Kyungsoo, Yixing babamın kolları arasında onunla sağa sola ve sola sağa tekrar tekrar sallanıyor. Ellerindekini bırakmış olan diğer babam, hani kötü olan, Junmyeon babam, Kyungsoo'yu kurtarıyor. Kyungsoo'ma yapışmış olan Yixing babamı tabiri caizse söküp alıyor.
Kyungsoo ortada şaşkınca, uyanıp da annesini bulamayan ceylanlar gibi duruyor, şaşkınlıktan tatlı dudakları hafifçe aralık ve ebeveynlerime şaşkın gözlerle bakıp duruyor. Onun yanına gidip ona sarılıyorum. Minseok onun bacağına sarılıp, "Alışırsın babacım." diyor.
Boğazımı temizleyip, onları tanıştırıyorum. "Kyungsoo, babalarım ile tanış lütfen. Az önce sana sarılan sevimli olan Yixing babam, vergi memuru gibi duran ise Junmyeon babam."
Junmyeon babam bana gözlerini deviriyor. "Dünyadaki en iyi babayım ben." diyor.
Yixing babam ve ben aynı anda, "Tabii ben dünya dışı bir seyahate çıkmışsam." diyoruz. Ben çocukken bunu ikisi birbirine sık sık söylerdi. Minseok hayatımıza girdiği günden beri ben de bu cümleyi mütemadiyen kuruyorum. Yeniden gözlerini deviriyor.
Yanımıza geliyor ve beni kenara itikleyip Kyungsoo'nun omzuna ellerini koyuyor. Ona sıcacık gülümsüyor. "Tanıştığımıza çok memnun oldum oğlum, bana baba demekten çekinme, olur mu?" Her şey güzel giderken yine bana geliyor söz. "Jongin ile evlenmeyi kabul ettiğin sana ne kadar minnettar olduğumuzu anlatamam."
"Evet, evet." diyor Minseok aşağılardan. "İyi ki evlendiniz."
Junmyeon babam da Kyungsoo'ya sıkıca sarılıyor. Yixing babam Minseok'a tüm aşkını kusmaya başladığında kıskanan Junmyeon babam Minseok'u kucağına alıp koşmaya başlıyor onu kaçırıyor. Minseok kahkahalarla gülerken ben de ona eşlik ediyorum.
Kyungsoo bir adım ötemde boşluğu izliyor. Junmyeon babam içeriden, "Ne bekliyorsunuz, içeri gelin kutularla beraber." diye seslendiğinde irkilerek kendine geliyor. Kutuları kucağına almaya başladığında bana garip ve gülünç bir yüz ifadesi ile bakıyor. Sorgulayan gözlerine kahkaha atıyorum.
"Eğlendiriyor muyum seni?" diye soruyor gülerken. İki sabah önce aynı soruyu ben de ona sormuştum."Anlatacağız, unuttun mu biz sihirli bir aileyiz ama aşkım."
"Sizi biliyorum ama babaların, aman tanrım, nasıl babaların olabilir, aynı yaşta görünmüyor muyuz sence de?"
"Hayır, sen hepimizden genç ve güzelsin hayatım." Elini tutup Kyungsoo'yu salona bırakıyorum. Bizimkiler şöminenin karşısındaki geniş koltukta Minseok ile oynuyorlar. Minseok onlara hülyalı bakışlar ve en karşıkonulmaz ses tonu ile, "Bana neler aldınız?" diye soruyor. Sonra başını hafifçe sağ omzuna eğip onlara gülümsüyor. "Her şeyi aldık sana, ne istersen alırız canım torunum." diyor Yixing babam, onu dünyanın merkezine koyduğunu hepimiz biliyoruz zaten. "Patates getirdik beş kilo, olur mu?" diye soruyor Junmyeon babam.
Minseok, "Olur ama yeterli değil dedecim." diye yanıtlıyor onu. Eşyaları yerleştirirken yanlarınan geçip giderken onları dinliyorum ve Kyungsoo ayakta durup onlara hala şaşkın bakışlar atıyor. Onu belinden dürtüyorum, dönüp bana baktığında oturmasını işaret ediyorum. Tekli koltuğa geçip bizimkileri izlemeye devam ediyor. Yixing babam, "Canım damadım," diyor, "Şaşkın şaşkın bakıyorsun hala."
"Şaşkınım." diyor Kyungsoo.
"Bizim oralarda," diyor Junmyeon babam, "Birkaç asırda bir yaş alırsın ve bir yerden sonra yaşlanman durur. Kaç yüzyıldır bu yaştayım bilmiyorum."
"Dertli bir şey gibi söyleme bunu." diyorum babama. "Ne kadar hoşuna gittiğini cümle alem biliyor."
"Tamam, yakaladın beni."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
What I Want for Christmas "kaisoo
Fanfiction"Bindiğin alametin seni nereye götüreceği değil o alamete binip binemediğin önemli. Bir kere bunu seçmeye güç yetirebildiysen yeniden ve yeniden bambaşka alametlere binebilirsin. Önemli olan o yumurtayı kırma cesaretini, yüzsüzlüğünü, merhametsizliğ...