2.1

5.5K 557 737
                                    

3 yıl sonra;

"Nayeon o tabak bitmeden gidemezsin!"

Mutfaktan çıkmak üzere olan Nayeon oflayarak geri dönüp, sandalyesine oturduğunda güldüm.

"Hiç oflama, o tabak bitecek. Kahvaltı yapmaya alışmalısın."

Kahve makinesini alıp ona döndüm ve masaya ilerleyip, bardakları doldurdum.

Çatalını eline alıp, somurtarak önündeki omlete sertçe batırdı. "Kahvaltı yapmaktan nefret ediyorum!"

"Kahvaltını çok iyi yapmalısın." diye mırıldandım, Nayeon'un karşısına otururken. "Sağlığın için önemli."

Durdum. Bunu o söylemişti. Hatırlıyordum. Aradan üç yıl geçmesine rağmen hatırlıyordum.

Durduğumu fark eden Nayeon, "Ne oldu?" diye sordu.

"Hiç." diye mırıldandım çatalımı elime alarak. "Aklıma bir şey geldi. Önemsiz."

Önemsiz değildi.

Nayeon izlediği bir diziyi anlatmaya başladığında, dikkatlice onu dinlemeye başladım. Kahvaltıdan sonra derse geç kalmamısı için yardım etme teklifini geri çevirip, onu evden gönderdim ve masayı toparladım.

Nayeon'un ikinci yılının ilk günü benim ise üniversitedeki ilk günümdü. Nayeon ile aynı yaştaydık ama lisenin son yılı büyükannemi kaybedince o yıl ders çalışamamıştım hiç ve bir yıl daha denemiştim.

Büyükannemi özlüyordum. O gittikten sonra her şey o kadar zorlaşmıştı ki ölmeyi bile düşünmüştüm ama sonra Nayeon gelmiş ve yanımda olmuştu. O olmasaydı ne yapardım bilmiyorum. Şimdi ondan başka kimsem yoktu.

Neredeyse iki yıldır Nayeon ile birlikte bu evde yaşıyorduk. Bu ev Nayeon'un eviydi ama ben de faturaları ödeyerek biraz da olsun ona yardım ediyorum. Nayeon ilk başta çok kızmış ve faturaları kendisinin ödeyeceğini söylemişti ama sonunda pes etmişti. Büyükannem yıllarca biriktirdiği parayı bana bırakmıştı. Busan'daki evi de satmıştım. Elimde olan parayla yıllarca idare edebilirdim. Zaten üniversiteden sonra mesleğimi de elime almış olacaktım. Bu yüzden para sıkıntım olmuyordu.

Yine de hep eksiktim. Canım yanıyordu.

Mutfakta işim bittiğinde odama geçip pijamalarımı çıkardım ve üzerime mom jean ve beyaz tişört geçirdim. Siyah çantama ihtiyacım olan eşyaları atıp, beyaz spor ayakkabılarımı da ayağıma geçirip, evden çıktım.

Dersim ikideydi, Nayeon'un söylediğine göre yol yaklaşık bir saat sürüyordu ve eğer öyleyse ben okula ulaştığımda derse bir saat kalacaktı.

Yine de otobüse bindim. O bir saatte biraz okulu gezebilir ya da kafeteryada bir şeyler içip, kitap okuyabilirdim. Evet, bu gayet güzel bir plandı.

Nayeon'un dediği gibi yaklaşık bir saatte okuldaydım. Seul Ulusal Üniversitesi. Burayı kazanmak için çok çalışmıştım ve işte şimdi buradaydım. Mutlulukla gülümsedim ve fakülteden içeriye girdim.

Bir süre fakültenin içinde dolaştıktan sonra kafeteryaya ilerledim ve kendime bir kahve aldım ama tam masaya ilerleyeceğim sırada sağ tarafımda arkası bana dönük bekleyen çocuk, ben tam yanından geçeceğim sırada hızlıca arkasını döndü ve bana çarptı. Kahvenin üstüme dökülmemesi için hızlıca elimi uzattım ve bu sayede kahve sadece yere dökülmüş oldu. Büyümüş gözlerimle karşımdaki çocuğa döndüğümde, kaşları çatık bir şekilde bana baktığını gördüm. Elleri pantolonun cebindeydi ve hatalı olan o değilmiş gibi oldukça rahat gözüküyordu.

"Önüne baksana." dediğinde, şaşkınlıkla dudaklarımı araladım.

"Bana çarpan sensin!"

"Arkamda gözüm yok? Biraz uzaktan yürümen gerekiyordu."

Dudaklarımı araladım ama şaşkınlıktan hiçbir şey söyleyemedim. Bu çok saçmaydı. Daha ilk günden bu olanlara inanamıyordum.

Karşımdaki çocuk güldüğünde, daha çok sinirlenmiştim. "Aptal mısın sen be! Elim yandı senin yüzünden, bir de ukala ukala konuşuyorsun!"

Söylediklerim komikmiş gibi gülmeye devam ettiğinde, iyice sinirlenmiştim. Yüzümün kıpkırmızı olduğuna emindim.

"Gerizekalı." diye homurdandım. Omzumdan koluma düşmüş olan çantamı düzelttiğim sırada hala gülmeye devam ediyordu. Sonra sarı saçları omuzlarına gelen, tatlı gülümsemeli bir kız yanımıza geldi ve bana çarpan çocuğun omzuna vurdu. Çocuğun yüzündeki gülümseme anında yok olmuştu.

"Aptal Yoongi." diye mırıldandı kız ve yanıma gelip kahveyi elimden aldı. Elim ıslaktı ve kızarmıştı. "Onun adına üzgünüm. Biraz huysuzdur."

"Anladım onu."

Kız güldü. Adının Yoongi olduğunu öğrendiğim çocuk ise gözlerini devirip, "Hadi git de elini yıka. Sonra elim çirkinleşti diye gelip beni suçlama." diyerek yanımızdan uzaklaştığında, şokla arkasından baktım. Bu çocuk delirmişti.

"Yoongi tuhaf bir tiptir, boşver sen onu." diye gülerek konuşan kıza döndüm. "Gel elini yıkayalım biz."

Kafamı sallayıp birlikte kafeteryanın hemen yanındaki lavaboya yürüdük, kız kahve bardağını kafeteryanın çıkışındaki çöpe atmıştı. Lavaboya girdiğimizde hemen ellerimi yıkadım. Neyse ki fazla bir şey yoktu.

Ellerimi kuruttuğumda, kız elini uzatıp, "Ben Lalisa." diye mırıldandı. Elini sıktım.

"Chaeyoung."

"Tanıştığıma memnun oldum Chaeyoung." Genişçe gülümsedi. "Yoongi adına tekrar özür dilerim. Şimdi gitmem gerekiyor, dersim var. Sonra görüşürüz!"

El salladı ve benim cevap vermemi beklemeden, lavabodan çıktı. Çok enerji dolu ve tatlı bir kızdı. Onu sevmiştim.

Dersime az kaldığı için ben de lavabodan çıktım ve dersliğe doğru ilerledim.

Çok fazla kişi yoktu derslikte. Orta sıralara geçip oturmamdan kısa süre sonra Lalisa da girdi dersliğe, demek ki onunla aynı dersi alıyorduk.

Beni görünce el sallayıp, ön sırada oturan gri saçlı bir çocuğun yanına oturdu.

Sonra sınıf yavaşça doldu ve hoca girdi dersliğe. Heyecanla dersi dinlemeye başladım.

Ders bittiğinde ise ilk baştaki heyecanımdan gram kalmamıştı. Yorulmuştum. Ki bugün bir saat sürmüştü ders, normalde iki saat sürüyordu. Hoca ilk günden üstümüze fazla gelmek istememişti.

Defterimi ve kalemlerimi çantama attığım sırada dersliğe giren bir çocuk çekti dikkatimi. Onu tanıyordum. Üzerinde siyah yırtık bir kot, beyaz tişört vardı. Hep sade giyinirdi zaten. Boyu da uzamıştı. Beyaz tişörtünden kasları hafif belli oluyordu, boynundaki ve elindeki dövmeleri görmüştüm. Değişmişti ama hala çok yakışıklıydı.

Büyük adımlarla Lalisa'nın yanına ilerledi ve ona ulaştığında gülümseyerek Lalisa'nın dudaklarına küçük bir öpücük bıraktı. Sonra gri saçlı çocukla biraz konuşup, Lalisa'nın elini tuttu ve birlikte sınıftan çıktılar. Beni görmemişti.

Ben sözümü tutmuştum ama Jungkook beni çoktan unutmuştu.

shinobi naku Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin