3.5

5.1K 499 509
                                    


Jungkook'un bana kolay bir hayatı olmadığını söylediğini hatırlıyordum.

Ben dahil herkes onun mükemmel bir hayatı olduğunu düşünüyordu. Herkes ona özeniyor, onu kıskanıyordu ama aslında hiç kolay bir hayatı yoktu.

Lisede, Jongin'e sürekli çalışmaktan çok yorulduğunu söylediğini hatırladım. Kütüphanedeydik. Onlar benim uyuduğumu sanıyordu ama söylediği her şeyi duymuştum.

Şimdi anlıyordum. O hiçbir zaman gerçekten mutlu olmamıştı. Küçük yaşta yüzmeye başlamıştı, sürekli çalışıyordu. Bu onun hayali olmasına rağmen yine de mutlu değildi. Sürekli çalışmak yerine, biraz da eğlenmek istiyordu.

O zamanlar bunu bilmiyordum. Biz o zamanlarda konuşamamıştık hiç. Biz hiç birlikte olamamıştık ve şimdi de ayrı olmak beni delirtiyordu. Artık ne olursa olsun onunla olmak istiyordum.

Hoca dersi bitirdiğinde, hiç bakmadığım kitaplarımı çantama geri koydum. Dersi hiç dinlememiştim. Dün Jungkook'un yanından ayrıldığımdan beri onu düşünüyordum. Gece bile doğru düzgün uyuyamamıştım.

"İyi misin?"

Jimin kitabını elinde sallayarak yanımda yürümeye başladığında, "Doğrusu hayır." diye mırıldandım. "Onu düşünmeden edemiyorum."

"Anlıyorum..."  Omzumu sınavladı. "Tedavinin bitmek üzere olduğunu söyledi değil mi? Yani korkmana gerek yok. İyi olacak."

"Elimde değil." Sınıftan çıktığımızda, gülümsemeye çalıştım. Bunun hakkında konuşmak beni daha çok geriyordu. "Kafeteryaya mı ineceksin?"

Kafasını salladı. "Sen gelmeyecek misin?"

"Eve gitsem iyi olacak..." Bakışlarımı koridorda gezdirip, rahatsızca kıpırdandım. Bugün Jungkook ile konuşacaktık ama o ortalıkta gözükmüyordu. Ayrıca telefon numarası bile bende yoktu. Ona ulaşamazdım.

Jimin gülerek, "Jungkook bugün okula gelmedi." dedi. "Dünkü maçtan sonra toplantı gibi bir şey yapacaklarmış ama akşam senin yanına gelir, merak etme."

Gözlerime devirip, onu omzundan ittim. "Hiç komik değil."

El sallayarak bana sırtını döndü ve "Görüşürüz." diye bağırarak yanımdan uzaklaştı. Kafamı iki yana sallayarak ben de güldüm ve lavaboya ilerledim. İlk önce elimi yüzümü yıkasam iyi olacaktı.

Lavaboda kimse yoktu. Ellerimi hızlıca yıkadım ve kuruttuktan sonra tam lavabodan çıkacaktım ki, Lalisa açtığım kapıdan içeriye girip, kapıyı tuttu ve önümü kapattı.

Kaşlarımı çatarak ondan bir adım uzaklaştım. "Ne yapıyorsun?"

Ellerini göğsünde birleştirip, "Eğleniyor musun?" diye sordu. Yüzünde alaycı bir ifade vardı.

Ofladım. Şu an onunla uğraşmayı hiç istemiyordum.

"Ne saçmalıyorsun?"

Soruma cevap vermedi. "Jungkook ile ayrıldığımız için mutlu olmalısın." Bana bir adım yaklaştı. "Yerinde olsam o kadar sevinmezdim."

Derin bir nefes alarak elimi saçlarımdan geçirdim. "Çekil önümden."

Gülerek kafasını yana eğdi. "Sakin ol Chaeyoung. Bunları senin için söylüyorum."

Hiçbir şey söylemeden dik dik suratına baktım. Onu anlamıyordum. Neden böyle yapıyordu? Üzüldüğünü bilsem de bu yaptığı... Bu hiçbir şeyi düzeltmeyecekti.

Bir şey söylemeyeceğimi anladığında dudaklarını birbirine bastırarak kaşlarını kaldırdı. Bana bir adım yaklaşıp, "Jungkook'un hasta olduğunu biliyorsun değil mi?" diye sordu. Bunu benden daha çok şey bildiğini ima eder gibi söylemişti ve bu o kadar sinirimi bozdu ki yüzümün kıpkırmızı olduğuna emindim.

shinobi naku Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin