E̶s̶k̶i̶ ̶D̶o̶s̶t̶

33 7 4
                                    




Odasına dolan kısık sesli şarkı ile bedenini pencere korkuluğuna yasladı ve etrafta koşuşan insanları izledi.Birkaçı ise umursamadan yürüyorlardı.Atıştıran yağmurun insanlarını üzerindeki etkisini izleyen genç adam kapısının tıklatılmasıyla toparlanıp dışarıdaki kişinin girmesi için seslendi.İçeri giren esmer ve uzun boylu adamı gördüğünde gri gökyüzünün etkisinden çıkıp kollarını açtı.Kim Jongin.Bir zamanlar gönüllü doktoru olduğu ileri zamanlarda ise doktor,hasta ilişkisinden çıkıp dost olmuşlardı.En son Japonya'ya gideceğinin haberini alan Hoseok karşısında duran bedene sarıldı.

"Hoşgeldin dostum."

Genç adam dişlerini gösterecek biçimde gülüp Hoseok'un oturması için gösterdiği koltuğa oturmadan önce binaya girerken yağmurda ıslanan ceketini çıkarıp kenara koydu.Üstündeki beyaz gömlek bedenine özel üretilmiş gibiydi.Kol düğmelerini açıp katlayarak hızlı adımlarından dolayı ısınan bedenini ferahlattı.Sağ bacağını sol dizinin üstüne atarak rahat bir tavır takındı.

"Ee ne yapıyorsun bakalım?"

Karşısındaki genç adamın sorduğu soru ile burnunun üstüne doğru inen gözlüğü düzelten Hoseok.Omuzlarını silkip masasını gösterdi.

"İş güç işte kardeşim.İnsan sorunlarıyla uğraşıyoruz her zamanki gibi.Sen? Seni buraya hangi rüzgar attı bakalım?"

Kollarını bağlayıp nefesini Hoseok'un odasına bıraktı.

"Sıkıldım Japonya'dan,biraz tanıdık yüzü göreyim dedim.Bir de..."

Jongin duraklayıp nefes almaya çalıştı göğsü aldığı nefesle yükseldi ancak Jongin için yetmiyor gibiydi.Kız arkadaşıyla tanışmasının 4.senesiydi.Uzun süredir yokluğunu çektiği kız arkadaşının...

Tavana diktiği gözlerini Hoseok'a çevirdiğinde gözlerinin dolmasını engelleyemeyişine tebessüm etti.Hoseok tebessümüne karşılık verse de kaşlarını tekrar çattı.O zaman aklına geldi yine böyle iç karartıcı bir günde tamamen tesadüfi bir şekilde fark ettiği yığılmış bedenin yanına koşmuştu.Mezarın yanında yatan bedenini çamurlu yerden kaldırıp sarstığında düşük olan nabzıyla hastaneye yetiştirip hayatını kurtarmıştı.Daha sonra neler olduğunu anlayıp Jongin'in tedavi olması için yanında olmuştu.Jongin o zamandan beri ona minnetardı. Ona kalan şirket yüzünden işler için Japonya'ya yerleşmişti ancak böyle zamanlarda dostunun yanına her zaman uğrardı.

"Eun Mi... onu özledim."

Nefeslerinin arasından çıkan isim ile az önce tam tersi olan başını aşağı eğdi.Sağ elini ensesine yerleştirip orada bulunan damarları sıkıp gevşetti.Yenilmiş gözüküyordu.Hem gözyaşlarına hem de özlemine.

Hoseok ayağa kalkıp genç adamın karşısındaki sehpaya oturdu.Dirseklerini dizlerine koyup karşısındaki 5 dakika içinde yıkılmış adamın yanında olduğunu gösterirmişcesine dizine dokundu.

"Zor olduğunu biliyorum kardeşim.Ama onun için yaşamak zorundasın.Yaşaman için kalbine sahip olduğun kadın için yaşamak zorundasın.Ancak böyle onu mutlu edebilirsin Jongin.Biliyorum onunla daha güzel zamanlar geçiremediğin için pişmanlık hissediyorsun.Kim olsa aynı şeyi hissederdi.Ama karşılıklı gülüştüğünüz ve birbirinize bakabildiğiniz zamanlarınız olduğu için kendini şanslı saymalısın."

Kim Jongin gözlerinin önüne gelen mutlu halleriyle gülümsedi.Onun hala yüzünü hatırlıyordu.Ona gülümsediği halini görebiliyordu.Burnunu çekip yanaklarını silerek arkasına yaslandı.

"Yok mu sende biri ya?"

Hoseok anlık değişen konu ve ruh haliyle şaşırsa da kafasını dağıtmak istediğini anlayıp başını iki yana sallayıp gülümsedi.

"Bak eğer benden saklıyorsan bozuşuruz ona göre."

Genç adam kıkırdayıp omuz silkti ona söylemek için önemsiz bir durum olsa da kafasını dağıtmak için mektuplarını dile getirdi.

"Bir mektup arkadaşı edindim.Aslında edinmiş sayılmam üniversite zamanları şu zaman kapsülü saçmalığı için yazdığım bir mektuba karşılık geldi diyelim."

"Kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz oğlum biz.Geriye gitmeye başladık da haberim mi yok mektup mu kaldı.Her neyse anlat bakalım neler konuşuyorsunuz kızla?"

"Kız olduğunu bile bilmiyorum oğlum daha öyle biraz sanat biraz gündem konuşuyoruz işte.Sen anlamazsın bizim mektuplarımızdan hiçbir şey."

"Ulan hemen de sahiplenmiş bizim mektuplarımız falan neyse anlamam ben sanattan falan.Kızı göreceğin zaman bana kesinlikle bir fotoğraf atacaksın yoksa düşmem yakandan ona göre."

Yüzünü buruşturan Hoseok başını olumsuz anlamda salladı.

"Yüz yüze görüşmeyeceğim."

Karşısındaki adam şaşkınlıkla kaşlarını havaya kaldırdı.

"Neden? İstediğin gibi çıkmaz diye mi korkuyorsun?"

"Ben nasıl birini istediğimi bile bilmiyorum ki daha.Sadece biriyle konuşmak istediğim için mektuplaşıyorum.Peşimde sürükleyip kırmak istemiyorum."

Ellerini havaya kaldıran genç adam Hoseok'u anlamadığını söyleyip duruyordu.Daha sonra aklına takılan sorular ile parmaklarını çenesinde gezdirdi.

"Yakışıklı adamsın kim beğenmeyecek seni anlamadım ki?"

Aldığı övgüyle gülümseyen genç adam sol dizini kendine doğru çekip ellerini diz kapağında buluşacak şekilde birleştirdi.

"Ah Kim Jongin.Tipten öte artık kadınlara güven vermiyoruz galiba,şu hale baksana her gün bir saldırgan türüyor Dünya'da."

"Hepsinin kökü kurusun."

"Biz de bunun için çalışıyoruz işte."

Hoseok kırdığı potla aniden şaşırdı.Karşısındaki adamla göz göze geldiğinde elini ensesine götürüp gülümsedi.

"Yani psikolojilerini düzeltirsek iyi birine dönüşebilirler."

Jongin boynunu ve parmaklarını çıtlatıp öne eğildi.

"Laftan anlayan herifler olsa kadınlar o işi düzeltirdi kardeşim bunlar yaptıklarını yaşadıklarında anlıyorlar."

Yapıyorum dedi Hoseok içinde yaşattıklarını yaşatmadan ölmelerine izin vermiyorum.Onları o kadınları nasıl öldürüp yaralıyorlarsa aynı şekilde öldürüyorum.Ta ki hepsinin kökü kuruyana kadar...



Oy vermeyi ve yorum bırakmayı unutmayın.Evden de acil olmadığı sürece çıkmayın.Sağlığınıza dikkat edin.Öpüldünüz😘😘😘

𝘗𝘩𝘰𝘦𝘯𝘪𝘹 & 𝘙𝘰𝘹𝘢𝘯𝘯𝘦/𝘑𝘶𝘯𝘨 𝘏𝘰𝘴𝘦𝘰𝘬Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin