Okulu, içinde öfkeden ziyade hayal kırıklığıyla terk etmişti. Herkese kırgındı, en çok da kendine.
Sevgilisine hak ettiği sevgiyi verememişti, en yakın arkadaşının kendi sevgilisine olan aşkını görememişti. Onların şu ana kadarki yakınlıklarını normal bulmuş ve buna müdahale edememişti. Hem müdahale etse ne olacaktı ki? Vaz mı geçeceklerdi birbirlerini sevmekten?
Geçemezlerdi çünkü John bunun nasıl bir duygu olduğunu biliyordu. Tüm bunları düşünürken bile aklında tek bir isim vardı: Ten.
İyi tarafından bakmasını sağlıyordu Ten'in varlığını hatırlamak. Artık aralarında bir engel olmadığını hatırlıyor ve adımlarını hızlandırıyordu.
Daha öncesinde onu bir kez evine bıraktığı için Ten'in evinin yolunu biliyordu. Onun evde olmasını dua ederken varmak üzereydi, acaba arayıp haber mi verseydim diye düşünüyordu ama çok geçti. Şanslıysa, bulurdu.
Dairesinin önünde bulduğunda kendini, nefes nefeseydi. Hiç beklemeden kapıyı çaldı. Cevap gelmedi. Tekrar çaldı. Yine yok.
Evde olmadığını düşünüp geri dönecekken açıldı kapı. Ten üstüne pijamaları, dağılmış saçları ve uykulu gözleriyle göründü kapının arkasında. John, onun bu haliyle bile göz alıcı olmasına şaşırmadı.
"Johnny?" diye sordu aklı karışan Ten. "Burada ne işin var?"
"Seni görmeye ihtiyacım vardı."
Ten, öncekine göre daha kendine gelmiş şekilde kapıyı aralayıp onun içeri girmesine izin verdi.
Burada olması Ten'i şaşırtmıştı. İki gündür konuşmuyor olmalarına rağmen onu görmeye ihtiyacı olduğunu söyleyip gelmesi, evet, şaşırtmıştı ama mutlu olmasını da sağlamıştı.
"Berbat görünüyorsun." dedi Ten çünkü John sahiden de berbat görünüyordu. "Ne oldu?"
"Yarım saat önce sevgilimin beni en yakın arkadaşımla aldattığı öğrendim." dedi direkt. Ten şaşkınlığını gizleyemezken John gülümsemeye çalıştı.
"Ama iyi tarafından bakalım. Artık seni öptüğüm zaman kötü hissetmeme neden olacak bir sevgilim yok."
Ten akıl karışıklığını gidermek için bir süre durdu. Ardından John'ın son söylediğinin bir tekliften başka bir şey olmadığını fark etti.
İstediğini ona vermek için hamle yaptığında, John'ın karşılık vermesi uzun sürmedi. Ten kollarını onun boynuna dolayarak parmak ucuna çıktığında John, dengede durması için belinden tutup destek verdi.
İkinci kez tadıyorlardı birbirlerini ve rahatlıkla söyleyebilirdim ki bu ilkinden çok daha şehvetliydi. Ne Ten'in uykusu ne de John'ın üzüntüsü kalmıştı. Hissetmek istedikleri tek şey birbirlerinin dudaklarıydı, belki daha fazlası.
Ten'in bacaklarını diğerinin beline dolayarak kucağına tırmanması ve John'ın onu duvara yaslaması saniyeler içinde gelişti.
Tüm bedenleri arzuyla kavruluyordu. John, alt tarafına bastırılan bacaklar karşısında; Ten ise kendi dudaklarını koparırcasına öpen dudaklar karşısında inlemelerini bastırmak için uğraşıyordu. İkisi de başarısız oldu.
![](https://img.wattpad.com/cover/211831378-288-k111893.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
simon says ㅅ johnten
Fanfictionㅡ etrafında neler döndüğünü görmüyordun, beni görmediğin gibi. ben de sana hepsini göstermeye karar verdim. ㅡ texting - tw