•vingt•

5.6K 211 71
                                    

Yoldaydım. Kaan Ali'yle olan konuşmalarımı okumuş, beni bir güzel azarlamıştı. Ben Kaan'dan aldığım cesaretle yoldaydım.

Deniz: konuşmamız gerek Ali

Ali: hayırdır

Deniz: sorgulama lütfen açıklayacağım

Deniz: seni parkta bekliyorum

Ali: kızım endişelendirmesene adamı

Ali: ne oldu birden bire

Deniz: korkma ciddi bir durum yok

Deniz: sen sadece

Deniz: hiçbir şeyin böyle olmasını istemediğimi bil

Ve ona son mesajımdı. Muhtemelen olayın ciddiyetini kavramış, bana cevap vermeden yola çıkmıştı. Adımlarımı öyle hızlı atıyordum ki, heyecanımı ve stresimi unutayım diye eklemlerime eziyet ediyordum.

Sonra onu gördüm. Parkın diğer ucundan girdi benimle aynı anda. Elleri ceketinin cebinde gözleri yerdeydi. Parka girdiğini fark ettiğinde durdu ve gözlerini sanki karşısında olduğumu biliyormuşçasına bana çevirdi. Ben onun karşısına geçene kadar gözlerime çatık kaşlarıyla baktı.

Nefes nefese durdum önünde.

"Ne oldu bir anda?" Diye sordu. Ben, farkında olduğum 'bu son görüşmemiz' gerçeğiyle, her şeyi ağırdan almak niyetindeydim. Fakat anlaşılan sonuç odaklı davranacaktık.

"Özür dilerim seni alıkoymuş gibi oldum ama gerçekten daha fazla dayanamazdım."

"Ne özürü saçmalama. Senin için endişelendim. Ağar topar çağırınca. Neymiş dayanamadığın şey?" İşte başlıyorduk. Sayısız kez provasını yaptığım, olsa nasıl olurdu dediğim o an beni istemediğim kadar hazırlıksız yakalamıştı fakat buradaydık işte. Dönüş yoktu. Gözlerinin içine bakabiliyorsun son kez baktım.

"Ali, biliyorum sana söylediğimde beni dinlemeyeceksin. O yüzden şimdiden senden özür diliyorum. Hiçbir şeyin böyle olmasını istemedim. Bunu ben istemedim. Yine de bunca zaman yanımda olduğun her an için sana teşekkür ederim." Derin bir nefes aldım. Kaşları daha da çatıldı.

"Aklıma olur olmadık şeyler sokuyorsun Deniz."

"Ali ben seni seviyorum." Söyledim. Gözlerimi bir an bile kırpmadım yüzüne bakarken hiçbir tepkisini kaçırmak istemedim. Kaşları eski halini haldı. Dudakları kıvrıldı.

"Ne var kızım bunda? Ben de seni seviyorum." Dedi. İşte bu kadardı. Ne demek istediğimi gayet iyi anlamıştı. Bana konduramıyordu. Arkadaşlığımıza bunu yakıştıramıyordu. Burukça gülümsedim,

"Ne demek istediğimi, ne anlatmak istediğimi sen çok iyi anladın Ali. Ben senin vereceğin tepkileri az çok biliyorum zaten. Sadece bu süreci benim için hızlandır yoksa vicdan azabım beni senin karşında öldürecek."

İşte o zaman gülmeyi kesti. Kaşları tekrar çatıldı.

"Sen-" dedi ve durdu. Gözlerini yumdu, yutkundu. Saniyeler sonra, güzel gözleri tekrar benimle buluştu. "Sen şu anda ne yaptığının farkındasın değil mi?"

Her şeyin farkında olarak salladım kafamı. Şu saniyeye kadar bir ateş gibi yanan cesaretimin yerinde şimdi yeller esiyordu.

"Sen bana, kendine, arkadaşlığımıza ne yaptığının farkındasın değil mi?" Yine salladım kafamı. Elleri yüzünü buldu. Önce yüzünü kendine gelmek istercesine sıvazladı, daha sonra elleri saçlarından geçip ensesinden birleşti.

"Yıllardır yakın arkadaşız biz Deniz." Dedi elleri iki yana düşerken. "Yıllardır hep yan yanayız, her anımız bir bizim. Sen bizim onca anımıza, çocukluğumuza nasıl yapabilirsin bunu?"

Bu, ilk göz yaşımdı. Onun için akıttığım ilk göz yaşım değildi ama ona gösterdiğim ilk göz yaşımdı.

"Ne olacak şimdi?" Sesi gitgide yükselmeye başladı. "Ne olacak şimdi Deniz ben nasıl görmezden geleceğim söylediğin bu şeyi? Eskisi gibi olabilir miyiz biz seninle? Her şeyi geçtim, Kardelen var Deniz. Şu an bile ona ihanet etmiş gibi hissettiriyorsun beni."

Gözyaşlarım hızlandı. Kardelen'in onun için önemini de bu cümleleriyle öğrenmiş oldum. Her şeyi geçerdi, Kardelen'e kadar. Bizim dostluğumuzu geçerdi de Kardelen'e karşı hissettiği asılsız ihanet duygusunu geçemezdi.

Kendime güldüm. Kendime acıdım. Kırıktı sesim ama yine de konuştum.

"Seni sevdiğim için senden özür dilerim ben." Boğazımı temizledim. "Yıllardır ne çektiğimi bilmiyorsun sırf sana olan sevgim yüzünden. Ben bu zamana kadar böyle olmayalım diye çektim bunca acıyı. Dayandım ben buna Ali ama sen o kızı getirene kadar. Olmadı işte ne yapayım? Dayanamadım gördün olanları. Seninle aramızı açtım. Artık içimde tutup aramızın bozulmasını sebepsiz kılmaktansa, bazı şeyler netleşsin istedim."

Derin bir nefes aldım.

"Biliyordum ben zaten böyle yapacağını. Ben sadece haberin olsun istedim asla senden fazlasını beklemedim. Belki kötülüktür sana yaptığım ama artık tek başıma değilim en azından." Gözlerimi gözleri yerine yerdeki çakıl taşlarına diktim.

"Sakın endişelenme, ben bu güne kadar sana olan duygularımla çıkmadım yoluna bundan sonra da çıkmam. İstersen reddet, aramızın seni kıskandığım için bozulduğunu düşünmeye devam et. Sadece, sadece bil Ali ben sevgimden pişman değilim. Sadece yanlış kişiyi seçtim." Bir cevap vermesine izin vermeden ayrıldım oradan.

İşte bu kadardı. Ali ve Deniz'in ucuz hikayesi de burada bitmişti. Başlayası yoktu zaten.

raison d'être | texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin