raison d'être | texting

•trente trois•

Ali: geldim

Ali: konuşalım artık

Deniz: cidden o konuşmanın üzerinden tam bir buçuk gün geçti Ali

Deniz: müsait zamanın bu kadar uzak olduğunu bilmiyordum

Ali: babamla halletmem gereken birkaç iş vardı

Ali: ben de kafayı yedim zaten

Ali: bir türlü salmadı adam beni

Deniz: pekala

Deniz: ben direkt bodoslama dalıyorum konuya

Deniz: en çok merak ettiğim şey şu

Deniz: gerçekten k*rdeleni sevdiğini söyledin

Deniz: bana rest çektin

Deniz: şimdi ise biz birlikteyiz

Deniz: ve bu durum beni hiç istemediğim kadar çok düşündürüyor Ali

Ali: açıklayayım da artık rahat et

Ali: Selin benimle konuştu

Ali: haberin vardır belki

Deniz: Selin bir şeyler geveledi ama anlamadım

Deniz: Selin'le alakası ne

Ali: anlatıyorum az sabır

Ali: Selin, biz seninle tartıştıktan sonra bana

Ali: kendi hislerini sorgula temalı bir konuşma yaptı özetle

Ali: benim de Selin'in sözünü dinleyeceğim tuttu ne hikmetse

Deniz: allah allah işe bak yav

Ali: ciddi ol

Deniz: ok

Ali: bilmiyorum işte sanki bende sana olan hislerime dair bir tuş vardı ve Selin o tuşa basmış gibi oldu

Ali: kendi kendime bunu açıklamak daha kolaydı

Ali: sana anlatırken bir gerizekalı gibi göründüğüne eminim

Deniz: ben anladım ki seni

Deniz: denizcan hemen ikna oldu

Ali: denizcan keşke kendi kafasında kurup ona inanmadan önce sevgilisiyle konuşsa

Deniz: denizcan bunu beceremiyor

Deniz: çünkü denizcan seninle ilgili her boka alınıyor

Ali: olsun benlik sıkıntı yok

Ali: zorla da olsa çözüyoruz

Ali: ama bundan sonra

Ali: senden 'ayrılmak, Kardelen, güvensizlik' ve türevlerini duymayacağım

Ali: bozuşuruz

Deniz: olsun bunlar da ilişkimizin tuzu biberi

Ali: ayarını kaçırma da

Ali: sonra kusmayalım

Deniz: ne bu şimdi

Deniz: tehdit mi ediliyorum ben

Ali: bilemem sen ayağını denk al da

Deniz: e ben söyleyemeyeceğim ama sen ayrılacağımızı ima etmekte özgür müsün

Deniz: kabul etmiyorum böyle bir şeyi

Ali: of Deniz

Ali: yok ayrılmak falan amınakoyayım

Ali: yok, ayrılmıyoruz

Ali: ben seni yakaladım, bırakmıyorum

Deniz: he tamam öyle desene

Ali: sabır

Deniz: buna çok ihtiyacımız olacak