S-Five.

1.7K 134 18
                                    

Ya ben bilmiyorum bu Türkiye'deki ilk Sulay Omegaverse mi? Öyleyse mutlu olacağım... Hehehdh

------------

Ayaklarını bastığı topraklar aşağıya doğru kayarken tüm gücünü öndeki ellerine verip yukarıya çıkmaya çalıştı. Bedeni artık kendisini bile taşıyamayacağı kadar yorulmuştu ve gücü azalıyordu. Susuzdu.. Karnı açtı. Yorulmuştu, kurt bedeninde bile değildi.

Çıkardığı sesler bir çeşit hırlama gibi geliyordu kulaklara. Tek başına yalnız birisi olarak zorlukla kayan bataklığa doğru sürüklenirken birkaç kere yardım çığlığı atmıştı ama nafile... Çünkü onu ne duyan insan, kurt, ya da diğer ırklardan olsun kimse yoktu. Yalnız başına ölecekti..

"Lütfen yardım edin... Abi! Ne olursun bana yardım edin!" minik bedeni tirtir titriyorken o andan itibaren çabalamayı kesmişti, artık sadece duyulmayacak derecede kısılan sesi ile çığlık atmayı öngörmüştü ve onu yapıyordu.

"Lütfen yardım edin... Lütfen... Yardım edin... Birisi... Kurtarsın ben...." ve sesi sonsuzluğa doğru kısıldı.

---------

Derin soluklar içerisinde uyandığı rüyasında ter içinde kaldığını anında farketmişti. Sanki 4 saat boyunca odun taşımış gibi hissediyordu. Gecenin bu saatinde banyo yapmak garip olabilirdi ama yatağı bile su olmuşken böyle uyumak kesinlikle rahatsızlık verici olduğundan kısa bir duş aldı hızla.

Ses çıkarmamaya özen gösterirken üzerini giyindi ve hızla cama çıktı. Rüyadaki o değildi, başka biriydi bunu çok iyi anlamıştı çünkü Joon o kadar cılız bir çocuk değildi ve teni o kadar beyaz değildi. En büyük belirti ise sesiydi, o güzel ses asla kendisine ait değildi. Zaten hiç çocukken bataklığa düştüğünü de hatırlamıyordu. Ama neden başkasının gözlerinden onun yaşadığı bir anıyı görmüştü...

"Tanrım neler oluyor...?" yüzünü avuçları içerisine alıp camın yanındaki sandalyenin üzerine oturdu. Daha önce hiç böyle bir şey yaşamadığı için afallamıştı.

İlerleyen saatlerde rüyayı düşünüp durmuştu. Öyle odaklanmıştı ki zamanın nasıl geçtiğini bile anlamamıştı. Güneşin doğuşu yavaş yavaş yüzüne yansırken gözlerini kıstı ve elini gözlerinin üzerine koyup geri çekildi. Burada güneş erken doğar, şehre geç ulaşırdı. Yanı şuan saat 6 civarında olmalıydı. Ve bugün pazar olduğundan acilen iş için hazırlanmasına gerek yoktu. Bu nedenle sakin adımlarla kalkıp odadan çıktı.

Sadece bir bardak su içip tekrar yatağına girmeyi umuyordu. Çünkü tüm gece ayakta kaldığından vücudu çökmüştü adeta. Kardeşi ise kesinlikle oluştuğundan emin olduğu gözaltı morluklarını soracaktı ve verecek cevabı da yoktu doğal olarak. Bir rüya yüzünden uyuyamadım diyemezdi değil mi?

Merdivenden yukarı kata çıkarak mutfağa ilerledi. Malikane kocaman olduğundan bu süre dadikalarını almıştı. Mutfağa girecekken bir ses duyunca bekledi. Kendi kendisine konuşan biri vardı mutfakta.

"Belkide adımlarım çok küçüktür... Hayata karşı attığım adımlar 22 senedir çok yavaş ilerlerken bir şeyi kaçırmışımdır. Kimse ile iletişim kuramazken, dışarıya çıkmaya korkarken sadece aileme tutunduğum için hala bir bebeğimdir... Ne dersin?" içeriyi birazcık görmek istediğinden göz ucu ile içeriye baktı. Siyah saçlı, beyaz tenli ve aşırı derecede kahve kokan kişi... Dün gördüğü güzel bedenden başkası olamazdı... Evin küçük saklanan oğlu.

Hᴇsᴘᴇʀᴏs § SᴜLᴀʏ ✔︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin