kötü birisin

1.3K 184 162
                                    

Taeil hastaneden çıkana kadar yani bir hafta boyunca John, Ten'den başka kimseyle konuşmamıştı. Ölü gibi okula geliyor, biraz Ten ile vakit geçiriyor ve evine dönüyordu.

Ten sevgilisi için endişeleniyordu. Hatta anladığı kadarıyla sadece kendisi değil John'ın arkadaşları, eski arkadaşları, da onun bu haline üzülüyorlardı. Jaehyun ve Taeyong sürekli onunla konuşmak istiyor gibi görünüyorlardı. Mark zaten en başından beri mutlu değildi. Ten'in okula ilk geldiği zamanlarda yani bu altı kişilik arkadaş grubu dağılmadan önce gözlemlediğine göre John ile zaman geçirmekten en çok hoşlanan Mark'tı.

Fakat tüm bunlardan en çok etkilenen kişi Mark değildi. Yuta'ydı.

John'ın kendini onlardan soyutlamasıyla ve onlardan uzaklaşmasıyla beraber en yalnız kalan kişi Yuta olmuştu. Jaehyun ve Taeyong birlikteydi, Taeil'in Mark'ı vardı ve Mark'ın da Donghyuck'u. Oysa Yuta'nın en yakın olduğu kişi hep John'dı. Diğerlerinin yaptığı şeyler yüzünden onlarla da iletişimi kesmişti ve John olmadan tamamen yalnızdı. Ten onun için üzülüyordu, her ne kadar bazen onunla konuşmaya çalışsa da daha önce de söylediğim gibi, Yuta Ten'den hoşlanmıyordu.

Taeil'in hastaneden çıkıp okula döndüğü gün John ondan köşe bucak kaçmıştı, onu görmek sadece daha kötü hissetmesine ve Simon'ın daha sonra yapacağı şeyler için daha çok endişelenmesine sebep oluyordu.

Şimdiyse ikisi birlikte eve dönüyorlardı. John, kimi zaman Ten'den de uzak durması gerektiğini hatta her şeyi geride bırakıp okul değiştirmesi gerektiğini düşünüyordu çünkü o burada olduğu sürece birilerine zarar verileceğini biliyordu fakat Ten'siz de yapamıyordu.

İkili, sessiz yolda el ele ilerliyorlardı. John hiç iyi görünmüyordu bu yüzden Ten onu eve bırakmayı teklif etmişti.

John'ın evinin önünde hiç beklemedikleri biriyle karşılaştılar. Yuta, bir eliyle, tek omzuna taktığı çantasını sıkıca kavrıyor ve duvara yaslanarak yeri izliyordu. Onların geldiğini duymamıştı.

"Yuta?"

John'ın sesini duyunca başını kaldırdı. Gözü ikisinin kenetli ellerine kaydı, arından Ten'e hiç bakmamaya çalışarak gözlerini John'a yöneltti.

"Adımı hatırlıyorsun demek."

"Ne demek istiyorsun?" diye sordu John sevgilisinin elini bırakırken. Sesini sakin çıkarmaya çalışmıştı anlaşılan fakat Yuta'nın da aynı şekilde cevap vermiş olması başarılı olamadığını gösteriyordu.

"Ne demek istediğimi biliyorsun." dedi eliyle Ten'i işaret ederken.

"Diğerleriyle sorunların olabilir fakat beni bırakıp onu tercih etmen için hiçbir sebep yok."

"Anlayamazsın Yuta. Böylesi daha iyi."

"Daha iyi falan değil!" Yüzü kızarmaya başlamıştı. Zaten belli ki buraya da bu konuşmayı yapmak için gelmişti.

"Nasıl hissettiğimi tahmin edebiliyor musun? İkimiz de kaybettik arkadaşlarımızı çünkü onları tanımadığımızı öğrendik. Ama senin hala yalnız kalmamanı sağlayan biri var. Oysa benim tek arkadaşım sen kalmıştın, ama sen de yanımda değilsin."

Gözleri dolan Yuta hiç de tehlikesiz görünmediği için John, Ten'i arkasına aldı.

"Kendimce sebeplerim var. Sorgulama lütfen."

"Kendince sebepler mi? Benimle ne problemin olabilir? Ben sana ne yaptım?"

Gözünden yanaklarına yuvarlanan bir damla yaş John'ın kalbinin sızlamasına sebep olsa da gardını indirmedi. Geriledi biraz, sözde Ten onu evine bırakacaktı fakat şimdi o Ten'i bıraksa iyi olurdu.

"Uzatma Yuta, kalbini kırmak istemiyorum."

Yuta, avuç içleriyle yüzünü sildi. Bir anda tüm arkadaşlarını kaybetmiş olmak onu fazla etkilemiş gibi görünüyordu. Ten hala onun için üzülmeden edemiyordu.

"Çok kötü birisin." diye mırıldandı elleri hala yüzündeyken. Son kez eski arkadaşına ve onun sevgilisine bakıp uzaklaştı oradan.

Söylediği son cümle John'ın içine bir ağırlık çökmesine sebep olmuştu. O da istemiyordu bunun olmasını ama olmak zorundaydı. Simon onu kuklası gibi oynatıyordu ve ne kadar istese de elinden bir şey gelmiyordu.













kurban olurum sana üzülme sen 😢😢

simon says ㅅ johntenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin