1.2

5.3K 489 164
                                    

chaeyoung: sen benimle dalga mı geçiyorsun

bilinmeyen numara: ne oluyor

bilinmeyen numara: çorbayı içtin mi

chaeyoung: hayır içmedim

chaeyoung: sapık

chaeyoung: sen benim evimi nereden biliyorsun

bilinmeyen numara: sapık mı

bilinmeyen numara: cidden mi

bilinmeyen numara: seni eve girerken gördüm?

chaeyoung: yalancı

chaeyoung: beni takip ettin

bilinmeyen numara: neden bu kadar paranoyaksın

bilinmeyen numara: bir iyilik yaptım işte

chaeyoung: seni tanımıyorum

bilinmeyen numara: çorbayı içtin mi

chaeyoung: sen cidden benimle dalga geçiyorsun

chaeyoung: tanımadığım birisinin kapımın önüne bıraktığı çorbayı içecek değilim

bilinmeyen numara: yani içtin

chaeyoung: nereden çıkardın bunu

bilinmeyen numara: beni tanımıyorsun ama yine de benimle konuşuyorsun

chaeyoung: seni şimdi engelliyorum

bilinmeyen numara: umarım ilaçları da içmişsindir

bilinmeyen numara: gitmem gerekiyor

bilinmeyen numara: iyi geceler chaeyoung

chaeyoung: bekle

bilinmeyen numara: efendim

chaeyoung: bu nereye kadar böyle gidecek

bilinmeyen numara: nasıl

chaeyoung: bana ne zaman kim olduğunu söyleyeceksin

bilinmeyen numara: bilmiyorum

bilinmeyen numara: belki bir gün söylerim

bilinmeyen numara: iyi geceler chaeyoung

Çorbayı ve ilaçları içmiştim. Çok aç ve hastaydım, çorbayı kimin kapıma bıraktığı umrumda bile değildi. Yine de bu korkutucu olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Ama en korkutucu olanı ise onun hakkında kötü bir şey hissetmiyor oluşumdu. Onu tanımıyordum, o çorbayı içmemeli, onunla konuşmamalı ve onu engellemeliydim. Doğru olan buydu ama hiçbirini yapmıyordum. Çünkü bu çok utanç
verici olsada ben de artık sevilmek istiyordum. Yalnız olmaktan bıkmıştım. Birileriyle konuşmak, arkadaş olmak istiyordum. Kendimi sevmek istiyordum.

Zor olsada ayağa kalkıp, ılık bir duş aldıktan sonra pijamalarımı giydim ve siyah saçlarımı kurutup, yatağıma uzandım. O kadar halsizdim ki anında uykuya dalmıştım.

Uyandığımda saat dokuzdu. Okula gitmeyecektim, bu yüzden yavaşça yataktan kalktım ve üstümü değiştirmeden kendime kahvaltı hazırladım.

Kahvaltımı yaptıktan sonra tekrar ilaçlardan içtim. Düne göre biraz daha iyiydim ama hala halsizliğim vardı. Zaten bu hastalığın kısa sürede geçeceğini de sanmıyordum.

Akşama kadar yatağımda yattım ve dizi izledim. Sadece arada tuvalete kalkmıştım.

Akşam olduğunda bir şeyler atıştırmak için mutfağa ilerledim ama hiçbir şey yoktu. Bu yüzden montumu üzerime geçirdim ve evden çıkıp, markete ilerledim.

Market iki sokak arkadaydı ve ben deli gibi üşüyordum. Montuma sarılıp, beş dakikalık yolu iki dakika da yürüdüm hızla.

Markette yavaşça yürüyüp, sepetimi doldururken çikolata raflarının önünde Jungkook'u görmem ile durdum ve kısaca onu inceledim.

Üzerinde gri bir eşofman, beyaz bir kazak ve siyah ceketi vardı. Saçları dağınıktı. Nayeon'un söylediği gibi o cidden çok yakışıklıydı ve hayranlarının olmasına şaşırmak saçma olurdu.

Dikkatini çekmemek için yürümeye başladım ve yanından geçtiğim sırada kafasını kaldırıp bana baktı. Kafasıyla selam verdiğinde, ben de kafamla selam verdim ve yanından uzaklaştım.

Kasada hemen arkamdaydı. Aldıklarımı kasadan geçirip, poşetledim ve ona hiç bakmadan marketten çıktım. Eve yürürken hala arkamdaydı.

Beni takip ediyor olamazdı değil mi? Bilinmeyen numaradan sonra her şeyden şüphelenmeye başlamıştım ama onun bilinmeyen numara olmadığını da biliyordum. O benim için fazla yüksekteydi.

Yine de korkutucuydu ve beni takip ettiğini düşünmeden edemiyordum çünkü iki sokak boyunca benim arkamdan gelmişti. Evime sadece birkaç adım kala, arkamı dönüp, "Sen beni takip mi ediyorsun?" diye bağırmadan edemedim.

Anında durdu. "Ne?"

Elimdeki poşeti sıkıca tutup, ona doğru bir adım attım. "Niye peşimden geliyorsun?"

Kaşlarını kaldırdı şaşkınlıkla. "Çünkü burada oturuyorum?"

"Yalan söyleme. Burada oturuyor olsaydın seni görmüş olurdum."

Güldü ve kollarını göğsünde birleştirip, "Öyle mi?" diye sordu

"Öyle."

Gülerek kafasını salladığında, kaşlarımı çattım. "Beni görmemiş olman çok normal çünkü buraya fazla gelmem."

"Nasıl yani?"

Omuz silkip, hemen yanındaki mavi evi gösterdi. "Büyükannem."

Hiçbir şey söylemedim.

Güldü tekrar. "Seni korkuttuysam üzgünüm Chaeyoung. İyi geceler."

Küçük adımlarla eve yürüyüp, içeriye girdiğinde hala orada hiçbir şey söylemeden dikiliyordum.

Rezil olmuştum. Bilinmeyen numara yüzünden Jungkook'a rezil olmuştum!

shinobi naku Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin