1.3

5.1K 501 234
                                    


Bilinmeyen numarayı engelledim. Jungkook'u beni takip etmekle suçladıktan sonra sinirlerim bozulmuştu ve bu bilinmeyen numara yüzündendi. Bu yüzden eve girer girmez onu engellemiştim. Sinirli olduğum için bir şeyler yapacak hevesim de kalmamıştı, hemen yatağa yatmış ve uyumaya çalışmıştım.

Sabah uyandığımda ilk önce bilinmeyen numaranın engelini kaldırdım çünkü artık daha sakindim ve yaptığımın yanlış olduğunu hissetmiştim.

Duş alıp, giyindikten sonra kahvaltı yapmak için masaya oturduğumda bilinmeyen numaradan da mesaj gelmişti.

bilinmeyen numara: yine ne oldu

chaeyoung: hiçbir şey

bilinmeyen numara: beni engelleyip tekrar kaldırdın

chaeyoung: yani?

chaeyoung: hoşuna gitmiyorsa mesaj atma

bilinmeyen numara: hastalığın geçmedi mi daha senin

chaeyoung: hasta değilim ben

bilinmeyen numara: huysuzsun

chaeyoung: senin yüzünden

chaeyoung: sapık

chaeyoung: rezil oldum ya

bilinmeyen numara: ne ckşamcqğxnqp

chaeyoung: jungkook'u beni takip etmekle suçladım

chaeyoung: senin yüzünden

bilinmeyen numara: 🤠

bilinmeyen numara: benim jungkook olmadığımı nereden biliyorsun ki

bilinmeyen numara: sonuçta aynı sınıftayız

chaeyoung: jungkook olsaydın bana mesaj atmazdın

bilinmeyen numara: neden

chaeyoung: of sanki bilmiyorsun

chaeyoung: o meşgul bir insan

chaeyoung: güzel, düzenli bir hayatı var

chaeyoung: bir geleceği var

chaeyoung: ve o jungkook işte

chaeyoung: benimle mi uğraşacak

bilinmeyen numara: beni sinirlendiriyorsun

bilinmeyen numara: kendini küçük görmekten vazgeç

bilinmeyen numara: o senin yanında bir hiç

bilinmeyen numara: ayrıca onu tam olarak tanımıyorsun bile

bilinmeyen numara: güzel bir hayatı olup olmadığını bilemezsin

chaeyoung: beni yargılayıp durma

chaeyoung: istersem kendimi küçük görürüm istersem görmem bu seni hiç ilgilendirmez

chaeyoung: söylediklerini dikkate alacak değilim

chaeyoung: seni tanımıyorum bile

chaeyoung: bir hiçsin

bilinmeyen numara: evet öyleyim

bilinmeyen numara: söylediğim gibi
✔️✔️

Sinirle telefonu kilitleyip, ayağa kalktım ve hızlıca kahvaltı boşlarını toplayıp, çantamı aldıktan sonra evden çıktım.

Sinirlerim bozulmuştu yine. Bana sürekli ne yapmam gerektiğini, ne hissetmem gerektiğini söylüyordu. İyiliğim için söylüyor olsada sinir bozucuydu. Ben ne yapmam gerektiğini biliyordum, geri zekalı değildim. Ki zaten tüm bu kötü sözlerin arasında iyi hissetmemi beklemesi de saçmalıktı.

İyi değildim. İyi de olmayacaktım.

Okula ulaştığımda ilk derse geç kalmıştım. Bu yüzden biraz kantinde oturdum ve sonra soyunma odasına gidip üstümü değiştirdim. İkinci ders beden eğitimiydi.

Ben giyindiğim sırada kızlar da soyunma odasına gelmişti. Onlara kısaca selam verip spor salonuna ilerledim. Salona ulaştığım an salonun büyük kapısından içeriye Jungkook girdi. Üzerinde siyah eşofman ve tişört vardı. O bu yıl hiçbir beden dersine katılmamıştı bu yüzden şimdi burada olması tuhaftı.

Hoca ve tüm sınıf salona geldiğinde ilk önce sıraya girdik ve hoca sayım yaptıktan sonra herkesin eşinin yanına gitmesini söyledi. İlk derste herkes birisiyle eşleşmişti. Benim eşim ise Nayeon'du ama o artık yoktu ve ben tek başımaydım.

Herkes eşiyle birleştiğinde ortada sadece Jungkook ve ben kalmıştık. Hoca ikimize bakıp, "Ne bekliyorsunuz? Mekik çekmeye başlayın." dediğinde yavaş adımlarla Jungkook'un yanına ilerledim ve onun minderin üstüne yatmasını bekledim.

Yüzüne bakamıyordum. Dizlerimi onun bacaklarının iki yanına koyup, bacaklarının üstüne oturduktan sonra ellerimi dizlerine bastırdım.

Kollarını kafasının altında birleştirip, mekik çekmeye başladığında sadece ellerime bakıyordum.

Sonra kendimi tutamayıp, "Özür dilerim." diye mırıldandım. Mekik çekmeyi bıraktı. Bakışlarımı yüzüne çıkardığımda, çok yakınımdaydı.

"Neden özür diliyorsun?"

Hafifçe omuz silkip, yutkundum. "Dün seni suçlamam çok saçmaydı. Ben sadece... tuhaf bir zamandan geçiyorum ve senin de evinin orada olmadığını biliyorum. Yani ben..."

Güldüğünde sustum. Kaşlarım istemsizce çatıldığında, "Sorun değil Chaeyoung," diye mırıldandı. "Kendini açıklamana gerek yok. Ne söylemek istediğini anladım."

Hiçbir şey söylemedim. Sadece kafamı salladım. O da bir şey söylemedi. Gözlerimizin içine bakıyorduk ve bir anda onun gözleri dudaklarıma kaydığında, sertçe yutkundum. Biraz daha bana yaklaşsa dudaklarımız birbirine değecekti.

Hızla ayağa kalkıp, "Bence bu kadar mekik yeter." diye mırıldandım ve su içmek için kenara attığım çantama doğru ilerledim.

Kalbim, kalp atışlarımı duyabileceğim kadar hızlı atıyordu. Yanaklarım yanıyor, ellerim titriyordu. Çok yakınımdaydı ve dudaklarıma bakmıştı! Neredeyse beni öpecek gibiydi.

Çantama ulaştığım zaman telefonum titrediğinde ilk önce gelen mesajı açtım.

bilinmeyen numara: bu canımı yaktı
✔️✔️

shinobi naku Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin