~11~ HOŞÇAKAL

74 15 23
                                    


"Böyle bir şeye gerek yok. Ben bir eczan..."

"Lütfen."

***

Cenk, arabadan inerken kararsızdı.
Aslında hayalini bile zor kurabileceği adımlar atıyordu apartmanın kapısından girerken. Fakat yine de içinden gelen hafif bir korkuyla atıyordu o adımları.

Bilemiyordu, belki de o korkuya sebep olan önünde yürüyen kızı ürkütme endişesiydi. Bir papatya misaliydi Cenk'in Deniz'e karşı hissettikleri. Bu yüzden olsa gerek Cenk, o narin bedenin incinmesinden ve kırılmasından oldukça çok korkarken bunu başkalarının yapma cesaretine giriyor olması onu aynı zamanda öfkelendiriyordu.

Deniz evin kapısının önüne geldiğinde duraksayıp Cenk'in tereddütle attığı adımlarla kendisine yetişmesini bekledi. Kendisine doğru gelen adamın kalbini o kara gözlerinde görebiliyordu Deniz. Bilemiyordu. Belki de sadece girebilmeyi istiyordu kalbinden geldiğine inandığı şefkati Cenk'in gözlerinde.

Cenk, Deniz'in elinde anahtarıyla beklediği kapının yanına yaklaştığında usulca gülümsedi Deniz'e. Hala geç değildi. Bir bahane bulup gidebileceğini düşünürken araladı dudaklarını.

"Aslında gerçekten gerek yok. Hiç zahmet vermiyim. Hallederdim ben bir eczanede."

Deniz, aynı gülümsemeyle Cenk'e karşılık verdi. Kalbi kendisinden bağımsızdı sanki. Çarptıkça daha çok çarpıyordu.

"Ne zahmeti. Buyur geç lütfen." Dedi Deniz, kapıyı titrek elleriyle aralarken.

Cenk, içeri girdiğinde burnuna dolan tanıdık bir kokuyla istemsizce gülümsedi. Kafedeki çarpıştıkları an hissetmişti ilk kez bu kokuyu. 'Bütün ev sen korkuyorsun papatya.' dedi içinden, gözleri tekrar Deniz'in gözleriyle buluşurken.

"Dedem merak etmiştir. Hiç bu kadar geç gelmemiştim eve." Dedi Deniz, utancın verdiği hisle istemsizce saçmaladığını düşünürken. Anahtarını ve ceketini vestiyere bıraktıktan sonra akıl edebilmişti Cenk'i içeri yönlendirmeyi.

"Şey.. Ayakta kalma. İçeri geç lütfen." Dedi, dedesinin kaldığı odaya yönlendirdi Cenk'ı, önden gitmeyi ihmal etmeden.

"Kralım, ben geldim." Dedi Deniz, coşkuyla dedesinin yanına çömelip öperek.

"Deniz'im, nerde kaldın. Öldüm meraktan prensesim." Dedi Ferit Bey, Deniz'e gülümsemeye çalışarak.

"Özür dilerim dedecim. Birkaç işim vardı. Hem misafirimiz var. Bir arkadaşım Cenk. Eve kadar bana eşlik etti de." Dedi Deniz, kapı eşiğinde onlara gülümseyerek bakan Cenk ile göz göze gelince 'dedem olanları bilmesin' tereddütüyle mahçupça baktı.

"Ah! Öyle mi?" Dedi Ferit Bey, kapıda bekleyen adama sevecen bir bakış atarak devam etti.

"Gelsene oğlum içeri. Ayakta kalma geç otur."

Cenk, Deniz'in gözleriyle anlatmaya çalıştığını anladığını ifade edercesine bir göz kırpıp Deniz'in dedesine yaklaştı.

"Merhaba efendim. Kusura bakmayın, rahatsızlık verdim size." Dedi Cenk, avuçlarının arasına aldığı soğuk eli şefkatle sıktıktan sonra yaşlı adamın kendisini görebileceği bir yere geçip oturdu.

Ferit Bey, Cenk'e gülümseyerek biraz daha bakıp Deniz'e döndü.

"Bu yakışıklı delikanlıyı neden daha önce tanıştırmadın benimle Deniz'im."

Deniz, hafif kızararak Cenk'e bakıp ayağa kalktı.

"Denk gelmedi dedecim. Hem sen açsındır. Bir şeyler hazırliyim de ilacını iç." Diyerek konuyu değiştirmek isteyerek kaçarcasına çıktı odadan.

ADI BENDE ''PAPATYA''Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin