~7~ DAVETSİZ MİSAFİR

88 24 92
                                    


Yorucu ve tuhaf geçen günün ardından Deniz, evine gelmiş dedesiyle ilgileniyordu. Maddi imkansızlıkların getirdiği sıkıntılarla başa çıkmak dışında hayatı hep sakin geçerdi. Etrafında, hayatında az insan olmasının en büyük sebebi kimseye güvenmemesi gerektiğini defalarca anlamış olmasıydı. Bazen kendisini yalnız hissetse de memnundu hayatından.
Tüm hayatı, tek varlığı dedesi olmuştu. Yeri gelince babalık, annelik yapmış, oniki yaşından beri o büyütmüştü Deniz'i.

Ferit Bey'in hastalanana kadar en büyük gayesi Deniz'inin okumasını sağlamaktı fakat olmamıştı. Bu konuda istemeden de olsa kendisini hep suçlu hissetmisti. Deniz'in okuduğunu göremese de mutlu olmasını her şeyden çok istiyordu. Masum torununun içinde kopan fırtınaları her zaman bilse de Deniz, ona hiçbir zaman hiçbir sıkıntıyı belli etmemeye çalışmış ve bunu her zaman da başarmıştı.
İkisi de üzüntülerini, acılarını, sıkıntılarını birbirlerinden saklayıp birbirlerini her zaman gülümsetmişlerdi. Fakat artık Ferit Bey, bazı gerçeklerin farkına varması gerektiğinin acı da olsa farkına varmıştı. Elinden gelen tek şeyi de Deniz'inin mutlu olması için sadece dua etmekti.

Deniz, bir yandan soyduğu meyveyi dedesine uzatırken bir yandan da televizyonda izlediği dizi hakkında komik yorumlar yapıp dedesini güldürmeye çalışıyordu.
Bazen de diziyi boşverip bir konuya takılıyor dedesiyle sohbete dalıyorlardı.
Elindeki elma dilimini dedesine uzatırken gözlerini diziden ayırıp dedesine baktı gülümseyerek.

"Dede! Bak şurdaki kel adam sana benziyor. Kapının yanında duran varya." Dedi, gülmemek için dudaklarını bastırarak.

Ferit Bey, atığı kahkahadan sonra bir eliyle başını sıvazlayıp cevap verdi.

"Hadi ordan deli kız. Sen benim gençliğimi görmedin tabi. Ben oradaki bütün kabadayıları cebimden çıkartırdım bir zamanlar."

Deniz, elindeki son elma dilimini de yedirdikten sonra dedesinin yanağına masum bir buse kondurduktan sonra konuştu.

"Tabi çıkartırsın dedem. Şimdi bile çıkartırsın sen." Dedi, gülerek.

Devam eden sohbet kapının çalınmasıyla bölünürken Deniz, biraz irkilerek önce dedesine sonra duvardaki saate baktı. Saat çok geç olmasa da bu vakitlerde kimseyi beklemiyorlardı.
Kapının ikinci çalışıyla kucağındaki tabağı dedesinin başucu sehpasına bırakıp kapıya yöneldiğinde dedesinin sesiyle duraksadı.

"Kızım, tanımadığın biriyse açma kapıyı."

Deniz, başını onaylar anlamda sallayıp tebessüm etti. Koridoru geçip kapıya yaklaştığında hafif korku ve gerçekleşmesini istemediği tahminiyle karamsar düşünceler içinde kapı dürbününden diğer taraftaki davetsiz misafire baktı.

***

Cenk, evine döndüğünde çalışanı Nermin Hanım çoktan çıkmış, geceyi yıldızlar bir hayli bürümüştü. Bir süredir yorgunluğunu atmak için uzandığı yataktan kalkıp pencerenin önüne geçti. Bahçedeki havuza yine bahçedeki lambaların ışıkları yansımıştı. Havalar iyice soğumasına rağmen bu akşam ılık ve güzel bir hava vardı.

Güzel havanın tadını çıkarmak için balkona çıkıp balkonuna bizzat kurdurduğu koltuklardan birine oturdu. Evinin en sevdiği bölümlerinden biri bu balkondu ve çoğu kez işleri bile buraya taşır, Emre'yle birçok kez burda oturup sohbet ederlerdi. Evinin diğer bölümlerine nazaran bu balkon bahçedeki havuza inen bir merdivene sahipti. Bu yüzden olsa gerek yatak odasını da bu oda olarak seçmişti.

Balkonda bir süre etrafı izleyip derin nefesler aldıktan sonra yavaş yavaş serinleyen havanın da etkisiyle içeri girip kendisini sıcak bir duşun altına bıraktı.
Allak bullak olan düşünceleri sıcak suyun verdiği rehavetle daha da bulanıyordu. Aklına gelen ismi dili her zikrettiğinde kalbi de kendini hayli belli ediyordu.

ADI BENDE ''PAPATYA''Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin