yanlış anlaşılma

1.6K 207 102
                                    

John aklını yitirmek üzereydi. Bir yandan Jaehyun'u ararken bir yandan da Simon'ın bunu nereden öğrendiğini düşünüyordu. Simon her kimse, haddini aşmıştı fakat John ne yapacağını bilmiyordu. Adam -ya da kadın- kendini iyi gizliyordu, ceketi ve bıçağı incelediğini söyleyen polisler aptal bir lise dramasıyla uğraşmak istemedikleri için ellerinden geleni yapmıyorlardı, sevgilisi yaralı şekilde günlerdir evinde oturuyordu ve en yakın arkadaşı ortalıklarda yoktu.

Simon çok zor oynuyordu. John'a sadece tek bir seçenek sunuyordu. Görevleri yerine getirse de sevdikleri incinecekti, getirmese de.

Aklına gelen fikirle, adımları ezbere bildiği yola saptı. Jaehyun'un nerede olduğunu tahmin etmek zor değildi. Jaehyun'un oturduğunu apartmanın arka bahçesinde, henüz ortaokullu çocuklarken kullandıkları bir ağaç evi vardı. Kendisi oraya gitmeyeli yıllar olmuştu fakat Jaehyun'un ne zaman yalnız kalmak istese oraya uğradığını da biliyordu.

Ortaokuldan bu yana epey gelişen vücudunu göze alırsak küçük kapıdan girerken son derece zorlanması normaldi. Ve şimdi iki koca adam, neredeyse ağaç evin tamamını kaplıyordu.

"Konuşmayacağım seninle." dedi Jaehyun yüzünü kendine çekitiği dizlerine yaslayarak.

"Konuşma o zaman, dinle sadece." Burada en son birlikte bulunduklarından bu yana Jaehyun fiziksel olarak büyümüştü fakat hala bir çocuk masumluğundaydı John'a göre. Bu onu gerçekten de masum yapar mı orası size kalmış.

"Ben değildim onları yazan, yemin ederim."

"Dinlemek de istemiyorum." diye susturdu Jaehyun onu. "Ben senin babanın sırrını ne olursa olsun korudum. Sense hemen, beni hiç dinlemeden annemin sırrını açıkladın tüm okula. Nefret ediyorum senden."

"Beni tanımıyormuş gibi konuşma." dedi John karşısında ağlayan çocuğun yüzünü görmeye çalışırken. "Neden sadece Dongyoung'la konuştuğunu gördüğüm için böyle bir şey yapayım Jaehyun? Mantıklı düşün!"

Jaehyun sessiz kaldı. Ardından başını kaldırıp en sonunda baktı gözlerinde samimi bir hüzünle karşısında oturan John'a. "Ben ve... Dongyoung?"

"Evet, dün ne konuştunuz bilmiyorum ama önemli değil tamam mı? Sadece lütfen inan bana, o yazı bana ait değil."

Jaehyun, John'ın en başından beri başka bir şeyden bahsediyor olduğunu fark edince yavaşça gözlerini ve yüzünü sildi.

"Ama o siteye sadece sen girebiliyorsun." dedi.

John derin bir nefes aldı. Simon'ı ona anlatmalı mıydı? Eğer anlatırsa Taeyong ve onun başına gelenler yüzünden John'ı suçlayabilirdi, haklı da sayılırdı. Yine de başka çaresi yoktu çünkü Simon'la kendi başına başa çıkamıyordu.

"Anlatacaklarım ikimizin arasında kalacak." Jaehyun onu güven verici bir baş sallamayla onayladı. "Birkaç gün önce, sanırım bir hafta oldu, beni sevdiğini iddia eden birinden mesaj geldi bana. Adının Simon olduğunu, oyun oynamak istediğini söyledi. Simon Diyor Ki oyununu biliyorsundur. Bana ilk görev olarak Taeyong'tan ayrılmamı söyledi ama onu ciddiye almadım. Sonraki gün de Taeyong'un başına gelenleri biliyorsun. İkinci görev olarak da seni hayatımdan çıkarmam gerektiğini söyledi, yine reddettim. Sonra da bunu yaptı. Polisler bu durumla ilgili bir şey yapmıyor, bilişim kulübü başkanı Kunhang da bulamadı onun hakında hiçbir bilgi. Nasıl yapıyor bilmiyorum ama her hareketimi hatta etrafımdaki herkesin her hareketini adım adım takip ediyor. Gelecek üçüncü görevden ölesiye korkuyorum çünkü her görevde sevdiğim biri zarar görüyor. Gerçekten ne yapacağımı bilmiyorum."

Son kısma doğru dolan gözleriyle cümlelerini zar zor toparladı. Onu saran kolların arasında gözyaşlarının akmaması için kendini zorlarken arkadaşının sırtını okşaması ona yardımcı olmuyordu. Sınırına gelmişti artık.

"Sorun yok." dedi Jaehyun ama John ona inanmadı. Sorun vardı, ortadan da kalkmayacaktı.

John kendine gelince Jaehyun'un içi içini yiyordu. Bir şeyler söylemesi gerekiyordu.

"Özür dilerim."

Karşısında saçları dağılan çocuk zorla bir gülümseme yerleştirdi dudaklarına. Jaehyun'un en başta ona bu kadar tepki gösterdiği konu hakkında özür dilediğini sandı.

"Sorun değil." deyip dostça vurdu koluna.

Oysa Jaehyun'un özrünün sebebi John'ın sandığı gibi değildi.







Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
simon says ㅅ johntenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin