Büyükannem eve geldiğinde, Nayeon ile görüntülü konuşuyordum. Bu yüzden Nayeon'a biraz beklemesini söyleyip, salona gittim ve büyükannem ile sarılıp, onunla biraz sohbet ettim. Yemek hazırlamayı teklif ettiğimde ise yorgun olduğunu söyleyip odasına çekildi.Ben de tekrar odama döndüm ve Nayeon'a günlerdir bilinmeyen numaradan aldığım mesajları anlattım kısaca. İlk önce çığlık atıp, sonra yatakta zıpladığında yüzümü buruşturarak onu izledim. Bunun neyine bu kadar seviniyordu anlamamıştım.
Sonunda sakinleştiğinde, "Bizim sınıftan olduğuna emin misin?" diye mırıldandı.
"Eminim."
Gözlerini kısıp, ellerini çenesine yaslayarak düşünmeye başladığında, bilgisayarımın yanındaki kahvemi ellerimin arasına aldım.
"Bizim sınıftaki tüm erkekler gerizekalı, Jungkook hariç."
Kafamı salladım ve biraz sonra Nayeon gözlerini büyüterek, "Jungkook!" diye bağırdığında, gözlerimi devirdim.
"Saçmalama!"
"Neden olmasın ya?! Hem çok da güzel olur! Jungkook ve sen." Kahkaha atarak yüzünü yatağa gömdüğünde, sesli bir nefes vererek başımı ovdum.
"Bağırmayı kes! Jungkook olamaz, o olsaydı dün kendinden üçüncü kişi olarak bahsetmezdi herhalde?"
"Bir dakika," Nayeon yattığı yerde doğruldu. Kaşları çatıktı, yüzünde saçma bir ifade vardı. "Neden Jungkook hakkında konuştunuz ki?"
"Öyle konu açıldı."
"Chaeyoung!"
Oflayarak Jungkook ile aramızda geçen, o tuhaf olayı anlattığımda, Nayeon çığlık atmıştı yine ve bilinmeyen numarayı engelleyip, Jungkook'a yazmamı söylediğinde görüntülü aramayı sonlandırmıştım. Bazen Nayeon çok saçmalıyordu.
Büyükannemi rahatsız etmemek için yavaşça mutfağı toplamaya başladığımda, aklımda hep Jungkook vardı. Bir an dün olanların önemsiz olduğunu düşünürken, bir an önemli olduğunu düşünüyordum. Çok tuhaf geliyordu. Düşünmeden edemiyordum. Eğer kalkmasaydım beni öpecek miydi?
Hayır, öpemezdi. Okuldaydık, öyle bir şey yapamazdı. Ama öpecek gibi bakmıştı. Başka bi yerde olsaydık öper miydi?
Sinirle elimdeki çöpü çöplüğe hızla attığımda büyük bir gürültü çıktı. Yüzümü buruşturup, alnıma vurdum. Büyükannemi uyandırmadan, mutfaktan çıksam iyi olacaktı.
Çöpün ağzını bağlayacaktım ki, dolduğunu görünce telefonumu ve anahtarımı cebime atıp, çöpü alarak evden çıktım. Hem biraz temiz hava almış olurdum.
Sokağın sonundaki çöplere geldiğimde Jungkook'u gördüm. Siyah çöp torbası ayaklarının hemen yanındaydı ve telefonuyla uğraşıyordu. Bugün de büyükannesinde kalıyor olmalıydı. Onu daha önce burada görmediğime inanamıyordum. Aslında büyükannesini de çok iyi tanırdım. Jeon Hyunjoo ve büyükannem arkadaştı.
Çöpü çöp kovasına attığımda çıkan gürültüyle Jungkook irkildiğinde, istemsizce güldüm. O da güldü. "Beni korkuttun."
Telefonu cebine atıp, o da çöpü çöp kovasına attığında, "Üzgünüm." diye mırıldandım omuz silkerek. Ve eve doğru yürümeye başladığımda o da benimle birlikte yürümeye başladı.
"Seni daha önce görmemiştim hiç." diye mırıldandı. "Gerçi büyükanneme fazla gelmem ama yine de burada oturuyorsun. Görmemem tuhaf."
"Öyle." diyerek katıldım onun söylediklerine. "Ben de seni görmemiştim."
Güldü. "Biliyorum."
Bu geçen geceyi hatırlamama neden oldu ve utançla yüzümü buruşturarak önüme döndüm. Yaptığım tam bir saçmalıktı. Her hatırladığımda sinirlerim bozuluyordu.
Hiç konuşmadan yürümeye devam ediyorduk ki, bize doğru koşarak gelen köpeği gördüğümde korkuyla çığlık atıp, Jungkook'un arkasına geçtim. Kollarını sıkıca tutuyordum, o an Jungkook'un kim olduğu hiç umurumda değildi.
Köpek Jungkook'un hemen önünde durup, havlamaya başladığında, "Kov şu köpeği!" diye bağırdım. "Ben köpeklerden korkarım."
Jungkook hiçbir şey anlamamış gibi, "Ne?" diye mırıldanarak bana dönmeye çalıştı ama kollarını o kadar sıkı tutuyordum ki, hareket dahi edememişti.
"Kov köpeği!"
"Bir şey yapmaz ki."
"Hadi ya? Teşekkürler! Korkmuyorum artık!"
Kahkahası kulaklarımı doldurduğunda, "Gülme!" diye bağırdım. Neredeyse ağlayacaktım. Çok korkuyordum.
"Tamam tamam." Artık gülmüyordu ama sesinden eğlendiği belliydi. "Kollarımı bırakırsan onu gönderebilirim."
Anında kollarını bıraktım. Jungkook eğilip, köpeği severek kulağına bir şeyler söylediğinde kaşlarımı çattım. Ne söylediğini duymuyordum. Sonra köpeği biraz daha sevdi ve köpek arkasını dönüp yanımızdan uzaklaştığında bana döndü. Sırıtıyordu.
"Hiç komik değil."
Yanından geçip, tekrar eve doğru yürümeye başladım. Hemen arkamdan geliyordu.
"Bir de bana sor."
Sesli bir şekilde ofladım ve ona ters ters bakıp, tekrar önüme döndüm. Bu daha çok gülmesine neden oldu. Ne kadar güzel güldüğünü düşünmemeye çalıştım.
"Gülme artık!"
"Elimde değil."
Yüzüne dik dik baktım yine ama sonra ben de güldüm.
"Sende gülüyorsun."
"Sinirlerim bozuldu çünkü."
Bana inanmadığını gösteren bir bakış attığında, gözlerimi devirdim ama yine de gülüyordum. İkimizde yüzümüzdeki gülümseyle eve doğru ilerliyorduk ki, bir anda aklıma onun Jongin'in arkadaşı olduğu geldi ve hemen yüzümdeki gülümseyi sildim. Bunu Jungkook da fark etmişti.
O da yüzündeki gülümseyi silip, kaşlarını çattı. "Ne oldu?"
"Hiçbir şey." Evimin önüne gelmiştik. Bu yüzden yüzüne bile bakmadan, "İyi geceler." diye mırıldandım ve ona sırtımı dönüp, hızlı adımlarla eve yürüdüm. Cebimden anahtarı çıkarıp kapıyı açtığım sırada hala beni izliyordu. Sonra içeriye girip, kapıyı suratına kapattım.