı.
Deniz, ev sahibi kapıdan çıkana kadar hiç hareket etmeden öylece bekledi. Ne diyeceğini artık bilmiyordu. Adamı sevmese de hak veriyordu. Son aylardaki ödemeler hep yarım yarım olmuş gününde vermesi gerektiği kiraları hep eline geçen para miktarına göre farklı günlerde vermişti.
Kiralarını düzgün verdiğinde evden kovulma tehditleri yemiyordu ama yine de ev sahibi ve oğlu Tolga artık çekilmez hale gelmişti. Bu yüzden bu evden çıkmak için can atıyor ve son birkaç gündür kaldığı semtteki birçok emlakçıya uygun kirada bir ev bulmak için uğramıştı.Gözünden süzülen bir kaç damla çaresizlik gözyaşları arasında açık kalan kapıyı kapatıp içeri girdi. Dedesini kontrol ettikten sonra kahvaltı hazırlamak için mutfağa yöneldi. Bir an önce dedesinin kahvaltısını ve ilaçlarını verip hem son kalan çiçeklerini satmak için hem de geçen sene de çalıştığı bir kafeye tekrar iş bulma umuduyla gitmek için hazırlanmaya koyuldu.
***
"Aldın mı Salih?"
Bir eli cebinde diğer eli ise telefonda, yedinci kattaki ofisinin camından manzarayı seyrederken telefonun diğer ucundaki adamla konuşuyordu Cenk."Evet Cenk Bey. Kızın sepetindeki bütün çiçekleri ayarladığım kişilere aldırttım. Papatyaları da sizin için aldırttım."
"Güzel! Ya şimdi?" Dedi Cenk, memnuniyeti yüzüne tebessüm olarak belirmişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI BENDE ''PAPATYA''
RomanceAdam papatyaları ilk kez sevdi. Kokladı. Kolladı. Çünkü kadın PAPATYA idi. Fakat bilememişti. Papatyalar diğer çiçeklerin aksine koparıldıktan sonra kokardı. Bunu çok sonra anlayacaktı... *** Kadınını her şeyden sakınan adamın, acıtan geçmişiyle ken...