Sınava ikinci saat girmiştik. Jungkook hoca ile konuşmuş ve sınavı bir saat erteletmişti.Artık üzerimde gri eşofman takımım ve beyaz spor ayakkabılarım vardı. Saçlarım hala biraz daha nemliydi, kurutma makinesi bulamamıştım.
Jungkook sınavdan hemen sonra gitmişti. Onunla bir daha konuşmamıştık.
Ben ise sıramda oturmuş, kitap okuyordum. Sonra göz ucuyla Jongin'in ayağa kalkıp, arkadasını döndüğünü gördüğümde hızlıca kafamı kitabımın üstüne koydum.
Sınavdan hemen sonra Jungkook ve bana bakıp, kahkaha atmış ve bir şeyler söylemişti ama ne söylediğini duymamıştım. Sonunda ise Jungkook, Jongin'in kafasına sertçe vurarak onu susturmuştu. Sonra da gitmişti işte ve şimdi Jongin benimle uğraşırsa onu susturamazdım.
Neyse ki yanıma gelmemişti.
Okul çıkışında ilk önce alışveriş merkezine uğrayıp biraz gezindim ve kendime bir kitap alıp eve yürüdüm.
Eve yaklaşmıştım ki bir anda yağmur yağmaya başladığında, şokla çantamı sıkıca tuttum ve hızla koşmaya başladım. Bugün kesinlikle hasta olacaktım.
Eve ulaşmam, zile basmam ve hapşırmam aynı anda oldu. Ofladım. Saniyeler sonra kapı açıldığında, hızlıca içeriye girdim ve büyükannemi görünce kaşlarımı kaldırdım şaşkınlıkla.
Büyükannem pantolon ile montunu giymişti ve valizi hemen yanında duruyordu. Çantamı yere koyup, "Nereye gidiyorsun?" diye sordum.
Gülümsedi ve uzanıp, ellerimi tuttu. "Sana bahsetmiştim ya, bir gezi var diye." Evet, bahsetmişti. Büyükannemin bir arkadaşı jeju adasına gezi düzenlemişti ama büyükannem ilk başta beni evde yalnız bırakmamak için gitmek istememişti. Aslında arkadaşlarıyla gezmeyi seviyordu ve bu yüzden gitmesi için çok ısrar etmiştim yine de onu kararından döndürememiştim. Şimdi de fikri değişmiş olmalıydı. "Çok ısrar ettiler, kıramadım. Sen bakabilirsin değil mi kendine?"
Gülerek kollarımın arasına aldım onu. "Bakarım tabi, sen eğlenmene bak. Gözün arkada kalmasın."
Yanağını öpüp geri çekildim ve valizini alıp, kapıdan geçirdim onu.
İki gün yalnızdım.
Çok yorgun hissettiğim için kapıları kilitleyip, çantamı aldım ve direkt odama geçip kendimi yatağa attım. Anında uykuya daldım.
Uyandığımda ise terler içindeydim. Yanıyordum ama bunun tam tersi de deli gibi üşüyordum ve yorgana sıkıca sarılmıştım. Sıkıntılı bir nefes verdim. Bu halde asla yataktan kalkamazdım ama öylece yatarak da hiçbir şey elde edemezdim. Sadece hastalığım daha da kötüleşirdi.
Kaç saattir uyuyordum bilmiyorum ama hava çoktan kararmıştı. Sokak lambası odanın içini biraz aydınlatmıştı.
Telefonumdan bildirim sesi geldiğinde yorganı bırakmadan, yatağımın hemen yanındaki çantama uzanıp, içinden telefonumu aldım. Sonra hızlıca geri yatıp, yorgana daha sıkı sarıldım.
Bilinmeyen numaradan iki mesaj vardı. Onu hala kaydetmemiştim telefonuma.
bilinmeyen numara: selam
bilinmeyen numara: mesajlarıma cevap vermeyi düşünebilir misin artık
chaeyoung: düşünebilirim
chaeyoung: ama önce bana ismini söylemen gerekiyor
bilinmeyen numara: öyle bir şey yapmayacağımı biliyorsun
chaeyoung: öyle değil
chaeyoung: seni kaydedebilmem için
bilinmeyen numara: ne
bilinmeyen numara: beni hala kaydetmedin mi
chaeyoung: ismini bilmeden nasıl kaydedeceğim
bilinmeyen numara: beni hala kaydetmediğine inanmıyorum
chaeyoung: seninle uğraşmayacağım
chaeyoung: yapmam gereken şeyler var
chaeyoung: sonra konuşalım
Telefonu kilitleyip yastığın kenarına koyduğum an, karnım guruldadığında ne kadar aç olduğumu anladım ama kendimde yemek yapacak gücü de bulamıyordum.
Telefonumdan tekrar mesaj sesi geldiğinde, gözlerimi devirerek telefonu aldım ve mesajı açtım.
bilinmeyen numara: evde değil misin
chaeyoung: evdeyim
chaeyoung: o nereden çıktı
bilinmeyen numara: hiç
bilinmeyen numara: ne yapacaksın
chaeyoung: sanane
bilinmeyen numara: bugün daha bir huysuzsun sanki
chaeyoung: bak
chaeyoung: hastayım ve inan bana kimseyle uğraşacak halim yok
bilinmeyen numara: neyin var
chaeyoung: ateş falan işte
chaeyoung: şimdi beni rahat bırakacak mısın
bilinmeyen numara: bir şeyler yedin mi
chaeyoung: yemedim
bilinmeyen numara: hassiktir
bilinmeyen numara: büyükannen de yok evde
bilinmeyen numara: kim bakacak şimdi sana
chaeyoung: sen benim büyükannemin evde olmadığını nereden biliyorsun be
bilinmeyen numara: bekle
chaeyoung: ne
Çevrimdışı olduğunda zaten çatık olan kaşlarımı daha çok çattım ve sinirle güldüm. Benim hakkımda her şeyi biliyordu. Hatta büyükannem saatler önce evden gitmesine rağmen onun evde olmadığını bile biliyordu ama ben onun ismini bile bilmiyordum daha. Bu çok sinir bozucuydu. Biraz da korkutucuydu ama nedense bilinmeyen numaraya karşı kötü hiçbir şey hissetmiyordum.
Dakikalar geçti ama bilinmeyen numara çevrimiçi olmadı. Telefonu bir kenara bırakıp, uyumak için gözlerimi kapattığım an zilin çalmasıyla korkuyla sıçradım.
Yorganı bedenime sıkıca sarıp, homurdanarak ayağa kalktıktan sonra kapıya ilerledim.
Kapıyı yavaşça açtığımda, dışarıda kimse yoktu ama yerde bir tencere ve poşet vardı. Gözlerimi hızlıca dışarıda gezdirdim ama kimse gözükmüyordu.
Eğildiğim sırada tencerenin üzerindeki post-iti fark ettim. Post-it yağmur damlalarıyla ıslanmış, üzerindeki yazılar hafif dağılmıştı ama yine de ne yazdığı okunuyordu.
Çorbayı soğumadan bitir ve hemen ardından ilaçları iç. Umarım bu seni hemen iyileştirir.