~İşler Karışıyor~

9 2 0
                                    

Burak'tan

Ada yanımdan gitti, sanki bedenimden bir parça da onunla beraber gitmiş gibiydi. Gözlerimdeki bulanıklıkla etrafı görmeye çalışıyorum. Yere çökmüş öylece ağlıyorum elimden bir şey gelmiyor. Mert'in seslenişleri, Eslem'in ağlaması... Şu an hiçbirini görmek istemiyorum, sadece zamanı geri almak istiyorum...

Sizce de öyle değil mi? Hepimiz bir sürü hata yapıyoruz. Bazen de bize hata yapılıyor. O hatalarımızı telafi etmek yerine sadece zamanı geriye alma isteğimizi körüklüyoruz. Ama bu sefer gerçekten zamanı geriye almak istedim. Geriye alıp Ada'yı o arabanın önünden almak istedim. Her ne kadar imkansız da olsa istedim. Çünkü bir şeyleri istemek bizden bir şeyleri alıp götürmüyordu.

"Hadi abi kalk yerden, hadi... Kendini yıpratmaktan başka hiçbir şey yapmıyorsun."

"Anlamıyorsun Mert. Anlatamıyorum galiba. Tam beraberiz diyorum, tam ellerini tutmuş uykuya dalıyorum ve bir anda uykumdan uyanıp kanlar içinde yatışını görüyorum. Elimden bir şey gelmedikçe kendimi suçluyorum. Yok, olmuyor! Zaman geriye akmıyor. İsyan etmek istemiyorum ama olmuyor Mert. Yalvarırım ona bir şey olmasın. Yalvarırım... "

Gözyaşlarım bir bir akıp giderken Mert elini omzuma attı,

"Olmayacak kardeşim. Sen kendine bunları yapınca Ada mutlu oluyor mu zannediyorsun? Bu şekilde güçsüz olursan Ada'ya kim güç verecek? Hadi kalk yerden toparlan artık. Biz de çok üzgünüz ama elimizden bir şey gelmez."

Mert haklıydı. Hem de sonuna kadar haklıydı. Ben güçlü durup Ada'ya güç vermeliydim. Yoksa benim kuşum esen rüzgarlarda savrulacaktı.

Mert'in yerden kalkmam için uzattığı elini tutup ayağa kalktım. Gözyaşlarımı sildim ve güçlü durmaya çalıştım.

"Eyvallah kardeşim."

"Önemli değil kanki, hadi lütfen hızlıca kendine gel aşağıda biraz kahve içelim de az da olsa rahatla."

"Siz Eslem ile aşağı inin ben gelemem. Ada yalnız olmamalı. Onu yalnız bırakmayacağıma dair söz verdim. Siz için kahveyi."

"Tamam sen nasıl istersen öyle olsun. Ben sana kahve getiririm."

"Sağolun. Tekrar teşekkürler."

"Ne demek. Artık bizi de kardeşlerin olarak görebilirsin Burak. Her zaman yanınızdayız. Hem senin hem Ada'nın."

"Eyvallah. Hadi inin aşağı."

"Tamam kanki görüşürüz."

Eslem ve Mert de aşağı indikten sonra ameliyathanenin önüne gidip orada bekledim. Bir haber gelir diye gözlerimi kapıdan ayırmıyor öylece duruyordum. Arada periyodik olarak tekrar gözümden yaşlar akıyor, tekrar ağlamaya başlıyordum. Evet güçlüydüm ama ağlıyor oluşum beni zayıf biri yapmazdı.

Az sonra Ada'nın kaldığı odaya döndüm. Sırt çantasına daha önce hiç dikkat etmemiştim. Çantayı elime alır almaz telefonu titremeye başladı. Arayan Ada'nın annesi Aycan teyzeydi. Kazadan sonra ailesi hiç aklıma gelmemişti. Ne diyecektim şimdi. "Kızınız kaza yaptı şu an ameliyat oluyor, sizi aramak aklımızın ucundan geçmedi. Onu koruyamadık. Üzgünüz." mü diyecektim? Hayır şu an açamazdım. Telefon çaldı ve en sonunda sustu. Ekrana göz atarken cevapsız aramalar alt alta sıralanmıştı. Beni de defalarca kez aramışlardı zaten.

*Annem kişisinden 128 cevapsız çağrı *
*Babam kişisinden 186 cevapsız çağrı *
*Annem kişisinden 34 cevapsız görüntülü arama*
*Abim kişisinden 7 cevapsız çağrı*

Gözüm abisinin ismine kayınca durup tekrar afalladım. Ada'nın Fransa'da okuyan bir abisi vardı. Tamer Aksoy. Ada'nın çok sevdiği abisi. Tamer abi... Ne kadar da çok seviyorlardı birbirilerini...

Abisinin hayali hep yurt dışında hukuk okumaktı. Haliyle Fransa Hukuku ile Türkiye Hukuku farklıydı ve bu yüzden abisi görevini Fransa'da yapmak zorundaydı. Harika bir avukat olacaktı. Bundan hiçbir şüphemiz yok.

Kardeşlerden konu açılmışken, benim de küçükken bir kız kardeşim varmış. Ben hatırlamıyorum ama babam bana hep anlatırdı. İsmi Güneş'miş. Ama Güneş' in doğumundan beri kalp kapakçığında bir delik varmış ve o küçücük yüreği yaşama tutunmasına yetmemiş. Bu yüzden onu kaybetmişiz. Dediğim gibi onu hiç hatırlamıyorum. Sadece sesleri ve küçük pembe beşiği hafızamda canlanıyor...

***

Ada'nın ailesine söyleyeceklerimi toparladıktan sonra arama tuşuna bastım.
Telefon çaldı ve ikinci çalışta açtılar.

Karşımda ağlayan Aycan teyzenin sesi duydum.

"Alo, Burak oğlum... Ada iyi mi? Arıyorum arıyorum açan yok. Aklım çıktı."

"Alo Aycan teyze merhaba. Öncelikle Ada iyi." Hayır değil. "Sadece ufak bir kaza geçirdi." Ufak değil emin olun.

"Ne kazası Burak?! Oğlum ne diyorsun sen?"

"Trafik kazası. Şu an durumu iyi sağ kolu kırılmış ufak tefek sıyrıkları var." Hayır iyi değil iç kanaması var şu an ameliyatta.

"Konuşabilir miyim? Neredesiniz şimdi?"

"Maalesef şu an konuşamazsınız. Uyuyor kendisi." Hayır ameliyatta. "Hastanedeyiz, merak edilecek bir şey yok aklınız kalmasın."

"İyi ama oğlum nasıl olur?" hala ağlıyordu kadıncağız.

"Ada güvende merak etmeyin yanında ben varım."

"Tamam oğlum. Sen yanından ayrılma sakın. BABASI ORAYA GELİYOR."

NE! Hayır babası buraya gelemez. Her şeyi öğrenir.

"Gerek yoktu Aycan teyze. Zaten iyi Ada. Uyanınca sizi arar o. Hiç boşuna gelmesin bence."

"Oğlum bir şey yoksa gelsin görsün kızımızı merakta kalıyoruz. Hadi kal sağlıcakla. Ada'ya iyi bak. Uçak seferleri en erken yarınaymış. Babası sabredemedi gece otobüsle yola çıkıyor haberiniz olsun. Tekrar görüşürüz çocuğum. Ada'nın yanından ayrılma."

"Tamam Aycan teyze."

Telefonu kapatıp kenara koyduktan sonra düşünmeye başladım. Ne yapacağım ben şimdi? Her şey iyice karıştı. Merakta kalmasınlar diye yalan söylemek zorunda kaldım ama kötü niyetim yoktu. Neden her şey benim istediğimin tam tersi oluyor? Kesinlikle bu benim çöküş anımdı...

~~~~~~~~~
Yazarınız psikopata bağladı gençler xznkckzmsfksm işin içine bir de aile girdi. Burak şimdi ne yapacak?

Oy vermeyi ve yorum yaparak destek olmayı unutmayın. Sizi seviyorum görüşmek üzere. 😘 😘







Aşk Ve KuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin