"Sakinleştirici verdik Cenk Bey. Birazdan uyanır."Hastane odasının aralık kapısından sadece yastığa yayılmış saçlarını gördüğü Deniz'e hüzünle bakıyordu Cenk. Yanına gelen doktora Deniz'in durumunu son yarım saatte beşinci soruşuydu.
"Peki ya Ferit Bey?"
"Durumu hâla kritik. Doğrusunu söylemek gerekirse şu an iyi bir şey söylemek için çok erken."
Gözlerini Deniz'in olduğu taraftan hiç ayırmadan doktorun söylediklerine sadece kafasını salladı Cenk. Üzgündü. Daha birkaç gün önce tanışmış olsalar da oldukça sevgi dolu olarak gördüğü Ferit Bey'i o halde görmek üzmüştü. Üzen tek şey o bile değildi üstelik. Deniz'in baygın dedesine sımsıkı sarılıp ağladığı anlar gözlerinin önüne geldikçe daha da çok üzülüyordu.
Deniz'in dedesini baygın halde bulduğu an kulaklarına doluşan çığlıklarını apartmanın girişinden duymuştu Cenk. Ambulans bile çağırmaya izin vermeden Ferit Bey'i sırtlayıp kendi arabasıyla yetiştirmişti hastaneye. Hayatında hiç arabayı o kadar hızlı sürdüğünü hatırlamıyordu.
Ferit Bey'e içten içe iyi olması için dualar ediyordu. Çünkü Deniz dedesi için kahroldukça Cenk de Deniz için kahroluyordu.
Halâ gözleri Deniz'in masumca yatan silüetindeyken elini aralık olan kapıya uzattı. Biraz daha araladığı kapıdan içeri girmek, Deniz'in uykudayken bile ıslanmaya devam eden yanaklarını silmek, yara dolu kalbini avuçlarının içine alıp sarmalamak isetese bile bir türlü cesaretini toplayamıyordu. Hazır hissetmiyordu kendini. Deniz uyandığında ona ne diyeceğini, nasıl davranacağını bilmiyordu.
Elini kapıdan çekip bir iki adım geri geldi istemsizce. Kalbi Deniz'in yanına gitmek istese de bunu yapmaktan çekiniyordu. Belki de sadece korkuyordu. Deniz'in uyandıktan sonra yine üzülmesine sebep olan şeylerle karşılaşacağını bildiği için korkuyordu. Zümrüt cenettin üzülmesiydi onu korkutan.
Cenk, tüm düşüncelerinden ve dalgınlığından çalan telefonunun sesiyle sıyrıldı. Arayanın Kemal Bey olduğunu görünce dilinden sinirle çıkan "Ah Emre!" kelimeleri eşliğinde biraz duraksayıp açtı telefonunu.
"Efendim Kemal Bey!"
"Cenk! Neler oluyor? Deniz senin yanında mı?"
Cenk, parmaklarını sinirle saçlarının arasından geçirip nasıl cevap vereceğini düşünüyordu telefondaki adama. Aslında siniri Kemal Bey'e değil her şeyi bir çırpıda Kemal Bey'e yetiştiren Emre'nin kendisineydi. Sadece olayı anlatıp yanına gelmesini istemiş fakat Emre'nin dayısı olan Kemal Bey'in aynı zamanda Deniz'i çok seven ve kızı gibi sahiplenen patronu olduğunu unutmuştu.
Hal böyle olunca Emre olayı dayısına da yetiştirmeyi ihmal etmemişti.Bir iki kısa ama derin nefesten sonra Cenk kendini toparlayıp cevap verdi.
"Evet Kemal Bey. Deniz burda. Sakinleştirici verildi. Uyuyor şu an."
"Hay allah! Ferit Dede nasıl peki?"
"Kritik diyor doktor."
"Tamam oğlum tamam. Ben çıkıp geliyorum zaten oraya Emre'yle beraber. Ayrıca bana söylemen gereken başka şeyler de var."
Cenk Kemal Bey'in demek istediklerini anlasa da biraz duraksayıp konuyu kapatmak için anlamamış gibi yapmayı seçti.
"Tamam Kemal Bey. Emre hangi hastanede olduğumuzu biliyor. Sonra görüşürüz."
Telefon kapandıktan sonra Cenk'in gözleri kapı eşiğinden bakmakta olduğu odadaki hareketlenmeye takıldı.
Deniz uyanıyordu.Cenk, heyecan ve telaşla karışık bir hareketle odaya girip girmemekte kararsızlık yaşasa da Deniz'in yanında olmak istiyordu. Bu yüzden kapıyı iyice açıp adımlarını içeri doğru attı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI BENDE ''PAPATYA''
RomanceAdam papatyaları ilk kez sevdi. Kokladı. Kolladı. Çünkü kadın PAPATYA idi. Fakat bilememişti. Papatyalar diğer çiçeklerin aksine koparıldıktan sonra kokardı. Bunu çok sonra anlayacaktı... *** Kadınını her şeyden sakınan adamın, acıtan geçmişiyle ken...